*** Özel Yetkili
Falakacılar ***
Her geçen gün peş peşe kadınlara, çocuklara, engellilere ve âcizlere
yönelik olarak işlenen iğrenç davranışlardan dolayı insanlığımızdan adamakıllı
iğrenir hâle geldik. İlgili yetkisizler çileden çıkmak üzereyken, yetkili
ilgisizlerin ayak sürüyüp durmaları da kepazeliğin dik âlâsı…
Acabâ diye düşünmeden edemiyor insan; tecavüze uğrayan bebecik veya sokak
ortasında vahşîce öldürülen kızcağız, kanun yapıcılardan birinin çocuğu veya
torunu olsaydı, böylesine ayak sürünür durur muydu? İnsanî noksanlıklarımızdan
en önemlisinin empati yapamamak olduğu apaçık ortada…
Her türlü suçu işlemeye yatkın olanların tetikleyicisi de, caydırıcı
olmayan kanunlar. Bu konuda suçun en büyüğü de, îdam cezasını kaldıranlarda.
Cinayetlerde, ihanetlerde, tecavüzlerde, hırsızlıklarda, dolandırıcılıklarda,
her türlü organize hak gasplarında onların dolaylı teşviği olduğu inkâr
edilemez…
Îdamlık suçu kendilerinin de işleyebileceği endişelerinden midir nedir,
kimyasal hadım dı bilmem neydi diye geveleyip duruyorlar. Bilmezler mi ki;
hadım edildiği için amacına ulaşamayan sapıklar, uçkurlarıyla yapamadıklarını
başka araçlarla gerçekleştirmeye çalışacak ve seri kâtiller olarak karşımıza
çıkacaklardır!...
İnsanlık şuur ve huzuruna yeniden kavuşabilmemiz için bir seferberliğin olması
gerektiği gâyet açıktır. Nasıl çağdaş olunur veya nasıl dindar olunur demeden
önce nasıl insan olunur sorusuna yanıt bulmamız ve kendi özümüzle de kesinlikle
çelişmeden kararlılığımızı ortaya koymamız gerekiyor.
“Herkes insan değildir. İnsan, cana yapılan haksızlık kendisine yapılmış
gibi tepki veren canlıdır.” (Torlakon öğretisi)
Aslında nasıl Türk olunur sorusuna yoğunlaşarak özümüze dönüversek herşey
kendiliğinden düzeliverecek…
Bizi biz yapan değerlerimizi yeniden hayata geçirebilsek sorunlar
çözülüverecek. Nerede o dünyanın gıpta ile baktığı Türk Kültürü, İnsanlığı,
Töresi, Geleneği, Müziği, Misafirperverliği, Kadın-Çocuk ve Yaşlılara Öncelikli
Koruması, değil insanların hayvanların bile darda-yolda kalmışlarına
Yardımcılığı, Doğa Korumacılığı, Temizliği... Sokağa tükürmek bilmeyen, ırmak
kirlenmesin diye suyu alıp elini dışarıda yıykayan, bir dal koparmak için
ağaçtan izin isteyen Türkler nerede?...
Siviller zarar görmesin diye kendini riske atarak can veren veya vermeye
hazır olan Mehmetçiklerimizi ise kesinlikle ayrı tutuyorum. Çünkü Türk’ten
geriye ne kaldıysa onlarda ve onların geriye bıraktıklarında…
Etrafımdaki sigara içicilerin kokusundan midem bulandığı için
"Bunlarla aynı dinden veya milletten olabilmem mümkün değil!" diye
çıldırıyorum. Onların içtikleri yüzünden kanser olup yıllarca mücadele
vermişim, “sigara bağımlısı” diye yazmış doktorlar hastalık raporuma… “Kul
hakkı hangi elle yenirse haram olmaz” arayışındaki veya “Kadın hakkı yoktur,
çünkü Hakkı erkektir” anlayışındaki yobaz zihniyetleri ortadan kaldırmak
gerekiyor…
Adamakıllı bir toplumsal format şart! Bunun için de her birey ve devletin
de her kurumuna görev bilinci ve sorumluluğu düşüyor. Kendimizi öylesine
yozlaştırmışız ki, kilise ile cami arasında kararsız kalan şaşkınlar bile mâsum
kalıyor. Kültürümüze ve törelerimize bulaştırılmış olan pislikleri ortadan
kaldırmak için seferberlik gerekiyor. Eğlenceyi belden aşağısına indirgeyen, terbiyesizliği
sanat gibi pazarlayanlara fırsat verilmemeli; gülerek teşvik etmek yerine
onlara kızılmalı veya acımsar gözlerle bakılmalıdır. Türk insanına yakışmayacak
espri, deyim, mâni, tekerleme, oyun havası her ne varsa kökü kazınmalıdır…
Ne o öyle; çoluk çocuğumuzun yanında "Türkü-şarkı" diye dinlemek
zorunda bırakıldığımız birçok tescilli repertuvar yüzlerimizi kızartıyor. Tüm
basın ve yayın kanalları samimi bir biçimde seferberliğe iştirak etmeli,
etmeyenlerin de ekmeği-soluğu kesilmelidir! Kadını mal gibi gören, pedofilik
eğilimleri körükleyen toplumsal gelenek, dinsel nakil, şiirsel anlatım, kültürel
zırva her ne varsa kökü kazınmalıdır. Bu tür zırvaları terennüm edip duranları
da adamakıllı falakadan geçirmelidir...
Küresel emperyalizme hizmet olarak bu yurdun ordusunu türlü kumpaslarla îtibarsızlaştıran
(Kumpastan Dirilişe Başımıza Gelenler: http://www.torlakon.com/haberdetay.asp?ID=419),
kahramanlarını mahkûm ve maskara ettirip milletine seyrettiren, kimini kansere
yakalatıp kimini intihar ettiren, kimilerini de merdivenlerden ittiren “Özel
Yetkili Savcılar” vardı, çok ağır hasar bırakmışlardı… Aziz ve asil milletinin
hizmetine “Özel Yetkili Falakacılar” da olsun. Topluma hasar veren urlara bi’
el atsınlar. Sapığa, hâine ve insanlıktan nasibi olmayana öyle bir girişsinler
ki; yin mi yimen mi… N’olur bizi îdam edin diye yalvarsınlar…
Ağırlaştırılmış müebbet terennümleri filan mevzuyu sulandırır ve “Devlet
eşşek gibi bakar, belki af filan da çıkar” algısı oluşturabilir sapığın veya canînin
kafasında… Oysa falaka öyle mi ya! Sapığın meleyişini iki dakka merkezî
sistemden memlekete dinletince ortalık süt liman oluverir. Bunca sene bu
sistemle vaizlerce vaazlar verilip durdu da ne değişti? Oysa falakanın etkisi,
dinleyen sapıkları kendiliğinden hadım etmeye yeter…
İyi ve güzel haberleri birbirimize muştulamamız dileklerimle,
ESEN KALINIZ...