"Peg Kek Key Terrör Örgüttü Deggildir!"
"Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler."(Torlakon öğretisi)
Gazi kelimesi:
* İslam inancında, düşmanla savaşta ölene şehid, sağ kalana da gazi denir.
* Savaşta olağanüstü kahramanlık gösterenlere verilen onur ünvanıdır.
* Yalın halde kullanıldığında, Atatürk'ümüzü akla getirir.
* Çirkin olaylarla birlikte anıldığında da, bir İstanbul semtini ifade eder; Gazi Mahallesini…
"Taşı toprağı altın" olarak dilimizde yer tutan bu şehrimizde iş tutup çalışmak düşüncesiyle Anadolu'dan çıkıp gelen bir delikanlı, o mahalle senin bu mahalle benim dolaşırken, yolu Gazi Mahallesi'nde bir kahvehaneye düşer. Bir çay içip yorgunluğunu gidermek ve cebinde kalan son kuruşlar tükenmeden ne yapıp edeceğine bir an önce karar vermek derdindedir. Daha çayından iki yudum çekmemiştir ki, O'nun yabancı olduğunu sezen avcılardan(!) biri yanına sokulur ve hemşeri muhabbeti ayaklarına sorgulamadan geçirir. Kendisine bol paralı bir iş teklifinde bulunur. Helikopter pilotu olursa 4 bin Dolar, uçak pilotu olursa da 5 bin Dolar para alacaktır(!). Örgütün eleman temincisi olan bu şahıs, bol para vaatli işe inandırıcılık katmak ve "Denizde kum, bizde para" havası vermek için, içilen dört çayın karşılığı olarak garsona 50 YTL atar ve "Üstü kalsın." der. Bizimkinin; "Dört çay etse etse dört lira eder! Bu kadar da bahşiş bırakılır mı? diye şaşkın bir şekilde itirazı üzerine; "Bizde b.k gibi para var oğlum! Hem üstelik yardımım olmuş olur fıkara garsonlara. Üç kuruşa sabahtan akşama it gibi koşturup duruyorlar!" diye karşılık verir.
Çay muhabbetinden sonra bizimkini çay ocağının arka kısmına götürerek, depo olarak kullanılan yerden bir kalaşnikof silahı çıkartıp eline tutuşturur ve ne kadar rahatça hareket edebildiklerini övünerek anlatır. Bu durum karşısında bocalayan bizimkisi de; "Memlekete gidip bir hesap ve hazırlık yapayım." diye bahane belirtip köyüne döner…
Bir tesadüf sonucu karşılaşıp muhabbet eylediğimiz bu delikanlımızın; "Ben pilot olabilir miyim?" şeklindeki sorusuna karşılık "Şu züğürt halinle mümkün değil. Çünkü pilotluk yapabilmek için eğitimini alman gerekir ve o eğitimler de 50 bin YTL'yi aşan bir paraya patlar. Sen ise meteliğe kurşun atıyorsun." diye cevap vermiştim. "Eğitimi onlar vereceklermiş." diye karşılık verince sorup öğrendim "Onlar"ın kim olduğunu ve olayın aslını. "Sen hiç katıra bindin mi?" diye sorduğumda; "Katıra değil ama eşeğe çok bindim." diye cevaplamıştı. Bunun üzerine ben de; "Sen zaten helikopter pilotusun aslanım! Çünkü, onların uçakları katır, helikopterleri de eşektir. Sen o yalan vaatlere kapılıp da gitmiş olsaydın acı gerçekleri de görmüş olacaktın. Anırarak ses disiplinini bozup yer belli etmesin diye burnunu kestikleri eşeklerden birine pilot olup, dağlardaki eşkiyalara erzak taşıyacaktın. Dört bin Dolar maaş bir yana, açlıktan ölmemek için ot çöp yiyecek, pislikten de dört yanını bit pire saracaktı. Anlayacaktın; pilotluk teklif eden zımbırtı ile bol bahşiş bırakılan garsonun aynı tezgahın parçaları olduğunu. Temiz işlerden b.k gibi para kazanmanın mümkün olmadığını; o paraları da ancak uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık, soygun, gasp, kalpazanlık, p.zevenklik gibi pis ve kanunsuz işlerden kazandıklarını öğrenecektin. Öylesine pişman olacaktın ki; "Hangi akılla ben bu pisliğe bulaştım?" diyerek beynini yere koyup üstüne s.çmak isteyecektin. Fakat iş işten geçmiş olacaktı. Evin, köyün ve ailen burnunda tütecek; ne kadar istesen de bir türlü kaçıp kurtulamayacaktın. Köze düşmüş solucan gibi kıvrım kıvrım kıvranacaktın. Kaçma teşebbüsünde bulunan veya gönülsüz davranan birilerini "TC'nin ajanı" diye katletmeden önce işkence ve tecavüzlerden geçirecekler ve aklının bir köşesinde "kaçma" düşüncesi olanlara da gözdağı vereceklerdi. Çoğu Ermeni asıllı olan örgüt elebaşılarının ayrıcalıklı olduğunu, hiç çatışmaya filan gitmediklerini, hiç aç kalmadıklarını, rahat ve sıcak ortamlarındaki haremlerinde seçme dişi militanlarla alem yaptıklarını, her istediklerini "ajan" bahanesiyle ortadan kaldırdıklarını, ister Kürt isterse Türk asıllı olsun aynı işkence ve tecavüzlere tabi tuttuklarını görecektin. Çünkü onlara göre asl'olan: Türklerden toprak, Kürtlerden de kan alacaklı olduklarıdır. Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü de Türk'e nasıl kırdırttıklarına şahit olacaktın. Çok özleyecektin fakat, köyünü, evini, komşularını, evinin çatısına çıkartıp neşeyle uçurduğun güvercinlerini bir daha göremeyecektin. Ve sen de su testisi misali kırılana kadar terör yollarında yuvarlanmaya devam edecektin…" hatırlatmasında bulunmuştum…
O garibin "verilmiş sadakası varmış" ki yolun başından dönmek nasip olmuş. Oysa o yola düşürülen nice anakuzuları, köze düşmüş solucan gibi kıvranıyorlar. Dağda kuzular, evde anaları…
Peki ya akılbabaları?
Açlıktan kıvranan ve popolarını buz tutan kuzuları o dağlara yollayan, devletten maaşlı, bedava aşlı, ceylan derili sıcak koltuklara popolarını döşeyip mikrofonlardan;
"Kimse bize Peg Kek Key terrör örgüttüdür dedirtemeeez!"
"Peg Kek Key terrör örgüttüdür demmeyecegiiiz!"
"Peg Kek Key terrör örgüttü degildiiir!..."
"Bizim en şereflilerimiiiz, sillahlannıp dagga çıkanlarımızdııır!" diye şerefsizce ihanete ve ölüme yol gösterenler?
Devletin kurumlarını ve araçlarını ateşe verdirtenler?
"Türkler'le yaşşamag istemmiyoruuuz!" deyip de "Türk" olan soyadını inatla değiştirmeyip, asil millet adını kirletenler?...
Gazi Mahallesi'nde Türkiye Cumhuriyeti'ne meydan okuyup, devletimizi taşa tutup, etrafı ateşe verip, Plevne Kahramanı Osman Paşa'nın aziz kemiklerini sızlattıranlar?...
Evet… Onlara göre; Peg Kek Key terrör örgüttü degildir.
Peki öyleyse nedir?
Geriye bir tek ihtimal kalıyor:
"Peg Kek Key Nüffus Pillanlamma Örgüttüdüüür!..."
Devletin maaşlı hainleri zavallı çocukları dağa gönderir;
Devletin savaşan şahinleri de tepelerine bomba indirir…
24 Ocak 2008
TORLAKON