***Üç Güneşimiz Olsun***
“Geçmişe üzülürken geleceği de kaybedenlerin durumu, cesedi kurtarmaya çalışırken hayâtını kaybedenlerin durumu gibidir.”(Filozof Torlakon)
Biliyorum;
Sen de bencileyin
Barışık değilsin yıldızınla.
Türküler yaktın, şiirler döktün yoluna,
Hep yüz çevirdi, oldum olası gülmedi gitti sana.
Bir de yıllardır gitmek bilmeyen kara bulutlar girdi araya.
Küskün hâline bile hasretle yanıp kalmaktasın.
Dosta mahçubiyet, düşmana mihnet,
Sevgiliye hasret içinde,
Ezim ezim burkulmakta yüreğin.
Çare bulamıyorsun bir canın derdine,
Boyun büküp mahzun oluyorsun.
Dindiremiyorsun gözlerden akan yaşı,
Utancından görmezden geliyorsun.
Sağlayamıyorsun olması gereken adaleti,
Haykıran vicdanının sesini boğmaya çalışıyorsun.
İnsanlık için bugün ne yaptım diye kendine sorduğunda,
Koskoca bir “hiç”ten başka söyleyecek söz bulamıyorsun…
Bildiğin bir şeyi hatırlatayım da biraz morâl bul;
Birçok peygamber kendi yakınlarına bile söz geçirememiş.
Uğraşıp didiniyor, kendi kendini yiyip bitiriyorsun.
Söylesen etkisi yok, sussan yüreğini uslandıramıyorsun.
Çabalarının karşılığını göremeyince de yığılıp kalıyorsun.
Ne yaparsın ki pek çorak yoğrulmuş insanlığın toprağı.
Suyu niçin içemiyor diye taşa kızmanın anlamı yok.
Darı unundan baklava, incir ağacından da oklava oldurmaya çalışma!
Doğruluk minarede kalmış, onun da içi eğri diyecek kadar umutsuz da olma!
Bu alemde bir tek eğri varsa o da benim deyip dur aynen benim gibi!
Kendi benliğimizle savaşmayı bilirsek, vız gelir diğer düşmanlar!
Dericiye sor, dünyada fena koku olmadığını söylesin sana!...
Züğürt tesellisi bunlar diyeceğini de biliyorum.
Bir zaman da bu teselliyle idare edelim be dostum!
Zaten idare dünyası değil mi bu içinde bulunduğumuz?...
Fakat dert etme!
Bu akşam dağılıyormuş kara bulutlar,
Üstelik de dolunay varmış.
Gel buyur hele!
Çulu sereceğim sundurmaya,
Çayımı her zamanki gibi özene bezene demleyeceğim.
Bu geceki işimiz gökyüzüne laf atmak olacak.
Sevenlerin kıskançlığını bilirsin.
Ay gibisi de var mı yahu, ne de güzel gülümsüyor diyelim!
Şu aya bak hele, kırkbir kere maşallah diyelim kırk kere!
Ay görenin yıldıza mihneti olmazmış diye söylenip duralım!
Gedikkorudaki yaşlı meşeyi ev edinen Cüce baykuş da eşlik eder bize;
Tıpkı çalarsaat gibi “Dûy”, “Dûy” der durur gün doğana kadar.
Bizim sesimizin erişmediği yerlere o seslenip duyurur…
Kıskançlıktan çıldırtalım bahtımızın küskün yıldızlarını.
Öyle bir kızarıp, parlayıp şavkları vursun ki yüzümüze,
Ondördündeki Ayın aydınlığı devede kulak kalsın.
Üçe çıkmış olsun güneşimizin sayısı,
Her biri ışık tutup dursun;
Derdine düştüğümüz insanlığın, dostluğun ve huzurun yoluna…
“Hayâlin bitmesi hayâtın da bitmesidir. Hayâllerin rengârenk olsun ve hiç soldurma! Çünkü, tek renge düşen hayâllere kefen diyorlar.”(Torlakon öğretisi)