Ç.ALTAN'ın DALTONu yine sçmış sıvamış

Kaleminin mürekkebini kıçından alan "Şeytanın kör ettiği" çukur yaratıkların bitleri öylesine kanlandı ki, son zamanlarda iyice azıttılar ve kalemlerinin mürekkebini Taşnak papazının haçından da aldıklarını alenî ortaya serer oldular.

Asil ve aziz Türk Milleti'nin engin hoşgörüsü altında yıllaryılı yaşayıp dururken, içlerinde mahpus kalan kinlerini rahatça kusabilmek için "301. Madde kaldırılsın!" diye tepinip durdular.

Önleri bir hayli açıldı ve ipten kazıktan kopmuş itlerin, çobanı ölmüş sürüye saldırmaları gibi Türk Milleti'ne saldırır oldular.

Ne garip ve acıdır ki; bu Allahsız sırtlanlar son zamanlarda, Müslüman kisveli din tüccarların kanatları altında korunup semirtildiler.

Hınçak papazı suratlı yaratık dalton, çukur Ermeni soykırımdaşlarının Türk halkına karşı yapmış olduğu vahşetlerin bir bölümünü, Türkler Ermenilere karşı yaptı diye iftiralar döktürmüş, sçmış, sıvamış. Hesap soran merci ortalarda görünmüyor nasıl olsa. Türk adı ve Milleti öz vatanında garip kaldı nasıl olsa. İktidarın durumu belli. Muhalefettekilerden de ne köy olur ne de kasaba nasıl olsa…

Yine üşenmemiş de, dokuz sayfa yazı döşenmiş Değer ERBORA bacım. Atatürk'ün gerçek sevdalılarından biri O. Yolundan gittiği Ata'sının emaneti olan Cennet Vatanda oluşturulan bataklıkları ilaçlama yetkisi olmasa bile, haşerelerle birebir uğraşmayı göze almış. Göznuru dökmüş. Saatlerini, belki de günlerini harcamış. Eline, gözüne, dizine, yüreğine sağlık; güzel gönlüne de esenlikler diliyorum. Mevla O'ndan razı olsun…

Çabaların elbette boşa gitmeyecek Değer bacım! Senin ortaya döktüğün gerçekler, Milletimizi biraz daha silkeleyip bileyecek.

Fakat sırtlan Daltonlarına hiç kâr etmeyecek…

Bizler, mazlumlarımızın uğradıkları zulüm ve vahşetleri hatıra bile getirmek istemezken, tüyler ürpertici resim ve belgeleri gözler önüne sermekten imtina ederken, onlar, iftiralarını inatla ortaya sürmeyi sürdüreceklerdir. Ta ki "Büyük Ermenistan" hayallerini gerçekleştirene ve Türk Milleti'ni Anadolu'dan sürene kadar…

Onun için, gerçekleri gözlerinin içine dahi soksak, inatlarından kör olur, yine görmek istemezler…

Duyduğu anda Atatürk'ümüzü bile hüngür hüngür ağlatan Haçin(Saimbeyli) vahşeti ağıdı gibi feryatları onların kulakları hiç duymamıştır, duymaz, duyurulamaz. Doksan yıl öncesini gündemden hiç düşürmedikleri halde, Karabağ'da1992 yılında yaktıkları Türk çocuklarından hâlâ tütmekte olan dumanlarını bir türlü görmezler. Derisini yüzdükleri insanların feryatları onların kulaklarına hiç uğramaz. Çünkü onlar Şeytanın kör ve sağır ettiği çukur yaratıklardır. Onlar kana susamış iki ayaklı sırtlanlardır…

Bir başka daltona niçin verilmiştir Nobel Edebiyat Ödülü?...

Batının son üçyüz yıldaki en genç Profesörü(26 yaşında) olan Oktay SİNANOĞLU'na, birkaç kez aday gösterilmesine karşın sadece Türk oluşundan dolayı Nobel ödülü verilmezken, martavalcı bir daltona alelacele edebiyat ödülü verilmesi nedendir?

Evet, neden?

Tüm haçlı ve Yahudi Dünyası'nın devamlı olarak gündeme getirip durdukları, bazı ulusal çıkarlarını suya düşürmemek için de bugüne kadar hep bir başka bahara ertelemek durumunda kaldıkları "soykırım" teranesini son kez ortaya koyduklarında, güçlü bir dahilî destekçiyi öne sürmek için.

"Türkler soykırımı kabul etti" demek için.

Peki "Türkler" denildiği zaman akla kimler gelecektir?

Elbetteki isimleri Dünya'da en çok zikredilenler. Yani;

Birincisi, Türkiye'nin kurucusu Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK,

İkincisi de, Nobel ödülü verilerek ismi en çok duyurulan kişi. Belki de belirledikleri başka Nobellik hain daltonlar sıraya girme yarışındadırlar…

Peki kimdi o ödüle layık görülen?

"Otuzbin Kürdü ve birmilyon Ermeniyi öldürdük." diyen martavalcı.

Bu ülkenin mahkemeleri kış uykusunda mıydı acaba o zamanlar?

"Gel hele bakalım Kirkor! Bir anlat hele! Birmilyon otuzbin kişiyi öldürürken senin yanında başka kimler vardı?" diye niçin sorulmadı?

“Otuzbin Kürdü” ifadesini kullanma nedeni de “Türkler soykırımı günümüzde Kürtlere karşı da sürdürüyorlar” demeye getirmek için.

Bir yamuk dalton, bir milleti işte böyle iftira altında bırakır…

Bu yamuğu bırakalım da asıl daltona gelelim.

Yazdığı şeyleri inanarak mı, yoksa, küresel güçler ve diyaspora öyle istedikleri için mi yazmaktadır?

Öteki daltona verilen Nobel ödülü onun da iştahını kabarttığı için mi iftira kampanyasına dahil olmuştur?

Yoksa o, sıradaki Nobel adayının kendisi olduğunu zaten bilmekte midir?

Hazır Ergenekon davasıyla ortalık toz dumanken saldırmanın tam sırası diye mi düşünmüştür?

Gerçek kimliği ortaya dökmenin tam zamanı mı demiştir?...

Bu arada, tüm suçlu ve hainlerin dikkatine(!)

Elinizde avucunuzda ne kadar suç unsuru varsa(top, tüfek, bomba, keleş vb), oraya buraya atın! Nasıl olsa Ergenekon örgütünün üstüne yıkılacaktır. Suçtan yırtmanın tam sırası(!)…

İftiracı dalton, gelen tepkilerin şiddetinden çekindiği için tırsmış olacak ki, bir hoşaf soğutma dümenine girişmiş "cami, müezzin, ezan, türban vb" edebiyatı yapmış son yazısında.

Aklısıra aptalları yemleme oyunu oynuyor.

Komando dilinde bir ifade vardır “Yemli kapan pususu” diye.

Tuzağı ustaca ve yerliyerince kuranlar, şaşkın avları kolayca elde ederler.

Bütün tuzaklara da, tahrik edici, hoşa giden yemler konulur.

Ve ne yazık ki bazı şaşkın sazanlar da düştü bu yeme.

Muhazafakâr olarak bilinen bir televizyon, dünkü sahur programında, sanki hutbe okur gibi okudu o daltonun yazısını. Hayran hayran gülümsediler; berhudar oldular.

Yazıklar olsun dedim. Yazıklar olsun kendini Müslüman sanan aptallara…

Akıllı düşman, aptal dosttan daha az zararlıdır.

Çünkü, akıllının hangi durumda nasıl davranacağı bellidir.

Oysa aptalın hangi durumda satıp yolda bırakacağı belli değildir.

Ve bu alemde aptala acıyan son kişi öleli 36 yıl olmuştur…

Son söz tekrar daltona;

Hain ve nankörlerin iftiraları, Anadolu dağlarındaki çoban ateşlerini körükleyecektir!

Türk'ün sabır sınırlarını zorlamak sağlığa zararlıdır!

Bir daha böyle sçıp sıvayıp da ortalığı kokutma!...

TÜRK FİLOZOF TORLAKON

http://degererbora.blogspot.com/2008/09/yine-yeni-yeniden-ahmet-altan.html (Değer ERBORA'nın yazısı)