***5 Bilmece 3 Öğreti 1 Hadis***
Üç ayak üzerinde oturuyordu iki ayak,
Kucağında tek ayakla…
Derken çıkageldi dört ayak,
Kapıverdi tek ayağı.
Derhal ayağa kalktı iki ayak,
Fırlatıverdi dört ayağın ardından üç ayağı,
Geri aldı tek ayağı…
(Bunu çözmeniz pek zor olmadı: Emmim üç ayaklı taburede oturuyormuş ve kucağında da kasaptan aldığı bir but varmış. Etrafta devriye gezen çomarlardan biri butu kapmış ve kaçıyormuş. Dellenen emmim hemen kalkıp kapmış tabureyi ve fırlatmış çomara. İsabetli bir atış olmuş ve canı yanan hayvan “ıyyık ıyyık” diye bir çomaresk parça tutturup giderken, emmim de butunu geri almış.J)
***
“Sınırları belli olmayan bir şeyin ortasından da söz edilemez.”(Torlakon öğretisi)
***
Benim bir devem var idi;
Gayet zayıf, yağdan öldü.
Ne yerde ne de gökte öldü;
Muallâkta öldü.
Sabaha bir saat kala,
Ta akşamdan öldü…
(Bu biraz kafa karıştırıyor gibi olsa da, başardınız çözmeyi: Devem çok cılız olduğu halde ona bir ton yağ yüklemiştim. Ne kadar da zalimmişim… İstiap haddi aşılınca da hâliyle şaftı kayan ve motoru dağılan devem pert oldu… Olay bir köprü üzerinde vuku bulduğu için de muallâkta sayılıyordu. Sigortası olduğu halde olay muallâkta kaldığı için parasını da alamadık nllah gahrets…! Yağları ‘Sabah’ adındaki kasabaya taşıyormuştum. Aracım akşam saatlerinde telef olmuştu.L)
***
Çok matrak bir arkadaşım vardı “Ombaşı” adında.
Gece gezintisine çıktığımız bir gün;
“Siz gidegoñ, ben yicek bişeylee alen gelen” dedi.
Almış gelmiş ve soruyor:
*- Hadeñ bilin baken ne aldım?
--- Çekirdek filan alsaydın sorma gereği duymazdın; demek ki sıradışı bir şey almışsın.
*- Aynen öyle! Çekirdek değil, leblebi fındık fıstık da değil!
--- Bisküvi, çikolata, Hacıbekir şekeri?
*- Heç biri deel!
--- Biraz ipucu ver.
*- Bılk bılk ediyo… Kırt kırt ediyo… Pütür pütür… Yeşilimsi…
--- Ulan aklımıza düşeni aldım deme sakın! ….. ……. mu aldın?
*-Tam da üstüne basdıñ, çek ayağını!...
(Evet… Sizin de aklınıza düştü; HIYAR TURŞUSUJ)
***
“Doğru bilgiyle desteklenmeyen mantık terazisi yanlış tartar.”(Torlakon öğretisi)
***
Öğretmen sınıfa sordu:
*- Söyleyin bakalım çocuklar; yüz numaraya girdiğinizde, önce ne yaparsınız?
Öğrenciler--- Ponturu çıkarırız, yok, önce gayışı çözeriz, …hihehehe!
*- Olur mu çocuklar! Önce sular akıyor mu diye bakmanız gerekmez mi? Su var mı yok mu diye bakmadan icraata başlıyorsunuz, sonrasında da duvarlara ‘çivi yazısı’ yazıyorsunuz parmaklarınızla…
Öğrenciler--- (İğrenerek)Iyyyk!...
…
Acımtırak gülüşmelerle oluşan sessizliği, bir kenarda sessizce durup olanları izleyen bir ufaklık bozar:
Torlakon--- Öğretmenim! Ben önce ……. …. … .. ona bakarım. Bir keresinde helâda mahsur kaldım da, ufacık boyumla duvardan tırmanıp atlayıncaya kadar akla karayı seçtimL…
(Sizin de başınıza geldiği için, tahmin etmekte zorlanmadınız sorunun cevabını: ‘kapının kolu var mı’ ona bakarsınız ilk önce.J)
***
“İlkesi olmayanın kişiliği, kişiliği olmayanın ülküsü, ülküsü olmayanın da ülkesi olmaz.”(Torlakon öğretisi)
***
Tarihî şahsiyetlerden biri şöyle söylüyor:
-*- Bizim kitabımızda, verdiği sözden geri adım atmak gibi bir durum asla ve kat’a söz konusu olamaaaz!
Halk- Helaaal!
-*- Teröristle kucaklaşanların dokunulmazlığı kaldırılacak! Bunun lâmı cimi yoook!
Halk- Vallaha mı?!
-*- Vallahi zalim Esed hesap vereceeek!
Halk- Alâkaya çay demleyeceğiz fakat şimdi değil!
-*- Teröristler silahlarını gömdükten sonra sınırlarımızı terk edecekleeer!
Halk- Gömmeden gidiyorlar ağamız! Tanklarını, uçaklarını gömmelerini mi kastetmiştiniz acaba?!
-*- Üç çocuk yetmez, beş çocuuuk!
Halk- Teröristle kucaklaşanların dokunulmazlığı ne oldu? Üstüne üstlük ‘kıyak’ bile geçilmiş diyorlar?
-*- Bizim millî içkimiiiz…!
Halk- Kızılcık şerbetidir; kan kusuyor da olsak, devletimizin bekası için “kızılcık şerbeti içtik” deriz!
-*- Bizim politikalarımıza karşı olanlar, bir avuç çapulcuduuur!
Halk- Karşı olanlara ‘çapulcu’ denirse, yandaş olanlara da ‘yalaka’ demezler mi?
-*- AyEmEf’e borç vereceğiiiz!
Halk- Önce ‘asgari ücretli’ye bir güzellik düşünsek; vekil maaşı nireee, asgarî ücretli maaşı nire?
-*- Askerliiik…!
Halk- Dam başında saksağaaan!...
Kargalar--- Gagh gagh gagh hah hih hoh hoyt…!
-*- Gülmeyin ulan! Rüzgârımın önünde kimse duramaz! Hepinizi de Silivri kafesine tıkarım allaama!!!...
(Haklısınız, bu şahsiyeti tahmin etmek, elektronu parçalamaktan zor; Sülün Osman değil, Danyal Topatan zaten olamaz, Kadırgalı Aysel filan olsa sözünde dururdu, Fareli Köyün Kavalcısı desek o da şüpheli… Filozof olmak bile yetmiyor kimi zaman. Bu bilmeceyi okuyanlardan birileri bilebilir belkiJ)
***
“Münafığın alâmeti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.”(Hadis-i Şerif)