Günlük hayatımızda vücuda dışardan
devamlı girmeye çalışan mikroorganizmalar bağışıklık sistemini uyarıyor ve
aktif tutuyorlar. Vücudun hastalanıp hastalanmaması, bağışıklık hücrelerinin bu
faaliyetine bağlı... Bağışıklık sistemine lüzumlu enerjiyi gerçekte neyin
sağladığı, koruyucu hekimler, beslenme uzmanları ve farmakologlar arasında hâlâ
tartışılıyor. Bu sistemin faal tutulabilmesi için taze meyve ve sebze ile
beslenmek, spor yapmak, nikotin, alkol ve stresten uzak durmak icap ediyor.
Boğazınızda bir
yanma hissi var... Hiç de sırası değil; çünkü işiniz var, gücünüz var. Kırmızı
gözler, sürekli çekmek zorunda olduğunuz bir burun ve baş ağrısı... Daha fena
ne olabilir ki...
Vücudumuz hergün hastalıklara sebep olan birçok mikroorganizma ile karşı
karşıya bulunuyor
Bu
mikroorganizmalardan nezle ve gribe yol açan virüsler burunda akıntı, başağrısı
ve öksürüğe; adenovirüsler boğaz ve mukozalarda enfeksiyonlara; streptekok ve
stafilakoklar da anjin, bronşit ve akciğer enfeksiyonlarına yol açıyor. Ancak
bağışıklık sistemi, virüs, bakteri, mantar, parazit ve kanser hücrelerine karşı
vücudu zamanında ve müessir olarak savunabilirse koruma sağlamış oluyor.
Bir günde teneffüs yolu ile alınan 10,000 litre havada, binlerce mikroorganizma
bulunuyor
Vücudu, bu mikroorganizmalardan hücre ve organları çevreleyen bağ doku
koruyor. Bağışıklık hücreleri bakterilere karşı, geliştirdikleri özel
taarruzlar, değişim manevraları ve intihar komutları ile savaşıyorlar. Yiyici
hücreler bakterilere yapışıyorlar ve T-hücrelerini uyararak imha sürecine başlıyorlar.
Oldukça esnek B-hücreleri de ölen antikorların yerine aynı hızla yenilerini
üretiyorlar. Öldürücü hücreler ise virüs ve kanser hücrelerine karşı korunmada
önemli rol oynuyorlar.
Bağışıklık sisteminin moleküler yapısını çözmek için şimdiye kadar sadece
kan analizi yapılmaktaydı
Fakat bağışıklık hücrelerinin sadece yüzde 1'inin kan dolaşımına katılması
ve diğerlerinin vücut sıvıları ve organlarda yer alması sebebiyle, eklemlerde,
lenf düğümlerinde veya başka bir organdaki mevzii bağışıklık seviyesini
ölçebilmek için kan analizi kifayetsiz kalıyor. Sitokin kümeleri, sitokin
reseptörleri ve genler, ancak doku örneklerinde yapılan incelemelerle tespit
edilebiliyorlar.
Vücudun doğal direncini güçlendiren en önemli faktör, sağlıklı beslenme...
Dünyada
yaklaşık 6 milyon çocuk sadece kifayetsiz beslenme ile gelişen bağışıklık
problemleri sonucunda hayatını kaybediyor. Araştırmacılar, bunun T-yardımcı
hücrelerinin hareketini sağladığı düşünülen leptin hormonunun
kifayetsizliğinden kaynaklanmış olabileceğini ve bu hormonun vücuda enjekte
edilmesi ile bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilebileceğini düşünüyorlar. Yine
yapılan araştırmalar; fazla kilolu insanların, ideal kilolu insanlara oranla
daha sık hastalandıklarını ve yapılan diyetlerle bağışıklık sistemlerinin
yeniden güçlendirilebileceğini ortaya koyuyor. Çünkü, çinko, selenyum ve demir,
savunma hücrelerinin enerji kaynağı... A, C, E ve B6 vitamini de çabuk
parçalanan bağışıklık hücreleri için hayati önem taşıyor. Vücuda az alındıkları
takdirde, bağışıklık hücresi üretimi duruyor. Öte yandan, stres, ağır
antrenmanlar ve ameliyatlar, vücuda alınan vitaminlerin tesirlerini zayıflatıyor.
Herpes virüsü uzun süreli güneş banyosunun ardından dudaklara kolayca
yayılarak uçuklara sebep oluyor
Güneş ışınları savunma için lüzumlu D vitamini üretimini sağlayarak
bağışıklık sistemine destek veriyor. Lâkin, alınan güneş ışınlarının dozu da
çok mühim. UV ışınları fazla alındığı takdirde ciltte bulunan savunma
hücrelerine zarar veriyor ve miktarını azaltıyor. Bu sebeple Herpes virüsü uzun
süreli güneş banyosunun ardından dudaklara kolayca yayılarak uçuklara sebep
oluyor.
Ağır antrenmanlar bağışıklık hücrelerinin miktarını azaltıyor
Düzenli olarak yapılan antrenmanlar da ağırlık derecesine göre bağışıklık
sistemini güçlendirici veya zayıflatıcı rol oynayabiliyor. Günde yarım saat
veya haftada 3 defa yapılan birer saatlik antrenmanlar bağışıklık sisteminin
gücünü artırırken, ağır antrenmanlar bağışıklık hücrelerinin miktarını
azaltıyor. Bu yüzden, profesyonel sporcular arasında "bağışıklık
dopingi" yaygınlaşıyor.
Tavsiye edilen 300'den fazla nebati ilaç mevcut...
Soğuk algınlıklan ve idrar yollan enfeksiyonlarından korunmak veya kanser
tedavisinin yan tesirlerini azaltmak maksadıyla tavsiye edilen 300'den fazla
nebati ilaç mevcut... En fazla tavsiye edilen ilaçlar umumiyetle ekinacia
(Kuzey Amerikalı kızılderili kabilesi Cheyenler, soğuk algınlıklarında bu
bitkinin köklerini çiğneyerek şifa buluyorlardı), mazı ağacı, vahşi indigo
veya Sibirya ginsenginden üretiliyor. Laboratuvar incelemeleri, ekinacia
bitkisinin yiyici hücreleri, T-hücreleri ve doğal öldürücü hücreleri harekete
geçirdiği, interferon ve nekrotik tümör faktörünün de yayılımını sağladığını
ispatlıyor.
Fakat, henüz bilinmeyen daha pek çok nokta var
Bunun için bağışıklığı destekleyecek herhangi bir tedavi, tavsiye
edilmemiş ve tıbbı olarak denenmemiş ise kat'iyetle tatbik edilmemesi
gerekiyor. Bilhassa allerjik reaksiyonu olanlar, tüberküloz, HIV ve
multiplskleroz hastalarının kontrolsüz bir tedaviden mutlaka uzak durmalarında
fayda var...
Bağışıklık sisteminin
düşmanları...
Alkol: Alkol,
T-lenfositlerinin savunma gücünü öldürüyor. Ardından gelişen bir vitamin eksikliği
de bağışıklık sistemini daha fazla zayıflatıyor.
Sigara: Sigara,
enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor. Pasif içicilerde (sigara içenlerin yanında
bulunanlar) aktif içicilerde bulunan oranda nikotin tesbit ediliyor.
Bilhassa çocuklarda görülen orta kulak iltihabı, bronşit ve astımın en
önemli etkeni, aile ortamında içilen sigaranın bağışıklık sistemlerini
zayıflatması...
Az uyku: Az uyku
neticesinde salgılanan stres hormonu kortizol, savunma hücreleri için
zehirleyici özellik gösteriyor. Az uyuyan kişilerde öldürücü hücreler, yiyici
hücreler ve T-hücrelerinin sayısının düştüğü biliniyor.
Stres: Stres,
savunma sisteminin en büyük düşmanı. Fazla yüklenildiği takdirde kortizol düzeyi
yükseliyor. Bir kısmı ölen, bir kısmı da dengesini kaybeden savunma hücreleri,
bunun sonucunda çevreleri ile olan oryantasyon kabiliyetlerini kaybediyorlar.
Ağrı
kesiciler: Kortizon ve
antibiyotikler bağışıklık sisteminin savunma fonksiyonlarını durduruyor.
Mikroorganizmalara zarar veren herşey, aynı zamanda savunma hücrelerinin de
hareket, yok etme kabiliyeti ve üretimlerine mâni oluyor.
Hazırlayanlar
: merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com
Kaynak : Focus Kasım
1998 "Bağışıklığınız Ne Kadar Güçlü? " başlıklı
yazıdan alınmıştır. Paragraf başlıkları yazıya ilave edilmiştir.