KAZAKLARIN ALTAYLARDAN ANADOLU'YA ÖZGÜRLÜK UĞRUNA YAPTIKLARI GÖÇ FİLM OLUYOR
Türkiye’deki Kazakların ağır meşakkatlerle yapılan göç tarihine baktığımızda, bu göçün Kazakların özgürlük yolundaki olağanüstü kahramanlık destanı olduğunu görürüz. 1930’lı yılların ikinci yarısında başlayıp 1952’de Türkiye’de nihayete eren bu göçün filmi yapılıyor. “Aldongar Production” film şirketi filmin senaryosunu yazmak için 20-22 Eylül 2013 tarihinde Almatı’da tarihçiler ve yazarlar bir araya geldi.
Bu seminere Kazakistan Devlet Tarih Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Bürkitbay Ayagan, El-Farabi Kazak Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nebican Muhammedhanoğlu, Türkiye Kazaklarının göç liderlerinden Elishan Bahadır hakkındaki “Yaslı Göç” isimli bir romanın yazarı Jadi Şakenoğlu, göç liderlerinden Delilhan Canaltay’ın yeğeni Nasır Canaltay, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Kara, yazar Hızırbek Gayretullah, yazar İsmail Cengiz ve sinema sektörünün yetkilileri katıldı.
Yapımcı Aliye Valjanova toplantıyı açarken yaptığı konuşmada Türkiye Kazaklarının göçünü enine boyuna ele almak için bu buluşmayı gerçekleştiklerini ifade ettikten sonra: “Uzun zamandır bu konuda bir film yapmak istiyordum. Çünkü, anavatan dışındaki Kazaklar çok çileler çektiler. Onların başlarından geçenler çok acıklıdır. Xinjiang’da milyonlarca Kazak yaşıyor. Durumları iyi. Bizim filmimiz ise Türkiye Kazaklarına yönelik olacaktır. Türk halkına teşekkür ediyorum, bir zamanlar Kazakları bağırlarına bastılar. Bugüne kadar yurtdışındaki Kazaklar hakkında “Mustafa Çokay” filminden başka hiçbir film yapılmadı” dedi.
Yapımca Valjanova Türkiye Kazakları ile ilgili film yapmanın çok zor olduğunu bildiğini ve bu sebeple filmin Kazakistan ile Türkiye’nin ortak yapımı olacağını da belirtti.
Eğer tarihe bakacak olursak, Türkiye Kazaklarının ataları geçtiğimiz asırda bugünkü Doğu Kazakistan Eyaleti ile Doğu Türkistan bölgesinde yaşamaktaydılar. 1864’te Çin ve Çarlık Rusya’nın bu bölgede sınırları belirlediklerinde onlar Doğu Türkistan kısmında kaldılar. Kazakların bir kısmı Doğu Türkistan Eyaletinin Valisi Sheng Shi Tsai’in (1933-1944) baskı ve zulmü sebebiyle doğduğu topraklardan göç etmek durumunda kaldılar. Onlar kendilerinden 30-40 yıl önce Böke Batur’un yaptığı göçün yoluyla iki göç dalgasıyla özgürlüğü vatan topraklarının dışında arayarak yola çıktılar.
Yapımca Valjanova filmin konusunu Osman Batur veya Elishan Bahadır gibi göç liderlerinden birisinin hayatının oluşturacağını söyledi. Ayrıca filmin sadece Kazak ve Türk halkları için değil, aynı zamanda tüm dünya halkları için yapılacağını belirttikten sonra “Film dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Kazaklarının kaderlerinin bir olduğunu tüm dünyaya anlatacaktır” dedi.
Türkiye’den gelen ve Türkiye Kazaklarının göçü konusunda 1977’de İstanbul’da “Altaylarda Kanlı Günler” isimli kitap yazan Hızırbek Gayretullah “Yapımcı Aliye Valjanova’ya böyle bir çalışmayı başlattığı için şahsım ve Türkiye Kazakları adına şükranlarımı sunmak istiyorum. Göç kolay gerçekleşmedi. Bu uğurda binlerce, hatta yüz binlerce insan canını verdi. İnsanlar evlatlarını, babalarını, yakın akrabalarını kaybettiler. Bunu günleri Kazaklar türkülerine konu ettiler. Mesela bir türküde şöyle deniyor:
“Yukarı Altay’dan halk kalabalıklar halinde göç etti,
Beyaz Bozkırlarının içlerinde mermiler esti
Kara küheylan süründü ağaç kütüklerine,
Büyük kara devenin yularını düşman kesti
Ağabey Altay gibi vatan nerede?
Halkım göç etti, memleketim ıssız boş kaldı
Yüksek geçitleri olan verimli ovalar geride kaldı
Göğüslerini ihtiyar ana gözyaşlarıyla yıkadı,
Baka baka vatana gözlerim yoruldu.
Ağabey Altay gibi vatan nerede?
Allah Kazak halkına ikinci kez böyle türküler söyletmesin.” şeklinde konuştu.
Yazar Jadi Şakenoğlu Türkiye Kazaklarının göçünde liderlerinin rolünün vurgulanmasının önemine değindi. Ona göre, Kazak liderlerinde başka halklarda görülmeyen bir özellik, kendi şahsi menfaatlerinden peşlerine taktıkları halkının menfaatlerini üstün tutmasıdır. “Benim kellem giderse gitsin, fakat halkım yaşasın” şeklindeki düşünce Kazakların genlerinde vardır.
El-Farabi Kazak Devlet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nebican Muhammedhanoğlu Türkiye Kazaklarının göçünün Kazak tarihinde çok karmaşık ve önemli bir tarih olduğuna işaret ettikten sonra şöyle dedi: “Onların başına gelmedik olay, çekmedikleri zulüm yok. 1933-1934 yıllarında Xinjiang’ın zalim valisinin baskı ve zulmüne dayanamayarak Gansu’ya göç ettiler. Niçin? Çünkü bu eyaleti yöneten Müslüman Çinliler, yani Döngenlerden yardım göreceklerini düşündüler. Fakat sonuç böyle olmadı. Esasen onlar emperyal devletlerin kurbanı oldular. Bu konuda bir film yapılmalıdır. Film yapılırken:
- Kazakların çektikleri çileler ortaya konulmalı,
- Yüksek ruhları gösterilmeli,
- Kalıcı olmalı,
- Türk halkının onlara kucak açtığı ifade edilirse çok iyi olurdu.”
Türkiye’den gelen yazar İsmail Cengiz: “Türkiye Kazaklarının atalarının göçü ilk hareket ettiğinde 20 bin kişiydi. Bunlardan ancak 2 bin kişi Türkiye’ye ulaşabildi. Bu büyük bir trajedidir. Eğer böyle bir olay ABD’de gerçekleşmiş olsaydı, Amerikalılar şimdiye kadar yüzden fazla film çekmiş olurlardı. Benim düşünceme göre, bu filmde sadece tarihi olaylar değil, aynı zamanda düğün, gökbörü oyunu, çocuk doğumu kutlamaları gibi Kazak örf ve adetleri, hatta müziği de yer almalıdır”, dedi.
Yapımcı Aliye Valjanova’nın Türkiye Kazaklarının göçü ile ilgili bir film çalışmasını başlatması takdire şayandır. Bizim, yani Türkiye Kazakları olarak ona şükranlarımız sonsuzdur. Bu hem film, hem tarih bilimleri alanında, daha önce görülmemiş bir girişimdir. Bildiğim kadarıyla, Türkiye Kazaklarının göçü hakkında tarihçileri bir araya getirerek uluslararası bir sempozyum bugüne kadar yapılmış değildir. Bundan dolayı yapımcı Aliye Valjanova’nın bu hayırlı girişimi hepimizi derinden düşündürmelidir.
Abdulvahap Kara
(Türkistan Gazetesi, 26 Eylül 2013 günkü sayısında Kazakça olarak yayınlanan makaleden aktarılmıştır. http://www.turkystan.kz/kz/articles/view/31202#comments)
“Dünya barışı ve insanlığın huzuru TÜRK BİRLİĞİ ve GÜCÜ'ne bağlıdır. Türk'ün boyun eğdirildiği bir dünyada insanlık yerlerde sürünüyor demektir.”(Torlakon öğretisi)