*** BEYİN ***
“Bir cümlede vurgu, yükleme en yakın olan kelimenin marifetidir.
Marifet de iltifata tabi olduğuna göre, önceki kelimelerin de vurgucuya omuz
vermesi gerekir. Kahraman olmasını istiyor ve kendiniz de olmak istemiyorsanız,
olma yolunda olanlara destek olmalısınız.”(Torlakon)
“Düşünüyorum, öyleyse varım” dediğimizde
varlığımızın ‘özgül ağırlığı’ düşünce gücümüze bağlıdır. Yani ‘beyin
dalgalarımızın’ gücü ve çevreye etkisi…
En korkulan organ hangisidir sorusunu sormuştum
lisede fizik öğretmenime; “Beyin mi?” diye verdiği yanıt doğruydu aslında fakat
beyinden geçen düşüncelerin (dostluk, düşmanlık, kin, sevgi vs) yansıması veya
gözlemlenmesi gözden olduğu, daha da doğrusu herkesin beyin dalgalarını okumak
gibi bir marifeti olmadığı için bu açıklamayı yapmam gerekmişti. Özellikle de
ıssız ortamlarda karşımıza çıkan insan veya hayvanların niyetlerini gözlerine
bakarak anlamaya çalışırız. İşte o bakışlardır cesaret veren veya felç eden…
Bakışların kaynağı veya niyetlerin ocağı
durumundaki beynimizde olup bitene kısaca bir göz gezdirelim. Bu bakışla
aslında özgül ağırlığımız arasındaki değişkenliği de idrak edeceğiz; suda
yürüyebilecek (uçabilene zaten aşk olsun) kadar hafiflemek ile bulunduğu zemine
çakılabilme limitleri. Biraz daha teknik ifadeyle; meditasyonun dibi ve trans
halinin zirvesi arasındaki genişlik…
Beynimizden yayılan dalgalar:
Eksolan:
0 Hz (bunu ben yakıştırdım)
Epsilon: <0,5 Hz
Delta: 0,5-4 Hz
Teta: 4-8 Hz
Alfa: 8-13 Hz
Beta: 13-30 Hz
Gama:
30-100 Hz
Gama
ötesi: >100 Hz
Eksolan... Beynin dalga yayımı kesildiği (Ex
olunduğu) için fişin çekilmesi veya çenenin bağlanma durumu. Candan seven bazı
insanlar veya hayvanların (Fil, at, köpek vs) bu dalganın kesilmesini
algıladığı ve kesilmeden önceki yönü izleyerek sevdiklerinin ölüsünü veya
mezarını bulup uzun süre başında yas tuttuklarına asırlardır şaşkınlıkla şahit
olunmaktadır…
Epsilon...
Bitkisel hayat karşılığı demek olan çok derin meditasyon durumu. Dalgalarını
yükselterek bu halden kurtulabilen insanlar cennet veya cehennemi gördüklerini,
ölmüş kişilerle görüştüklerini, vahiy benzeri telkinler ya da gelecekten haber
aldıklarını söyleyebilirler… Asılıp kesilmeye veya cayır cayır yakılmaya tepki
vermez veya veremezler. Hükümetinin din adamlarına eziyetini protesto için
1963’te üzerine benzin döküp kendisini yakarak öldürürken hiç kımıldamayan ve gıkı
bile çıkmayan Vietnamlı Budist Rahip Thich Quang Duc’un görüntüleri dünyanın
zihnine çakılmaya yetmiştir…
Delta...
Derin meditasyon veya uyku durumu olmakla birlikte, Budist Rahip Thich’in
epsilonda yaptığı ‘meditasyonda yanma’ olayını deltada denemeye kalkışanlar
derhâl feryadı basıp çırpınırlar… Beden ve zihnin arındırıldığı, hasarların
onarıldığı, gelişimin sağlandığı dalga durumudur delta. Bedenin enerji ocakları
olan mitokondriler melatonin marifetiyle temizlenip ertesi güne hazırlanır.
Hayat şartları nedeniyle beynimiz bu dalganın salınımına yabancı kalırsa,
çöplüğe dönen bedende ne ocak tutuşup enerji üretilir, ne elektrik iletilir ne
de trafik işler; sistem çöktü diye buna derler…
Teta... Çığır açan
buluş ve fikirlerin doğmasını sağlayan dalga. Jetonum genellikle ya helada ya
da banyoda düşüyor diyenlerle çokça karşılaşılır. Müslümanları içinde
bulundukları durumdan kurtaracak jetonlar ise özellikle gündüzlerin çok uzadığı
mevsimlere denk gelen Ramazan aylarında düşmektedir. Kısa kalan gece aralığında
yeterince su alınamadığı ve gündüzün sıcağında da çok susuzluk çekileceği için
sahurda fazla su tüketilmesi nedeniyle sık sık helaya çıkılmasının uykuya
dalmayı engellemesi bu dalga için biçilmiş kaftan olmaktadır. Her helaya gidiş
aralığında kapanan gözler için keşif dünyasının kapıları da aralanmaktadır.
Gözleri hiç açmadan tek yapılması gereken, yanıbaşında bulundurulacak kâğıt ve
kalemi el yordamıyla bulup karalamak. Okunaksız bile olsa daha sonra üzerinde
kafa yorularak bir takım elbise çıkarmak mümkündür. Kalkınca yazarım aklıma
gelenleri diye düşünülecek olursa, ortaya çıkan çaputtan yama bile olmaz…
Alfa... İstirahâtte
olma durumunun karşılığı olmakla birlikte, toplum içindeki avare, vurdumduymaz,
karnıgeniş ve uyurgezerlerin de dalgasıdır. “Yine mi sabah oldu ya, akşam olsa
da yatsak!” diyenlerin etrafa yaydıkları negatiflik dalgasıdır. Bunlardan
hiçbir yol olmadığı gibi, bir şeyler üretmeye çalışanların da şevkini kırarlar.
Ağası dayısı olanlar bir şekilde yollarını bulup hayatlarını yaşarken,
torpilsiz alfacılar serseri mayın gibi ortalıkta dolanır dururlar…
Beta... Orta zorluk
düzeyindeki gündelik hayat için gerekli olan uyanıklık ve canlılığın sağlanması
için salınan stres hormonlarının eşleniği dalga…
Gama... Yüksek zorluk düzeyindeki hayat
koşullarında mücadele edebilmek için gereken ruh ve bilinci sağlayan dalgadır…
Maça hazırlanan boksöre antrenörünün attığı tokat veya operasyona çıkan askere
komutanının attığı nutuk bu dalganın gama ötesine yükseltilmesi içindir.
Gama ötesi... Ruh ve şuurun şahlanışı demek olan
gama ötesi kısaca “o bir yana dünya bir yana” durumudur. Bir başka deyişle;
“Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”… Ulubatlı Hasanlar, Seyid Onbaşılar,
Fatma Seherler bu zirve ruh ve şuurun simgeleridir. Sözümüzün en başlarındaki
özgül ağırlık konusuna, Ulubatlı Hasan ile açıklık getirelim: Üstüne dökülen
kızgın yağlara, o zamanların Molotof kokteyli olan Grejuva ateşlerine, onlarca
yerinden saplanan oklara aldırmayan ve “Adem ejderhası” denilen bir beden
surlar üzerinde sancak dikmekte. Yağan onca taş ve ok yağmuru arasında mancınıkla
atılan koca bir gülle, O’nu, daldaki serçeyi kaydıran bir sapan taşı gibi
uçurması gerekirken sadece dizleri üzerine çöktürebilmiştir. İşte buna denir
özgül ağırlık… Serdengeçtiler kafaları kopsa bile güçlü beyin dalgaları
sayesinde bedenlerini bir süre yönlendirebilir. Başını vermeyen kahramanlar,
kolu koptuğu halde sancağı elden bırakmayanlar, hayal gücü yüksek masalcıların
değil, gama ötesi dalga yayan beyinlerin eseridir…
Birbirinden cesaret alarak bir adım öne
atanlar değil, bir başına bedenini tankın önüne atanlar bu dalgayı yayabilir. Nihâl
Atsız’ın dediği gibi “Kahramanlık, ileriye atılıp bir daha dönmemektir.”… Elinde
balta ile insanların arasına hırsla dalan magandaya karşı televizyon başında bağırıp
çağırarak değil, olay yerinde onun üzerine yürüyebilmekle anlaşılır dalganın niteliği…
Gerçek özür organlarda değil iradelerdedir diye yıllardır özetlemeye çalıştığımız
şey: “Zihinleri işgâl edilmiş olanlar,
düşmanlarının istediği şekilde düşünür ve davranırlar. Bencillik hâkim olur ve
herkes her türlü fedakârlığı başkasından bekler. Fedakârlık sahipsiz kalınca
da, vatan ve insanlıktan eser kalmaz. ‘Titre ve
kendine dön!’ demek, zihnini işgâlden kurtar
demektir.”(Torlakon)
Yavrusu ateşe düşmek üzere olan anne,
kurşunlara hedef olacağını bile bile yaralı arkadaşını kurtarmaya koşan asker,
köşeye kısılan kedi hipotalamusunu çalıştırır ve aslan kesilir. Torlakon
eğitiminin temel farkı hipotalamus bezi etkinliğinin zirveye çıkarılmasına
odaklı olmasıdır, yani; beyin dalgalarının gama ötesine yükseltilmesi. Kendi
ağırlığının otuz katı bir ayıya kafa tutan bir kutup porsuğu kadar olamayan
insan ne diye beyni en gelişmiş varlık olduğu iddiasında bulunabilir ki!...
Kaynak: TORLAKON