Oğuz boyları günümüzde Türkiye’nin her tarafında dağınık şekilde yaşamaktadırlar. Oğuz, Türkmen ve Yörük kelimeleri günümüzde aynı anlamları ifade etmekte, değişik zamanlarda ve farklı yörelerde verilen isimler olarak algılamak gerekmektedir.
Oğuz anlam olarak, Ok + z ’den türemiş bir kelimedir. (Ok) oymak, (z) ise çokluk ekidir. Oğuz kelimesinin Çince’ye “kabileler” diye tercüme edilmesi de bu görüşü destekler1. Oğuz kelimesi Ok (ok ve oymak) + z ekinden türemiş ve Oğuz (oymaklar) anlamına gelmektedir2.
Oğuz Türklerine bazı kaynaklarda “Türkmen” adı da verilmiştir. Türkmenler Müslümanlığı kabul etmiş ilk Türk boyudur. İslamiyet Orta Asya’da yayılmaya başlayınca Oğuzlardan da bazı bölümler X. Yy ‘n ilk yarısında Müslümanlığı kabul etmeye başladı ve aynı yüzyıl sonunda artık çoğunluk İslam dinine girmiş idi. Oğuzlardan Müslümanlığı kabul edenlere İslam olmamış Oğuzlardan ayırmak için Mavera Müslümanları tarafından Türkmen deniliyordu. Türkmenler Müslümanlığı kabul eden ilk Türk topluluğu olduğu için Türkmen adı Müslüman anlamına da kullanılıyordu. Böylece Oğuzlardan Müslüman olanlara Türkmen denmeye başlandı. Oğuzlar ise kendilerine Türkmen demiyorlardı ve bu adı uzun zaman benimsemediler. XIII. yy başlarında ise artık Türkmen adı her yerde Oğuz’un yerini aldı3. Başlangıçta Oğuz etnik, Türkmen ise siyasi bir anlam taşırken4, Türkmen adı zamanla Müslüman konar göçerleri, hem yerleşiklerden, hem gayrimüslim Türklerden ayıran bir isim olmuştur5.
Türkmen adı, Türk + man (Farsça manend) ekinden oluşmuş ve Türk’e benzer demektir6. Veya, Türk + iman ‘dan gelir7. Günümüzde ise Türkmen adı Öz-Türk anlamına gelmektedir8.
Yörük ise göçebe Türkmen, yürüyen Türk anlamındadır. Türkistan’da YÜVRÜK kelimesi güçlü ve atılgan manasına gelir.
Oğuzlar 24 boydan oluşan büyük bir topluluktur. Onlar Boz-ok ve Üç-ok olarak iki ana kümeye ayrılmıştır. Daha XI. Yy ’da Seyhun bölgesinde bu teşkilatın var olduğunu görüyoruz.
Oğuz boyları, Kaşgarlı Mahmud ve Reşideddin’de 24 boy olarak gösterilmiştir. Reşideddin’e Boz-Ok, Üç-Ok olarak iki ana kola ayrılmış, Oğuzların eski siyasi ve sosyal mevkilerine sadık kalınmıştır. Buna göre Oğuz Han 6 çocuğundan 4’er tane torun sahibi olmuştur ki Oğuz boyları bu 24 torundan gelmektedir. Boz-ok, Üç-ok ayırımı da iki ayrı kadından geldikleri içindir.
Bozoklar |
Üçoklar |
Günhan
Kayı
Bayat
Alkaevli
Karaevli |
Ayhan
Yazır
Döğer
Dodurga
Yaparlı |
Yıldızhan
Avşar
Kızık
Beydili
Karkın |
Gökhan
Bayındır
Peçenek
Çavuldur
Çepni |
Dağhan
Salur
Eymür
Alayuntlu
Yüreğir |
Denizhan
Iğdır
Bügdüz
Yıva
Kınık |
|
|
|
|
|
|
Reşideddin’e göre Oğuzların hakim kolu Boz-oklardır. Bu sebeple Boz-okların alameti yay, Üç-okların alameti ise tabiliği ifade ettiğinden dolayı ok idi. Eski Türkler sisteminde ve ordusunda ikili düzen bir kuraldı. Sağ ve Sol sıfatları ile anılan bu düzende Sağ kol daha şerefli sayılıyordu. Böylece Boz-oklar da hakim kol olduklarından sağ kol sayılmışlardır. Boz-okların hakim kol sayılması, İslamiyet’ten önce siyasi üstünlüğün bu kolda olmasına bağlanıyor. Oğuz Yabguları Kayı, Yazır, Avşar, Beğdili ve Eymür boyundan çıkmıştır ki yalnız Eymür boyu Üç-oklardan idi. Dede Korkut destanlarında ise üstünlük Üç-oklardadır. İslami dönemde de Üç-oklar büyük bir varlık göstermiştir.
Kaşgarlı ve Reşideddin boylara ait damgalarını da göstermişlerdir. Bu damgalar hayvanlara vuruluyor, paralara konuluyor, yapılan eserlere, vesikalara ve hatta bayraklara da işleniyordu. Reşideddin listesinde ayrıca Ongunlar da görülmektedir. Ongunlar eti yenmeyen avcı kuşlardır ve kutsal kabul edilirler. Yine listede, eski zamanlarda boyların toylarda yiyeceği koyun etinin kısımları da bir kaideye bağlanmıştır. Anlaşılacağı gibi bu gelenekler boyun kendi eli içindeki siyasi ve sosyal hukukunu tayin etmektedir9.
Oğuz Yabgu Devleti’nin yıkılması ile Oğuzların bir kısmı Karadeniz Kuzeyine gitmişlerdi. Bir bölümü ise 1035’te Horasan’a gelmişti. Gazneliler’e ait olan bu bölgede Selçuklu idaresi altında yaşayan Oğuzlar, Gazneliler’i uzun süren mücadelelerden sonra yenerek devletlerini kurdular (1040). Seyhun’daki ana Oğuz kitlesinden kopan parçalar da sürekli İran’a geliyor ve devlete katılıyorlardı. İslamiyet’i kabul eden bu Oğuzlar aynı zamanda İslam dünyasının koruyucuları oldular. Böylece İslamiyet yeni ve güçlü bir unsura kavuşmuş oldu. Oğuzlar, Bizans karşısında İslam’ı savunmakla kalmamış, onları geri atarak Anadolu’yu almışlar yeni ve ebedi bir vatan yapmışlardır.
Anadolu 1071 Malazgirt Savaşı’nı takiben 8-10 yıl gibi bir sürede Türklerin eline geçti, ve Anadolu’nun her tarafı Oğuz kümeleri ile doldu. Bunlar İran ve Türkistan’dan gelenlerce devamlı besleniyor ve nüfusları artıyordu. Fetihten sonra Anadolu ile Türkistan arasında bir göç kanalı kurulmuştu. Bu kanal 13.yy’daki Moğol istilası ile daha da hareketlendi. Moğol İstilasından sonra Anadolu’da beş Türkmen topluluğu varlık gösteriyordu. Bunlar, Maraş-Malatya bölgesinde Ağaç-Eriler, Sinop-Samsun civarında Çepniler, Malatya’da iken Kütahya’ya gelen Germiyanlılar, Denizli-Uşak bölgesindeki Türkmenler ile Ermenek-Mut-Silifke-Anamur’da yayılmış olan Karamanlılar idi10.
Bu istila sonrası (XIII. yy. ortaları) Anadolu’dan Suriye’ye önemli miktarda Türkmen kaçtı. Bunlar orada da Boz-ok, Üç-ok teşkilatını muhafaza ettiler. Kuzey Suriye ve Osmanlı döneminde Halep Türkmenleri diye tanınan grup işte bunlardır. Bu Türkmenler daha sonra Anadolu ve İran’a büyük ölçüde göçerek yerleşmiştir. Boz-ok, Üç-ok teşkilatını en son taşıyan Oğuz kümesi bunlardır.
Moğol baskısıyla Seyhun boylarında oturan yerleşik Oğuzlar da Anadolu’ya aktılar ve Oğuzların ezici çokluğu Anadolu’da toplandı. Böylece XI. Yy ’dan XIV. yy sonlarına kadar süren bu göçlerle Anadolu Oğuz ülkesi haline geldi. Oğuzların 23 boyu Anadolu’ya gelmiştir. Oğuzların bir bölümü ise yerlerinde kaldı ki bugün Türkmenistanlılar onların torunudur.
Anadolu’nun fethi ve iskanında Kayı, Afşar, Kınık, Bayındır ve Salurlar birinci derecede rol almışlardır.11 Anadolu’nun işgaline karşı yine bu Türkmen toplulukları canları ve kanları pahasına düşmanları atmış ve son Türk Devleti olan Türkiye cumhuriyeti Devletimizin kuruluş ve gelişmesinde önemli görevler ifa etmişlerdir.
Günümüzde de yıkıcı ve bölücü akımlara karşı Devletimizin en büyük dayanağı Anadolu’yu Türkleştiren ve koruyan Oğuz-Türkmen-Yörük boy, aşiret oba ve oymaklarıdır. 24 Türkmen boyu, her zamankinden daha çok Türkmen şuuru ile dolu olmalı, kendi aralarında da birlik ve beraberlik içinde olmalıdır.
Prof.Dr.Faruk SÜMER bir sohbetinde, Türkmenler arasında boy adının yanında Türkmenliği de özellikle vurgulamamızı, bazı boyların Türkmen olduklarının şuurunda olmadıklarını ve tek başına kullanılan boy adının da ilerde problemler vermesinin muhtemel olduğunu belirtmiş ve " Her boy kendi boyunu ve Türkmen olduğunu da bilmelidir. Bu sayede birlik bozulmayacaktır. Bütün Türkmenler ancak Türkmenlik şuuru ile Türk Milliyetçisi olabileceklerdir. Avşarlar Türkiye Türkmenleri arasında boy şuuruna sahip tek Türkmen boyudur. Avşarlar kadar diğer Türkmen boylarının da bu şuurda olması gerekmektedir." demişti12 .
Kayseri ve bazı illerde Avşar veya diğer boyların hala Türkmen olduğunu bilmeyen, diğer boy ve aşiretlere sanki başka bir ırka mensup gibi bakan insanlar da vardır. Rahmetli Faruk SÜMER’in adeta bizlere bir vasiyeti olan, Avşar Türkmenleri tabiri kullanılarak bazı ön yargılar yıkılmış ve Türkmen şuuru yerleşmiştir. (Adnan M.KAYA’nın Avşar Türkmenleri isimli kitabı bu konuda çok önemli bir görev yerine getirmiştir.) Darısı Kayı, Kınık, Beydili Türkmenleri... ile .diğer aşiret oymak ve cemaatlere.
Ülkemizin bulunduğu şartlar ve bölücülük tehlikesinin had safhaya çıktığı bir zamanda, bütün Türkmen boylarının ortak bir şuur ile birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu asli unsurlar olarak, vatanımızın ilelebet payidar olmasında, Devletimiz ve Milletimizin bölünmez bütünlüğü için Oğuz-Türkmen-Yörük boylarına yine önemli görevler düşmektedir. Birlik ve beraberlik içinde olan Türkmenler, AB’ci, mandacı, gafil, hain, bölücü ve yıkıcı unsurların, da en büyük korkusudur.
Oğuz-Türkmen-Yörük boylarına, Kürtleşen Türkmenlere ve kendisini Türk hisseden herkese, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Ülkemizde AB hatırına bölücü ve yıkıcı her şeye izin verildiği bir zamanda birlik ve beraberlik çağrılarının ses bulması ve bunun gerçekleşmesi, bazı oyunların da bozulmasına vesile olacaktır.
Yör-Türk, Dadaloğlu,, il, ilçe ve köy … dernekleri, vakıfları ve sivil toplum örgütlerinin ortak hareket etmesinin , titreyerek kendilerine dönmelerinin zamanı geldi ve de geçmekte. Irak Türkmenleri kardeşlerimizin aralarında birlik ve beraberlik olmamasının neticelerini çok kötü ödedikleri adeta herkese ders olmalı.
Türkmen boyları ve aşiretleri artık suni ayrılık unsurların bir tarafa atmalı, bütün hepsi ortak hareket edip, asli değerlerimiz için ortak tepkiler vermeliler. Bu birliktelik ne kadar güçlü olursa etkisi de o kadar büyük olur.
(Memduh YAĞMUR)
Kaynaklar: