Tehlike anında ne yapmamalı?
Psikologlar
insanların stres ve baskı altında kendilerine zarar verecek kararlar
alabildiğini söylüyor. Bazen mucizevi kurtulma hikâyeleri ortaya çıksa da bu
genellikle yaptıkları sayesinde değil, onlara rağmen oluyor.
Psikologlar
insanların stres ve baskı altında kendilerine zarar verecek kararlar alabildiğini
söylüyor. Bazen mucizevi kurtulma hikâyeleri ortaya çıksa da bu genellikle
yaptıkları sayesinde değil, onlara rağmen oluyor.
"Felaketlerden kurtulma
eğitimlerinde insanlara ne yapmaları gerektiği değil, öyle bir durumda
yönelebilecekleri bazı davranışlardan kaçınmaları öğretiliyor."
Portsmouth
Üniversitesi'nde psikolog John Leach, hayatta kalma eğitimlerinin amacını bu
şekilde açıklıyor. 1987'de Londra'daki King's Cross metro yangınından sağ
kurtulan Leach, kriz anlarında insanların yüzde 80-90'ının yanlış davrandığını
tahmin ediyor.
Japonya'da
2011'de yaşanan depremden görüntüler, bazılarının süpermarkette düşen şişeleri
tutmaya çalıştığını, bu yıl Denver'de bir havaalanında alev alan bir uçaktan
inen yolcuların uçak yakınında durup seyrettiklerini, hatta selfie çektiklerini
gösteriyordu.
Peki, acil
bir durumla ya da felaketle karşılaşma halinde hangi davranışlardan kaçınmak
gerekir?
Felaket
anında ne yapmak gerekir?
Uçak düşmesi
halinde kemer takmayanların takanlara göre ölme riski dört kat daha fazla.
1. DONUP KALMAK
Felaket
anlarında insanların histerik bir halde kaçtığını düşünürüz. Oysa gerçekte
tehlike karşısında en yaygın davranış hiçbir şey yapmadan beklemektir.
London Bridge
saldırısında tesadüfen bölgede olan izinli bir polis memuru saldırganı etkisiz
hale getirmeye çalışırken, çevredeki insanları "gözüne far tutulmuş tavşan
gibi duruyorlardı" şeklinde tanımlıyordu.
Bu öyle
evrensel bir tepki ki psikologlar bu durumlarda verilen içgüdüsel tepkiyi
savaşmak-sıvışmak-donup kalmak şeklinde ifade ediyor.
Dışarıdan
bakıldığında pasif görülse de, korkudan paralize olduğumuzda beynimiz frene
basmaya başlar. Vücutta adrenalin hızla dolaşmaya başlar ve kaslar gerilir;
boynun üstündeki ilkel "küçük beyin" hareketsiz kalma yönünde sinyal
gönderir.
Hayvanlarda
da aynı şey geçerlidir. Av olmamak için başvurulan son çaredir bu davranış. Ama
felaket anında hayatta kalmak için bu içgüdüyü yenmek gerekir.
2011 Japonya depremi
sırasında bazı insanlar hayatları tehlikede olduğu halde süpermarkette şişeleri
tutmaya çalışıyordu.
2. DÜŞÜNEMEMEK
Stres
halindeyken beynimizin doğru düşünme becerisini yitirdiğine dair birçok veri
bulunuyor.
En ideal
anlarda bile beynimiz oldukça yavaş çalışır aslında; oysa felaket anında
gelişmeler çok hızlıdır.
Uçakların
acil durumda 90 saniye içinde boşaltılması gerekir, zira daha fazla zaman
geçtiğinde yangın ihtimali büyük ölçüde artar. Oysa çoğumuz bu süre içinde hala
kemerlerimizi çözmekle uğraşırız.
Felaket
anında seçenekleri tartma süreci daha da yavaşlar. Beynin ilk tepkisi dopamin
hormonunu salgılamaktır. Mutluluk ve ödüllendirme ile ilgili bu hormon kritik
anlarda vücudu tehlikeye hazırlama görevi de görür. Adrenalin ve stres hormonu
olarak bilinen kortizol gibi hormonların salgılanmasını sağlar. İşte işlerin
karışmaya başladığı nokta burasıdır.
Bu hormon
kokteyli, beynin alın korteksi adı verilen ve işleyen bellekten sorumlu olan
kısmını felce uğratır. Böylece unutkan ve kötü kararlar almaya daha yatkın hale
geliriz.
Geçen yıl
Dubai'de uçak acil iniş yaparken kimi yolcular bagajlarını almaya çalışıyordu.
3. TÜNEL GÖRÜŞÜ
Kriz anında,
sorunu çözecek tarzda yaratıcı düşünme becerisine sahip olmak güven vericidir.
Ama gerçekte bunun tam tersi olur. Felaket karşısında verdiğimiz tepki 'ısrar'
yönündedir: Yani aldığımız sonuca bakmadan sorunu aynı şekilde çözmeye
çalışırız.
Örneğin
uçakta acil iniş durumunda kemerlerimizi bulmak için hep aynı yere bakarız. Ya
da pilotlar kriz anında sadece bir tek cihaza takılıp kalırlar.
Bu tünel
görüşünün nedeni, beynin strese tepki olarak alın korteksini devre dışı
bırakarak kriz anında esnek düşünme becerisini engellemesine bağlanıyor.
1987'de
Londra'daki Kings Cross metro istasyonu yangınında 31 kişi ölmüştü.
4. RUTİNE TAKILIP KALMAK
Hawaii
Üniversitesi'nde afet ve acil durum idaresi konusunda uzman James Goff'a göre,
"Tsunami sırasında eve cüzdanını almak veya ocağı açık unuttu mu diye
kontrol etmek için geri dönerek hayatını kaybedenlerin sayısı oldukça
yüksek".
Felaket
anında insanın cüzdanını düşünmesi çılgınlık ya da aptallık olarak görünebilir,
ama bu oldukça yaygın bir davranış. Hayvanlarda bu, örneğin hayvanat bahçesinde
kapalı bir mekânda sürekli gidip gelmek gibi sürekli tekrarlanan faydasız bir
davranış şeklinde görülürken, insanda normal zamanlarda gösterilen rutin
tavırların kriz anında da tekrarlanması şeklinde ortaya çıkıyor.
Örneğin geçen
yıl Dubai havaalanında bir uçak ani iniş yapmak zorunda kalmasına rağmen
yolcuların duman dolu kabinde bagajlarını almaya çalıştığı görülmüştü. Bu,
sadece o olaya özgü bir davranış olmayıp daha önce tekrarlandığı da biliniyor.
11 Eylül
2001'de ikiz kulelere yönelik saldırıda üst kattakilerin çoğu binayı terk
etmeden önce beş dakika beklemişti.
Peki
bu bilinç dışı refleksleri kriz anında neden devre dışı bırakamıyoruz?
Çünkü
beynimiz gündelik yaşamda aşinalığa çok bağımlı. Normal zamanda uçaktan inerken
üzerinde hiç düşünmeden bagajımızı almamız gereğine göre hareket etmek beynimizde
gereksiz yere düşünme ihtiyacını ortadan kaldırıp, aşina olmadığımız olaylara,
örneğin yabancı olduğumuz bir şehirde havaalanında yolumuzu bulmak gibi,
yoğunlaşmamızı sağlıyor.
Leach bu
durumu "Rutin sayesinde içinde bulunduğumuz anı yaşıyor ama geleceğe
bakıyoruz" şeklinde açıklıyor.
Yeni durumlar
zihnimizi fazlasıyla meşgul eder; içinde bulunduğumuz ortamı anlamaya
çalışırız. Başka bir ülkeye gittiğimizde veya yeni bir işe başladığımızda
kendimizi yorgun hissetmemizin bir nedeni de bu olabilir.
Acil bir
durumla karşılaştığımızda ise beynimiz yeni duruma adapte olma işiyle başa
çıkamayabilir. Bunun yerine, hiçbir şey olmamış gibi bildiğimiz şeyleri yapmaya
devam ederiz.
İnsanlar acil
durumlarda hiçbir şey yokmuş gibi davranabiliyor.
5. İNKÂR
Aşırı durumlarda
bu tavır tehlikeyi tümüyle göz ardı etmeye kadar varabilir. "Halkın yüzde
50'den fazlası bunu yapıyor - tsunami sırasında sahilde izleyici
olabiliyor" diyor Goff.
İnkar ise
genellikle iki nedenden kaynaklanıyor: Tehlikeyi kavrayamıyorlar veya kavramak
istemiyorlar. İkinci durumu genellikle kırsal alanda çıkan ve söndürülmesi güç
yangınlarda görüyoruz; zira evinizden ayrılmanız onu yıkıma terk etmeniz
demektir.
Risk
Frontiers adlı risk danışmanlık şirketinde uzman Andrew Gissing'e göre,
"İnsanlar dumanı görünceye kadar bekliyor; bu ise evden çıkmak için çok
geç olduğu anlamına gelir".
Araştırmacılar
çoğu insanın riskleri tartmada çok kötü olduğunu yıllardır biliyor. Tehlike
arttıkça beynimiz gerçek durumdan ziyade duygulara yönelir ve kendisini rahatlatmak
için stresli düşünceleri uzaklaştırır.
Kanser
hastalarının semptomları için doktora başvurmadan önce ortalama dört ay
beklemesini bununla açıklayabiliriz. Aynı şekilde 11 Eylül saldırıları olduktan
sonra kulelerin üst katındakiler binayı terk etmeden önce beş dakika
beklemişti.
Portekiz'deki
son yangınlarda birçok kişi son dakikada evden ayrılmaya çalışırken hayatını
kaybetmişti.
TEHLİKE ANINDA NE YAPMALI?
Peki tehlike
anında içgüdülerimize güvenemeyeceksek neye güveneceğiz?
Goff, doğal
felaketlerden kurtulma yolunun acil durum planına sahip olmaktan geçtiğini
söylüyor. "Ne yapacağınızı önceden bilir ve erken tedbir alırsanız
tsunamiden kurtulabilirsiniz" diyor.
Rehine
krizinden helikopterin suya acil iniş yapması gibi çeşitli felaket
senaryolarına karşı askerleri eğiten Leach ise otomatik reaksiyonların yerini
hayat kurtaracak davranışların alması ve bunların yerleşmesi için sürekli
pratik yapmak gerektiğini söylüyor.
Kısacası
felaketlerden korunmak için hazırlıklı olmak, hızlı hareket etmek, rutin
davranışlardan sakınmak ve inkârı bırakıp riskli durumu kabul etmek gerekir.
Tabii biraz şans faktörü de yok değil!
(Kaynak: BBC)