Irak’lı Şii bir kişi evinden alınarak Ebu Garip Cezaevine götürülür.

Bir hayli işkence görüp hırpalandıktan sonra “İsim benzerliğinden dolayı bir yanlışlık olmuş” denilerek özür dilenir ve mağduriyetten dolayı da yardım yapılacağı söylenir.

Eline bir miktar para ve iki anahtar verilir.

Anahtarın biri, kendisine hediye edilen ve sokakta beklemekte olan arabanın;

Diğeri de, Bağdat’ın bir semtinde iş yapması için ayarlanmış dükkanındır(?).

İşgalci Amerikalılar bu şahsa, dükkanına gideceği güzergâhın krokisini de çizerek verirler.

Güzergâhın kalabalık bir amele pazarından geçtiğini fark ederek itiraz ettiğinde; “Senin için en güvenli yol oradan geçiyor ve kesinlikle bu yolu takip etmelisin” diye uyarırlar(?).

Bu kişi sevinç içinde ağabeyini arar ve “Hem araba, hem de dükkan sahibi olduğu” müjdesini vererek, içinde yüklü 500 kg’lık patlayıcıdan habersizce çalıştırdığı arabanın dümeninde hayal ettiği dükkanının(?) yolunu tutar.

Ve tam amele pazarının ortasındayken de “GÜMMMMM!...”

İşgalci güçlerin uzaktan kumandayla gerçekleştirdiği patlamayla Cehenneme dönen Pazar yerinde 120 ölü ve kan revan içinde feryat eden yüzlerce Iraklı fukara…

Şiilere ait bu pazaryeri vahşetinden 8 gün sonra da, Sunnîlere ait bir pazaryerinde misillemesi gerçekleştirilir(?) ve 90’a yakın ölü, 200’e yakın da yaralı.

Ajanslar(kimin ajansı?) her zaman olduğu gibi olayın “İntihar saldırısı” olduğunu duyurur ve Dünya’daki dangalak sazanlar da buna inanıp yayarlar…

Bu ve benzeri tertiplerle Irak halkını yok eden işgalciler, 170’ten fazla gazeteci ile, 200’den fazlası profesör olmak üzere 600 kadar bilim adamını yok etmişlerdir.

Yani şu anda Irak’ta hemen hemen hiç bilim adamı bırakılmamış.

1,8 Milyon Iraklı yok edilmiş.

1 Milyondan fazla kadın dul bırakılmış.

5 Milyondan fazla çocuk yetim ve perişan halde.

700 bin kadar kadın tecavüze uğramış(Bilinmeyenlerle birlikte bu sayının çok daha fazla olduğu, milyonları bulduğu ve çocukların da tecavüze tabi tutuldukları bildiriliyor.)

Dünya’nın gözü önünde soykırım, işkence ve tecavüzler devam etmekte.

Ve kimileri de “Türkiye’nin de aynı duruma getirilmesi” hayalini gütmekte…

Türk Milletinin aptal olmadığını göstermek gerek!...

(Dünyanın en aşağılık yaratıklarından biri olan Corcçüş Puştoğlu adlı konuşan şebeğe ayakkabılarını fırlatan Irak’ın yüzakı gazetecisi El Zeydi’yi yanlış yapmakla itham eden gazeteci kılıklı şeref yoksunlarını da şiddetle ayıplıyorum! Kimden yana bunlar? Zalimden mi, mazlumdan mı?!...)

 

Aşağıda değişik tarihlerde dile getirmiş olduğum olaylar mevcut:

 

 

ASİL ve AZİZ MİLLETİMİN ŞEREFLİ EVLATLARI!...

Yakın komşumuz Irak ölüyor; yok oluyor!

Kutsal Cuma günü bir hayvan pazarında on dakika arayla iki patlama oluyor.

Sonuç: 100'den fazla ölü, 200'den fazla da yaralı...

İşgalci güçlerin sözcüsü haber kaynakları ne demişti:

"Bağdat'taki pazaryeri saldırılarını kadın intihar komandoları düzenledi."

Küresel haydut ABD'nin sözcüleri ne demişti:

"Kadın militanları kullanmaya başlayan El- Kaide yeni terör takdikleri uyguluyor."

Peki, olayın gerçeği neymiş?

Irak İçişleri ve Savunma Bakanlığından iki kaynak, olayın aslını ortaya çıkardı:

"Zihinsel engelli iki kadına giydirilen, içine bomba yerleştirilmiş yeleklerin (Benim de bir yeleğim oldu diye ne kadar da sevindi garip kim bilir) cep telefonuyla uzaktan kumandayla patlatılarak gerçekleştirildiği ortaya çıktı."

Ne dersiniz?

Hayvan pazarındaki fıkara halktan ne istesin ki El- Kaide?

Yoksa o halk öküz kağnılarıyla işgalci güçlere cephane mi taşıyordu(!)???...

Evet... İşgalci güçler Irak halkını birbirine düşürüp yok etmek için yıllardır bu alçakça saldırıları uygulamaya devam ediyor.

Irak'ta iş yapan müteahhitlerimizin bizzat şahit oldukları olaylar bu korkunç ve alçakça vahşetleri doğrulamaya yetip artıyor.

İşte; işgalin ilk aylarında yazdığım bir yazıda değindiğim gerçekler tekerrür etmeye devam ediyor:

Aynı durumlara bizlerin de düşmemesi umuduyla,

MEVLA, ASİL ve AZİZ MİLLETİMİZİ KORUYUP YÜCELTSİN.

ESEN KALSIN KAVİM KARDAŞ... (Filozof Torlakon)

* * *

 MERHABA CANLAR...

Tüm müslümanlar ve Özellikle de Şii kardeşlerimiz için en kutsal mekanlardan birisi olan Samarra'daki Askeriye Camii(Türbesi)ne önceki gün düzenlenen alçak ve provokatif saldırının ardından Irak halkı, işgalcilerin hedeflediği istikamete doğru sürüklenir oldu. 12 Eylül öncesi Türkiye insanının birbirine kırdırılması gibi.

Peki bu eylem kimin işi?

Hayali örgüt ve kişilerin, bilmem hangi internet sitesinde olayı üstlenmesi teranesine zinhar aldanmamalı.

Çünkü o internet siteleri de işgalci devletlerin istihbarat örgütlerinin hazırladığı "Koyun gütme otlağı" özelliği taşıyor. Yerseniz...

Hiç bir müslüman kişi, örgüt, mezhep vs böyle bir alçaklığı asla yapmayacağına göre, geriye bu işten çıkarı olanlar kalıyor.

Yani, işgal güçleri ve onları yönlendiren asıl unsur İsrail...

İsrail'in köpekdöveni ABD, eylemi alelacele "İnsanlık dışı" olarak nitelendiriverdi. Yakalanacağını anlayan hırsızın; "Yetişin, hırsız vaaar!" diye bağırması gibi. Köpekdöven'in değnekçisi olan İngiltere, kendine özgü "tilki" karakterinin yansıması olarak vaziyeti sessizce izliyor... İsrail ise ellerine oğuşturuyor. Çünkü her şey onların planları doğrultusunda ilerliyor...

Aşağıdaki yazı, konunun önemi ve güncelliğine ilişkin olarak gönderilen eski tarihli bir yazıdır...

MEVLA, ÜMMET-İ MUHAMMEDİ VE TÜRK MİLLETİNİ KORUSUN.

 

 " ÇELİK YELEKLER PATLIYOR "

   Irak'taki intihar eylemleri çözümlemesi nedir dostum?

   Bu eylemler, Irak halkının işgalcilere ve işgalcilerin de halka karşı yaptıklarından oluşmaktadır:

        Dikkat edilirse, işgale karşı girişilen eylemlerin üstleneni veya arkasında olanı bellidir;

             halka karşı yapılanlarınsa meçhul...

        Direnişçilerin patlatmaları amatörce ve hızları da oldukça düşükken (haliyle zaiyatı da az);

             işgalcilerin patlayıcıları gayet profesyonelce ve yüksek zaiyatlıdır.

   Peki, bir eylemi hangi tarafın yaptığını nasıl anlayacağız?

   Sadece mantıken bakmak yeterli; işgalci ve işbirlikçilerine saldırıda kullanılması gereken patlayıcı, halkın içinde niçin patlatılsın?

             (Acemilik ve teknolojik yetersizliğin getirdiği kazalar hariç.)

             Pazar yerinde, okul önünde, cami önünde, aşure kutlama meydanı içinde vs. patlayan arac ya park halindedir ya da sürücüsü   neyi taşıdığının farkında değildir. Bu tezgahı işgal güçleri hazırladığı için üstleneni de yoktur. Zira böyle bir eylemi, "daha önce adı hiç duyulmamış" bir örgüt üstlense, amacını açıklayamayacaktır.

    Haa... Sahi... Bu, camide intihar eylemleri nasıl bir şeyler?

    Herhangi bir camide intihar eylemi falan olduğu yok...

    Nasıl yani... Oysa, patlamalar... Ölenler?...

    Bunun cevabı "İntihar eylemi" deyiminde gizli:

              İntihar, başka çaresi kalmadığına inanıp kendini öldürmeye karar veren canlının işidir;

              İntihar eylemiyse, düşmana en büyük zararı, ancak, kendi hayatına karşılık olarak verebileceğine inanan kişinin.

          Peki bu durumda intiharı kim düşünür:

       İşgalci kafir düşünür mü? (Güç onda, çaresiz de değil; üstelik hayatta kalıp at bokunda sinek olarak yaşamak varken niye?...)

       Ya tezgahçı yahudi? (Bölgede sırtına semer vurduğu o kadar çok gönüllü karakaçan var ki, elini sıcak suya sokmasına gerek yok.)

      Herhangi bir müslüman düşünür mü?

           (Bu ihtimal hiç mümkün değil, zira; kendi halinde bir intihar bile yasak kılınmışken, camideki kulları katletmek tamamıyla din, akıl ve mantık dışıdır. Düşünülmesi bile akla ziyandır. Mezhep vs. ayrılığı da olsa cevaz verilmez.)

     Bölgede bu işe burnunu sokacak, çıkar sağlayacak başka güçler de bulunmadığına göre;

        camiye isabet eden; havan, roket, eşya içine veya yapının herhangi bir yerine konulmuş patlayıcı da olmayıp, gerçekten intihar eylemini de andırdığına göre?...

     Bunun cevabı da, yerli işbirlikçilerin takibinde mevcut.

     Nasıl yani?

     İşgalciler, hainlere: "Sizin hayatınız bizim için önemli... Canınıza zarar gelmesini hiç istemeyiz... Bombaların patladığı ve mermilerin uçuştuğu bu ortamda korunmasız dolaşmayın." diyerek sırtlarına giydirdikleri çelik yeleklerde plastik patlayıcı yerleştirmişlerdir. Maksat: "itin ayağının taştan esirgenmemesi"nden çok daha ötedir.

"Sunniler yapmıştır", "Şiilerin işidir" mesajı verilerek, halk birbiriyle vuruşturulup, kalan gücünü tüketecek;

kan ve feryat deryası içinde canından bezerek sürünmeye ve köleliğe razı edilecektir.

     İşbirlikçi ise bu iltifattan haliyle berhudar olurken, unutmaması gereken bir durum olduğunu bilir:

         Burası müslüman ülke toprağıdır ve cuma namazı vakti camiye gitmeyip avare dolanmak, halkın dikkatinden kaçmayacağı (ajan veya işbirlikçi olabileceği kuşkusu) için kendini mecbur hisseder. Cami kapısından girdiği anda da, kendini gözetimde tutan efendileri tarafından kumanda ile gümletilir.

     Patlayanın "neyin patladığını anlamadan" gittiği, onlarca masumu da götürdüğü ve kutsal bir mekanın mezbahaya döndürüldüğü bu olayın adı "intihar eylemi" (!) olarak duyurulur.

Son söz:

"TARİH MEZARLIĞI, YANLIŞ ATA OYNAYAN BAHİSÇİLERLE DOLUDUR.

Şubat-2005

TORLAKON

torlakon@yahoo.com

(Torlakon: Türk Savunma Sanatı ve Hayat Felsefesi)

           ***Ergenekon Vadisi – Malazgirt Ovası – Torlakon Yaylası***