*** Yalnız El ***
Birine sol dediler, birine de sağ,
İkiz kardeş gibiydiler.
Adına kader mi yoksa hayat mı dedikleri şey,
Alıp götürdü onlardan birini,
Yalnız bıraktı diğerini,
Koptu aralarındaki bağ…
…
Birbirlerinin yardımına koşamayacaklar,
Temizleyip, ısıtıp, arka çıkamayacaklar,
Yaralarını saramayacaklardı gayrı…
Ardı olmayanın derdi çok olur,
Leşini yemeye de kurdu çok olurdu.
Fırsat kollar dururdu akbabalar, sırtlanlar.
Elleri bağlanan aslanları boğdururlardı çakallara,
Yalnız kalan kurtların işleri pek zor olurdu…
Geriye kalan hep hüzünle duyumsayıp dururdu;
Önden gidenin yokluğunu, yarensiz ve arkasız kalışını,
Her fırsatta yardımına koştuğu ve ona yardıma koşan birini…
…
Ağır bir hüzün sardı ve karamsarlık çöktü Yalnız El’in üstüne,
Düşündükçe çok daha iyi anlıyordu gidenin değerini,
Oysa daha önce hiç bu kadarı gelmezdi aklına.
Bütün değerlerin kaderi miydi neydi bu;
Yokluğunda çok daha iyi anlaşılmak?
Yoksa, kaderin ta kendisi miydi;
Yalnız kalan El olmak?...
…
Oyunları veya çalımları karşısında,
Kesinlikle pes etmemek gerekiyordu,
Adına kader mi yoksa hayat mı denen şeyin…
Ve öyle de yaptı Yalnız El;
Mâdem ki bu fâni dünyada birbaşına kalmıştı,
Yoktu anlamı “dost olan bağlasın yarelerimi” diye sızlanmanın.
“Elleri el yapan parmaklardır,
Beş parmağım varsa, demek ki yalnız değilim,
Kendi yaramı kendim sarabilirim.” diye düşünüp silkindi.
Hüzün ve karamsarlığı bir seher yeli gelip kovmuş gibiydi…
…
Anlaşma yoluna gitmek gerekiyordu,
Kaderle, hayatla, zamanla, tabiatla, başka ellerle;
Yanmamak, donmamak, ezilmemek ve mahzun olmamak için.
Kan damarda kaldığı sürece direnmek gerekiyordu…
Geldi işte,
Bir bahar daha gülümsedi geldi,
Kaldığı yerden yeniden sürmeye başladı hayat,
Direnerek kurumaktan kurtulan ağaçlar gördü baharı.
Torlakon yaylasına çöken karakış pılıpırtıyı toplayıp gitti,
Çiğdem çiçek dolaşan arıcıkların vızıltısı sardı dört yanı,
Yaşama sevinci bir daha yayıldı yüreklere, gönüllere,
Bülbüllere, sümbüllere, güllere, dillere,
Hayata iyi tutunan ellere…
“İnsanın özrü organlarında değil zihnindedir. Düşmanın eli iyi tutulup, gücü de yönlendirilebilirse, düşmekten ve ezilmekten kurtulunur. Her potansiyeli değerlendir, her kinetiği de yönlendir.”(Torlakon öğretisi)