Hayret! BÖCEK BÖĞÜRÜYOR!!!...
“Hayvanlara hayranlığımın asıl sebebi; onların, çoğu zaman insanlardan daha insanca davranış sergiliyor olmalarıdır.”(Filozof Torlakon)
Helal sana Kirkor!
Sık dişini, başarmana az kaldı!
Adını Kemal diye sundun, gerçeğini soran olmadı!
Kürt kılığına bürünerek sıyırmıştınız ermeni tehcirinden!
Kürtler İslâmdı, Şâfî mezhebindendi ve sıkı da Müslümandılar!
“Senin niye hiç ibâdetin yok?” diye sorabilirler düşüncesiyle
“Ben Âlevî Kürdüyüm!” ayaklarına yattın!
“Âlevîlik Türkmenlere mahsustur, Kürdün de Âlevîsi mi olurmuş?” diye sorarlarsa,
“Ben oldum gitti, keyfimin kahyası mısınız?!” diye çıkışmaya hep hazırdın!
“Peki öyleyse, nerede senin Âlevîliğe özgü göstergelerin, cem evin, törenlerin, semahın?” diye de soran çıkabilirdi,
“Bizde gösteriş yoktur, gizli yapılır ibâdetler!” deyip sıyırmak da gâyet mâkûldu!...
Gördüm o ibâdethâne olarak kullandığınız evleri Kirkor! Karşıdan gördüm!
Evlerinde misafir olduğum komşu köylü Kürt korucular gösterdi!
İçini görmeme izin vermediniz ibâdethânenizin!...
Hatırlayamadın mı yoksa beni?
Hani beni Amerikalı sanarak “Hoş gelmişsiz beyim, eliyi ayağıy öpem!” deyip,
Türk olduğumu anlayınca da birden surat asmış, sonrasındaki bütün sorularımı da cevapsız bırakmıştın!
Hattâ sizin köylülerden biri silah doğrultmuştu da;
“Çabuk defolup gidin buradan! Yoksa kurşunu yersiniz! Biz anlamayız ‘devlet işi’ mevlet işi!” diye tehdit savurmuştu.
Tanışma fırsatı vermemiştiniz sizin köylerin papazlarıyla!
Bir öğreniverseydik nasıl âyin yaptığınızı!...
Ülkemizin tamamına yakınını görüp incelediğim gibi,
Sizin köyleri de bir bir inceledim; mayınlı, pusulu geçitlerden, patikalardan çok geçtim!
Belki de Amerikalı sanarak ateş açmamıştı sizin kopiller!
Silahsızca dolaşmıştım sabahın köründen gecenin geç vakitlerine kadar.
Ruhsatımı iptâl etmişti Ankara Valisi “tipimi beğenmediği” gerekçesiyle.
Bak işte bu duruma yüzün gülmeli Kirkor!
Anadolu’nun Türk’ü, Başkent Ankara’da bile garip diye!
Bir değil, üç değil, beş değil;
Tipimi beğenmeyen o. çocuklarının binlercesi var bu ülkede, bayram etmelisin Kirkor!...
Az kaldı, sık dişini Kirkor!
Tehcir sırasında sizinkileri katleden Kürtlerden intikam almanıza az kaldı!
“Türklerden toprak, Kürtlerden de kan alacağımız var!” deyip duruyordunuz ya!
Almanıza ramak kaldı!
Toprakların Türkçe isimlerinin üzerini çoktan çizip Ermenicesini yazdınız! Ortağı olduğunuz İsrail yarın bir kısmının ismini aramiceye çevirse de, kardeş kardeş üleşirsiniz gârik!...
Çok iyi ilerliyor tezgâhınız; “Biz Kürtlerin dîni Zerdüştlüktür! Türkler bizi zorla Müslüman yaptı! Tarih boyunca bizleri hep katledip durdu! Türklerle yaşamak istemiyoruz! Kendi devletimizin sınırları bile belli oldu! Çok gecikmiş de olsa, ayrılmamızın zamanı geldi!...” diye bağrışlarınız semeresini almak üzere!
Devlete rahatça meydan okuyabiliyor; ağzınıza kadar silahlandığınızı ve savaşmaya hazır olduğunuzu, devlete haddini bildireceğinizi haykırıp duruyorsunuz!
Sakın umutsuzluğa kapılmayın, az kaldı!
Hele bakın, daha 1,5 yıl öncesine kadar Suriye’de hiçbir sorun yoktu;
Oysa şimdi insanlar mübârek ayda ve bayram arifesinde bile diri diri gömülüyor, yakılıyor, boğazlanıyor! Ekmek kuyruklarında birbirinin etini yiyor, su kuyruklarında kanını içiyorlar… Sahte insanlık şiirleri yazan dünyalılar da, insanlığın kanda boğuluşunu kırmızı şarap içerek izliyorlar…
“ULUSAL ÇIKARLARIN, ULUSLARI İNSANLIKTAN ÇIKARDIĞI, AKILDAN ÇIKARILMAMALIDIR!!!...“(Filozof Torlakon)
Sizin işinizse bir hayli kolay Kirkor!
Çünkü sizler yıllardır kazanı kaynatıp duruyorsunuz, kapağı patlatmaya az kaldı!
Üstelik; Suriye’nin arkasında İran, Rusya, Çin gibi süper güçler var! Türkiye’nin ardındaysa Papua Yeni Gine bile yok!...
Bu ülkede çok iyi konumlarda olsanız bile, yüz yıldır yüzünüz hiç gülümsemiyordu!
Yüzünüz gülümsüyor gibi numara yapsa bile, gözlerinizden kin fışkırıyordu!
Az daha sabır!
Bu ülkenin Müslümanları birbirlerini boğazlayıp da kanlar fışkırdıkça,
Sizin ve kankalarınızın gözlerinizden de sevinç gözyaşları fışkıracak!...
Artık her yerde ve konumda varsınız Kirkor!
Hele bir söyler misin Mecliste kaç hevalsınız?
Kimseye söylemeyeceğim, söz!
Sadece terör partisinde olmadığınızı, Atatürk’ün eski partisinde ve iktidar partisinde de olduğunuzu anlamamak için bir hayli okkalı aptal olmak gerek!
Sizler, gerçek isimlerinizle piyasada olmadığınız halde birbirinizi çok iyi tanıyor ve kolluyor, bizlerse, bizden sandıklarımızın ya çürük, ya da yamuk veya kıripto çıkmalarıyla hayâl kırıklığına uğrayıp duruyoruz… Ben, emmimin oğlu ve ninemin eniştesi olmak üzere üç kişi kaldık gârik. Birkaç kişi daha var fakat, nazar filan değer de başlarına bir hal gelir deyi söyleyemiyorum isimlerini. Ne kadar sahipsiz, irâdesiz, morâlsiz, kafalar allak bullak ve çil yavrusu gibi dağınıklığı görüp duruyor ve belki de bu durumdan orgazm oluyorsunuz!...
“Zihinleri işgâl edilmiş olanlar, düşmanlarının istediği şekilde düşünür ve davranırlar. Bencillik hâkim olur ve herkes her türlü fedakârlığı başkasından bekler. Fedakârlık sahipsiz kalınca da, vatan ve insanlıktan eser kalmaz. ‘Titre ve kendine dön!’ demek, zihnini işgâlden kurtar demektir.”(Filozof Torlakon)
Siz “Bizim ardımızda onbinlerce kişilik ordu var, üstelik hepimiz de silahlandık!” deyip duruyorsunuz,
Bizlerinse ardında, içeri tıkılmış Ergenekon Terör Örgütü bile olmadığını, ellerimizdeyse değil silah, sapan bile bulunmadığını sevinçle görüp izliyorsunuz!...
Ektiniz, biçtiniz, harmanı kaldırmaya üç gün kaldı Kirkor!
Büyük Ermenistanı ve Büyük İsrail’i kurmanın eli kulağında Kirkooor!!!...
Bu arada;
Sakın ha Kürtleri batıya sürüp de sözünde durmamazlık etme, fevkalâde ayıp etmiş olursun Kirkor! Onları yerinde hallet ne edeceksen! Sizin dedelerin yüz yıl önce yaptığı gibi; bebekleri pişirip de annelerine kuzu eti diye mi yedirirsiniz; babaları pişirip de çocuklara sığır eti diye mi yutturursunuz, siz daha iyi bilirsiniz gârik. Bizim aklımız ermez böyle işlere… Ha! Söylemeyi unutmadan; bizim İstanbul’da İzmir’de insanlarımızı ateşe verip yakan kopilleri de size postalayalım! Eriterek silahlarınızı yağlarsınız veya sabun yapıp da İsrail’e satarsınız! Para filan istiyorsak nâmerdiz!...
Ha! Merak etmiş de olabilirsin Kirkor,
“İki saattir bu adam ne yapmaya çalışıyor?” diye.
Böcek oldum da böğürüyorum Kirkor!
Yıllardır insanca haykırışlarım karşılık bulmadı!
Kardeşlik, dostluk, barış, adâlet ve insanlık istiyorum Kirkoor!
Sarı Gelin Türküsünü Ermeni komşumla yan yana söyleyelim diyorum!
Yarısı Türkçe, yarısı Kürtçe “Ana-Daye” Türküsünü birlikte çığıralım Siverekli Ayşe Şan’ın!
Sevinçlerimizi ve tasalarımızı ortak edelim, çaylarımızı birlikte yudumlarken istiyorum!
Ben Türk’üm ve doğuştan askerim! Savaşmanın da âlâsını bilirim!
Fakat ben savaş istemiyorum, aklımı köpeğe yedirmedim Kirkoor!
“Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz!” diyor benimkisi!
Peki senin Tanrın ne diyor bu duruma Kirkor?!
Aklından zoru olan Tanrıların veya içimizdeki şeytanların telkinleriyle insanlıktan çıkmayalım Kirkor!
Aklımızı sürgüne gönderip de, lokomotifi şeytan olan aptallık tirenine vagon olmayalım Kirkor!
İçimizdeki beyinsizlerin ardına aptalca düşüp de helak bulmayalım!
Büyüklerin akılsızlığına ortak olup, bebekleri de yakmayalım!
Suçluyla mâsumu ayırmayı bilemez günahsız kurşunlar!
Kendi haline bırakalım en önden giden inat koyunu;
İster uçurumdan aşağı atlasın dörtnala,
İsterse cehennemin dibine!… … …
Bütün bunları haybeye söylediysem,
Bir kulaktan girip öbüründen çıkacaksa eğer,
Öbür kulağı tapalayacak olan son sözümü çakayım;
Hoşgörümüz hiç kimseyi küstahlaştırmasın, çünkü,
TÜRK’ÜN SABIR SINIRLARINI ZORLAMAK SAĞLIĞA ZARARLIDIR!!!...
*****************************************************
“Kendi aklına hâkim olamayanlar, başkalarının aklına mahkûm olurlar.
Kendi gerçeklerini haykıramayanlar, başkalarının iftirâlarında boğulurlar.
Kendi yurduna sahip çıkamayanlar; Vatan! Bayrak! Namus! diye ağlar dururlar.” (Torlakon öğretisi)