Cankurtaranımızı ambulansın esaretinden kurtaralım!...
"Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler."(Torlakon öğretisi)
Bugün 13 Mayıs.
Bu tarih,
1277 Yılında bugün;
"Şimden girü hiç kimesne, kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türki dilinden gayri dil söylemeye" diye ferman buyuran
Karamanoğlu Mehmet Bey'in duyarlılığı anısına
"Türk Dili Bayramı" olarak kabul edilmiş.
1280 Yılında Moğollar tarafından başı koparılarak şehid edilen Mehmet Bey'in peşisıra;
"Eline, beline, diline hakim ol." buyurmuş,
börtü böcekle bile dost olan güzel insan Hünkar Hacı Bektaşi Veli.
Onların ardından, Türk'ün ilk öğretmeni sürdürmüş uyarıyı;
"Türk Milleti‚ dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında müessirdir. Türk dili‚ dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki‚ bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır."(2 Eylül 1930‚ M. K. ATATÜRK)
"Batılılaşma" sevdası çekenler çekip çevirmişler ülkeyi daha sonraları.
Önce Fransız, sonra da İngiliz rüzgarına salmışlar memleketi.
"Yabancı Dilde Eğitim" adını verdikleri,
bir eritim potasına atmışlar körpe beyinleri.
Her tarafta sömürge ülkeleri oluşturduğu için;
"Güneş Batmayan Ülke" adını almış olan İngiltere
bugün her ne kadar "Sisler içinde güneş görmeyen bir ada"
haline dönüp küçülüp gitmişse de,
değerlerini, dinlerini ve dillerini yıllarca sömürerek,
kendi dinlerini ve dillerini miras bıraktığı(!) ülkeler sayesinde
semirmeye devam etmektedir.
Alamanca-Flamanca'dan bozma olan haydut dilini
"Bilim Dili" diye satmaktadır.
Bu satışın her yılki geliri,
Türkiye'nin toplam borcunu karşılar ölçüdedir.
Yani; yüz milyarlarca Dolar…
Kimi sömürge ülkelerinde herhangi bir İngiliz için
"Sahip" diye hitap etmeyenler hapse atılmıyorlar gayrı.
Amma velakin;
Enayi konumundaki toplumlar,
Kendilerini sömürtmeye devam ediyorlar.
Dil ve kültür ile sömürülüyorlar; eriyip yamuluyorlar.
Oysa; yamulan toplumların namusu olmaz…
Bir daha kulak verelim ilk öğretmenimize:
"Milletleri kurtaranlar; yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet; henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır."
Evet… Böyle diyor Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
O öyle diyor demesine de;
Peki, öğretmenlerimiz ne halde?
Geçim derdinde.
Hangi ek işlerle ele küne muhtaç olmaktan kurtulurum telaşında.
Orta öğretimde okuyan çocuğunun İngilizce kitaplarını,
Hangi eski kitapçıdan veya korsan yayıncıdan,
Ucuza bulurum diye koşturuyor.
Maaşının çeyreğini,
İngilizce kitaplarına harcamak istemiyor.
Bir yandan da, korsana giden paraların çoğu,
Bölücü hainlere gidiyor diye kahroluyor…
Peki sen! Ey öğretmenim!…
(Ben öğretmenime sesleniyorum; herkes kendine anlasın.)
Niçin "Performans ödevi" verirsin çocuklara?
Yavrularımızın etkinliğini niçin yozlaştırırsın?
Fonksiyon, ful, part taym, doküman, okey, finiş de ne ola?
Anons demeden duyurmak mümkün olmuyor mu?
İzolasyon olmadan yalıtım sağlanamıyor mu?
Randıman demezsek verim mi kayboluyor?
Adaptasyon olmazsa uyum mu bozuluyor?
Revizyon yapmadan yenilemek mümkün değil mi?
Start almadan bir şeye başlanılamaz mı?
Transfer olmadan nakil yapılamaz mı?
Sponsor bulmadan destekçi bulunamaz mı?
Reaksiyon demezsek tepkime olmaz mı?
Koordinasyon yapılmadan eşgüdüm sağlanamaz mı?
Motivasyon olmadan güdülenemez mi?
Ergonomik yerine sığanak desek elimizden mi kayar?
Onun bunun kriterleri yerine kendi ölçütlerimizi kullanamaz mıyız?...
Yabancıların sözleriyle konuşanlar, onların gözleriyle bakarlar.(Torlakon öğretisi)
Cumhuriyetimizi genç nesle emanet etti Atamız.
Emanete sahip çıkacak çocuklarımızı da sizler emanet aldınız.
N'olur "müfredat böyle" demeyin bana!
Basın yayın kuruluşlarının yabancı isimlerinden örnek vermeyin!
Berber Osman bile "Magic hands- hair designer" oldu demeyin!
Çocuğuna ucuz İngilizce kitaplar bulabilmek için nasıl koşturuyorsan,
İnadına Türkçe diye direnip öcünü alman gerekmez mi?...
"Bir milletin bahtını, adam yetiştirmeye adanmış ömürler belirler."(Torlakon öğretisi)
Türk Dil Kurumu diyor ki;
"Kimi yabancı sözcükleri 'dilde zenginlik' sayıyoruz."
Bu sözcüklerin sınırlamasının nasıl olacağı muallakta kalıyor.
Şunu da söylüyor;
"Bir yabancı sözcüğün etkisini kırmak için
15 yıl uğraşmak durumunda kalıyoruz.
Böyle yapmak yerine,
Yeni kelimeleri piyasaya sürüyoruz."
Onlar piyasaya sürüyorlar sürmesine de,
Toplumda alıcı bulmakta zorlanıyorlar.
Öte yandan, bir TV dizisindeki pijamalı dıllımcının her söylediği,
Ertesi günü halkın ağzında sakız oluyor.
Demek ki neymiş işin kolayı?
TDK destekli ve teşvikli diziler üretmekmiş…
Kimi zaman yabancı sözcükler yerine,
Bizim Yörüklerin kullandıklarını öneririm TDK'ya.
Muhatap alınmasam da,
Kendi yazılarımda kullanırım inatla.
Tiksinti duyarım "Ambulans" sözcüğünü her duyduğumda.
Dört yanıma hep şöyle sorarım:
Cankurtaranımızı, ambulansın esaretinden ne zaman kurtaracağız?…
13 Mayıs 2008
Türk Filozof TORLAKON