Sadun KÖPRÜLÜ’yü Kaybettik
Irak Türkmenlerinin önde gelen dava
ve fikir adamı, Türkmenlerin haklı davasını her ortamda tanıtıp savunan,
kendisini davasına adamış ve milletinin derdiyle dertlenen Sadun Köprülü
hayatını kaybetti.
Irak’ın
Türkmen halkına karşı Saddam Hüseyin rejimi sırasında yapılan gaddarca
uygulamalardan en fazla nasibini alanlar Türkmenlerdi. Bunlardan biri de
Hukukçu-Araştırmacı, yazar ve şair Sadun Köprülü idi. Bağdat Üniversitesi Kanun
Şeriat (Hukuk) Fakültesinden Mezun olduktan bir hafta sonra tutuklandı.
Mahkumiyetten önce Sadun Köprülü için 1 yıl 4 ay süren işkence ve hücre hapsi
de başlamış oldu. Saddam’ın zulmüne uğrayıp o meşhur Ebu Garip Hapishanesi’nde
tam 17 yıl yattı. Mahkumiyetten sonra da diğer tutuklu Türkmenler gibi akla
gelmedik işkencelere maruz kaldı. Tırnaklarını da söktüler. Bu onun ilk
mahkûmiyeti de değildi. 1967 yılında henüz 10 yaşında iken tutuklandı, 8 ay
tutuklu kaldı. Ailesinin her ferdine en ağır işkenceler yapıldı.
1967 yılında, Türkiye Cumhuriyeti'nin
Başbakanı Süleyman Demirel, Kerkük’ü ziyaret ediyordu. Kerküklü Türkmenlerin
bayram coşkusu içinde Demirel’i karşılamaya hazırlandığı o gün, bekleyenlerin
arasında henüz 10 yaşındaki Sadun Köprülü de vardı. 10 yaşında bir Türkmen
çocuğu olarak, bundan sonraki hayatının çok büyük bölümünü yürek dağlayan
acılarla geçirdi. Yaşadığı tüm acılara rağmen, aile ve yuva hasretiyle karanlık
hücrelerde tam 17 yıl geçirmesine rağmen, o gün orada bulunmaktan bir an olsun
pişmanlık duymadı.
Sadun Köprülü bir söyleşide:
“Irak Türkleri, Türkiye ve Türk milletine karşı büyük bir sevgi
beslediler, bu yüzden yüzlerce insanımız her dönemde ya hapse atıldı yada idam
edildi. Ayrıca benim gibi çoğu Irak Türkmen’i Türkiye’ye olan sevgisi ve Türk
kimliğine bağlılığından dolayı hapislere atıldılar. Her zaman Türk devletini
bir kurtarıcı olarak gördüler. Sürekli Türk büyüklerinin kendilerini destekler
mahiyetteki demeç ve görüşlerini beklediler. Kendilerine yapılan ziyaretlerden
memnun oldular. Türkmenler, tüm baskılara rağmen dayandılar durdular, çünkü
Türk devletine karşı, bambaşka bir sevgileri vardı. Nitekim farklı dönemlerde
Türk Cumhurbaşkanları, Başbakanları ve Bakanlarının Irak Türklerini
ziyaretleri, büyük sevgi ile karşılanmıştır. Sayın Süleyman DEMİREL’İN 1967,
1977 ve Sayın Fahri KORUTÜRK’ÜN 1976 ziyaretleri bizim için çok önem
taşımıştır. Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’nun Kerkük’ü ziyaret etmesi Irak Türkleri
tarafından sevgiyle karşılanmıştır. Türkmenler ana vatan Türkiye’nin her zaman
yanlarında olduğunu hissetmelidirler. Umudumuz Türk Devletinin yetkilileri
başta olmak üzere basın-yayın sade bizleri değil bütün Türk dünyasını yalnız ve
kimsesiz bırakamaz.” diye vurgulamıştı.
Son günlerde Irak'ta Türkmenler'in
yaşadığı bölge olan Türkmeneli’nde, Türkmenlerin katliama uğraması,
yüzyıllardır yaşadığı topraklardan göçe zorlanması ve Türkmen varlığının yok
edilmesi, yaşanan bu acı durum ve büyük dram onu çok üzmüştü. Sadun Köprülü,
kalp krizi sonucu 57 yaşında hayata gözlerini yumdu. Kendisine Allah'tan
rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Ruhu şad ve mekanı
cennet olsun. Türk Dünyası'nın ve milletimizin başı sağolsun. Yitirdiğimiz her üstün
değerde olduğu gibi Onu da çok özleyeceğiz.
Sadun Köprülü Kimdir?
Sadun Köprülü, 1957 yılında Kerkük’ün Türkmen ilçesi Altunköprü’de doğdu.
İlkokulu Kerkük’te, ortaokulu Bağdat’ta, liseyi Kerkük’te ve yüksek öğrenimini
ise Bağdat Üniversitesi Kanun Şeriat (Hukuk) Fakültesinde tamamladı. 1 yıl Irak
Türkmen Cephesi'nin (ITC) Türkiye Temsilcisi, Türkmen Şanı Bağımsız Medya ve
Araştırma Merkezi Türkiye Temsilcisi ve yıllarca da Türkmen Araştırmaları ve
Projeleri Koordinatörü olarak görev yaptı. Irak Türkleri ve Türk dünyası
hakkında araştırmaları, Şiir, hikâye, roman ve çeşitli konuları içeren
makaleler yazdı. Basılmış 4 kitabı vardı. Evli ve 4 çocuk babasıydı. Arapça ve
İngilizce dillerini konuşuyordu.
Öyle anlaşılıyor ki; Türkmen canlarımızın son
dönemlerde uğradıkları zulüm ve vahşetlerle birlikte, umut bağladıkları Türkiye
Hükümetinden de herhangi bir sahiplenme görememeleri Onu kalbinden vurdu. Hani
ne denir; beni düşmanın silahı değil, dostun ilgisizliği vurdu…