”Îdam cezasına karşı olanlar, suçlu veya suça yatkın olanlardır.”(Torlakon)
Taksit ödemek için kaldırımda yürüyüp giderken,
Bir adam da 15-20 metre kadar önümden ilerliyordu;
Yürüyüşündeki biraz aksama gözden kaçmayan,
Benden en az 20 kilo kadar daha ağır olması gereken,
Özel bir eğitimden geçmiş olduğunu tahmin ettiğim,
Seçme vücutta, zımba gibi bir adam…
Hâlihazırda çarpabilirim;
Vücut ağırlığımın dört katını aşan bir kuvvetle…
Dedim ki kendi kendime;
Şu babayiğidin vücudu bende olsaydı,
Yarım tonluk bir yumruk vuruşu garantiydi.
Fakat o da ne!
Yanından geçerken fark ettim,
Sol kolunun dirsekten kesik olduğunu.
Yüreğimde oluşan heyelanla dikkât kesildim diğerine,
Hani şu yarım tonluk vuruş yapılabileceğini umduğum sağ koluna.
Bir Torlakon telkini şimşek gibi çakmıştı beynime;
“Dikkât! Sandığın gibi olmayabilir!” diye…
Evet, sandığım gibi olmamış,
Şiddetli bir depremle çalkalanmıştı yüreğimdeki yıkım;
Çünkü tamamen takmaydı(protez) o sağ kolu…
Derken, anlaşılmıştı yürüyüşündeki aksamanın nedeni de;
Belli ki, en az bir organı daha yerinde değildi,
Belki bir ayak, belki de tüm bacak…
Başka bir ipucunu da, taktığı siyah gözlük veriyordu;
Gözleri az seçebildiği için yavaşça yürüyordu,
Belki de bir gözü, yerinde hiç yoktu…
Erkekçe bir çatışmada düşmüş olamazdı böyle bir duruma,
Belli ki, kancıkça döşenmiş bir mayın vardı işin içinde…
…
Evet o bir gaziydi,
Özel Kuvvetlerden bir gazi.
Vatan ve hürriyet içindi kaybettikleri.
Bereket versin ki o, bağımsızlığını da yitirenlerden değildi,
Kendi başına işte böyle gezdirebiliyordu Tanrı emanetini.
Çünkü nice arkadaşları bağımlıydılar;
Ya bir yardımcıya, ya tekerlekli sandalyeye veya her ikisine de…
Elleri ve ayakları da olmadığı halde sadece;
“Gözlerimi istiyorum komutanım” diyenler çok olmuştu.
Çok azı intihar etmiş, pek çoğu da sessiz sedasız şehit olup gitmişti.
Bir kenarda henüz hayatta olanları ise, rahat nefes ala ala değil,
Kahır soluya soluya sürdürüyorlardı hayatta kalma mücadelelerini,
Kahrede ede izliyorlardı, uğruna bu hâllere düştükleri vatanda olan biteni…
Evet, fedakâr birileri vardı bu ülkede sessiz sedasız bekleyen ve yitip giden…
…
Öte yandan başkaları da vardı;
* Bu vatana kasteden hain ve katillere af isteyen,
* Teröristbaşını çıkarıp, paşa yapıp maaşa bağlamayı öneren,
* Vekil yapılıp, maaşa bağlanıp, dokunulmazlık zırhıyla ihaneti sürdüren,
* Sürdürdüğü iki yıllık ihanetin bedeli olarak da kıyak emekliliğe hak kazanan,
* Ülkeyi iç savaşa sürükleyerek insanlarımızın birbirini boğazlamalarını arzulayan,
* “Görüyorsunuz işte bizler sizin başınıza belayız; devletin güvenlik güçlerine kalleşçe saldırır, yollara mayın döşer, sokakları ve kamu kurumlarını ateşe verip talan eder, halkı canından bezdirir dururuz! Türkiye’nin doğusundan birkaç ili bize bırakın Barzani dayımızla birleşelim de, geri kalanındaki kürtlerin kökünü kazıyın! Böylelikle de otuz yıldır çözülemeyen sorunu otuz günde çözüp kurtulursunuz!” diye üsteleyip duran,
* Apo adlı teröristbaşı Artin Agopyan ermenisini kürtlerin peygamberi îlan eden,
* “Dağda ölen teröristlere acımayanlar insan değildirler” diye mavra kesen,
* Açılım yaparak veya besleyip okşamayla teröristlerin uslanacağını bekleyen,
* Yetkili olup da, felakete doğru gidişi gördüğü halde gereken önlemi almayan,
* Devlete ve millete her türlü zararı verebilmek için atını itini nallayan,
* Biti adamakıllı kanlanıp kudurduğu halde gerekli cezayı yemeyen…
…
Evet… Dinli veya dinsiz, insan evladı olan herhangi bir kişi,
Yukarıdaki gazimizin yerine kendilerini veya çocuklarını koyabildiklerinde,
Şöyle diyorlar mı demiyorlar mı kendilerini bir sorgulamaları gerekir;
“Peygamberi Apo olanın, kitabının mürekkebi de b.ktan olur!
Sizin sorununuza da, kitabınıza da peygamberinize de…!”
Demeli mi dememeli mi? Yoksa;
Bu dünya arsızındır, cehennem hırsızındır deyip,
Bize de cennet düşer umuduyla sessizce beklemeli mi?
“Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olur” atasözünü unutmaya mı çalışmalı?
Meydanı arsıza bırakıp, onun cehennem yoluna asfalt döşemesine seyirci mi kalınmalı?
Hem Müslüman olup hem de haksızlıklar karşısında susarak şeytanlaşmalı mı?
Hatırlatmamalı mı Tanrı’nın;
“Aklını güzelce kullanmayanların üzerine pislik yağdırırız!” uyarısını?
İlla aptal olunup da üzerimize s.çılmasından keyif alınmaya mı çalışılmalı?
…
Yanarım yanarım da, vatanın nice değerleri bir kenara itilip çürümeye terk edilirken, anasının avutamadığı zirzopların, köşe başlarını tutmuş ve söz sahibi yapılmış olmalarına yanarım.
Ve de derim ki;
Kendi işimizin başına getirmeyeceğimiz kişileri, devlet işinin başına da getirmediğimiz zaman adam oluruz!… Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler! Kendi düşmanını semirten bir devletin iflah olacağını ummak aptallıktır! Aptallık, sadece ölümle doyurulabilen bir açlık çeşididir! Müslümanlığını bugün göstermeyip de yarın içsavaşta bıçak altına yattığında şehâdet getirmeye kalkanları tekbir getirerek boğazlarlar!!!...
Bölünme sözü etmeyiniz! İÇSAVAŞ OLUR, BÖLÜNME OLMAZ!!!...
(Torlakon, Türk Savunma Sanatı ve Hayat Felsefesidir)