Büyük İsrail’e doğru
İnsan eşek olduktan sonra semer vuran çok olur; Kürtler kullanılıyor, Büyük İsrail’in taşeronluğunu yapıyor. Yılanın başı küçükken ezilmezse, Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye ve Güney İran ve Güney Türkiye masaya gelecektir. Türkiye bölümü Osmanlı’nın son iki yüz yılında ve Cumhuriyetin ilk yıllarında defalarca denendi ve başarısızlıkla sonuçlandı.
Bugün devleti yönetenlerin de bu isyanların bastırılmasını eleştiriyor olması yeni isyanları cesaretlendirmiştir. Türkiye’nin ve Türk milletinin sabrı, kararlılığı ve gücü test ediliyor. Tüm göstergeler Büyük İsrail’in adım adım kurulacağı, ‘Vaat edilmiş toprakların, Arzu Mevut’un gerçekleşeceği yönündedir. Kerkük düşerse İsrail Kudüs’ü başkent yapar ve dünyaya tanıtır.
Barzani, Türkiye’ye rest çekerek, Türkiye, Suriye, Irak, İran ve tüm dünyanın karşı çıkmasına, Türkiye’nin pasif direnişi ve itirazlarına rağmen referandumu yaptı. Barzani Türkiye’nin blöfünü görürken, Türkiye Barzani’nin restini göremedi, gereğini yapamadı.
Referanduma görünürde sadece İsrail, görünmezde ise ABD destek verdi. ABD, Türkiye ve uluslar arası topluma referanduma karşı olduğunu söylerken ve bu doğrultuda açıklamalar yaparken, 3 bin özel kuvvet askeri göndererek doğrudan referandumun güvenliğini sağladı.
Sözde Kürt gerçekte taşeron bir İsrail devletinin temeli atıldı. Referandum sonrası sokağa dökülenler İsrail ve ABD bayraklarıyla gösteri yaptı. Yıllardır yazıyor ve söylüyoruz; Barzan Aşiretini farklı kılan nicelikleri değil; nitelikleridir, onları farklı kılan aşiretin bir kısmının Yahudi, tamamının Yahudi kontrolünde ve arkalarında İsrail ve ABD’nin olmasıdır.
Bugüne kadar ki kazanımlarının; Kerkük’teki tapu kayıtlarını yakmaları ve mezarlıkları yıkabilmelerinin arkasındaki güç, ABD ve İsrail’dir. Bu nedenledir ki Sadece Irak’taki Türklerin mal ve can güvenliğini değil; Türk milletinin ve vatanının bölünmez bütünlüğünü de hedef alan referandum karşısında Türkiye ikili v e uluslararası yasalardan doğan haklarını kullanamadı.
Böyle bir kalkışmanın karşılığı; Lozan ve Ankara Anlaşmasına göre Türkiye’nin Türklerin Irak’ta yaşadığı bölgeleri ilhak etmesi; sınırlarına katmasıdır. IŞİD için Suriye’ye giren Ordu, T.C.Devleti ve Türk milleti için yasal hakkı olduğu halde Irak’a girememiş, Taşeron bir İsrail devletinin önündeki IŞİD engelinin kaldırılması için savaşmış ve şehit vermiştir.
Irak’taki Türk bölgelerinin ilhakı bir tarafa; İran hava sahasını kara sınırlarını kapatıp, PKK’nın İran uzantısı PEJAK kamplarını top ateşine tutarken, sınırların açık olduğunu milletin aklıyla alay edercesine müjdeymiş gibi duyuran Türkiye kendi sınırını da kapatamamıştır. Kuzey Irak elektriği Türkiye’den alıyor. Türkiye’de trafoya kedi girse, Irak’ta referandum iptal olacakken, kediler bile kontrol altına alınarak referandum desteklendi.
Suriyelilere yılda 25 milyar dolar harcama yapan Türkiye, 7,5 milyar dolarlık Irak ticaretinin bozulmasını göze alamadığı için ekonomik ambargo da uygulayamadı. Burada da at izi it izine karıştı.
Türkiye istemeden ve izin vermeden Barzani ve sözde Kürdistan’ı nefes alamaz. Petrol ve doğalgazını satamaz. Dışarı çıkamaz, ne ithalat ne ihracat yapabilir. Aç, susuz ve karanlıkta kalır.
Erdoğan’ Habur kapatılacak’, Bakan Tüfenkçi’ kapatılabilir’, Bakan Çavuşoğlu ‘neden kapatalım ki?’ diyor. Çaresizlik içindeki bir yönetimi dize getiremeyen, haklarını kullanamayan devlet, büyük bir devlet olabilir mi? Bugün bu kadar uygun şartlarda kullanılamayan uluslararası yasalardaki haklar kullanılmadıktan sonra ne zaman kullanılacak?
(Kaynak: http://www.hedefhalk.com/buyuk-israile-dogru-608134yy.htm)