ADALET ve SALYANGOZ
(Kendimizin ve insanlığın, eski Türklere ihtiyacı var. İnsanlık, adâlet, yiğitlik, dürüstlük, temizlik, Tanrı’nın kılıcı ya da kırbacı denilince akla gelen Türklere… Özümüze dönmeliyiz. Torlakon öğretilerini yayınız.)
Doğada güçlüler genellikle bencil olurlar.
Bencillik hayvanî bir davranıştır fakat hayvanlar genellikle Âdemoğulları kadar bencil değildirler… Zayıf konumda olan kadın, çocuk ve erkekler, güçlü konumdakiler tarafından ezilmekte ve haksızlıklara uğratılmaktadırlar. Böyle bir durumda;
“Zekî ve kararlı olan güçlülere karşı, zayıflar da kurnaz ve uyanık olmak zorundadırlar. Çünkü kurnazlık, zekâ karşısında hep bir adım öndedir. Bundan dolayıdır ki kadınlar erkeklere karşı kurnaz davranmak zorunda kaldıkları için ‘şeytan’ damgası yemişlerdir.”(Filozof Torlakon)
Oysa hayâtın ve fedakârlığın ana yükü anaların yâni kadınların üzerindedir. Hz.İsmail’i, Hz.Hacer Ana değil de Hz.İbrahim Ata doğurmuş olsaydı eğer, boğazlamaya kalkışabilir miydi acaba? Bereket versin ki; kitap ehli(Yahudi, Hıristiyan, Müslüman) kendilerini Hz.İbrahim için ateşe atmıyor da, Hz.Hacer için Müslümanlar hacda Safâ ve Merve tepeleri arasında yedi kere koşuyorlar kızgın güneş altında, onun çektiği çileye ortak olmaya çalışıyorlar…
Dişiler erkeklerden daha güçlü olunca:
* Örneğin, yılanların dişileri daha iri ve güçlüdür, kendilerini ezdirmez, tepeleri atacak olursa eğer, erkekleri kolayca mîdelerine indirebilirler.
* Örümcek, akrep, peygamberdevesi gibi canlıların dişileri, eşleştikten sonra erkeklerini kaçırmayıp yemek derdindedirler. Bu davranış, yavrularının gelişimi için âcil protein tedâriki demektir. Kendilerini bitki özsularıyla besleyen sivrisineklerin dişilerinin, yumurtalarının gelişimi için kan emmesi veya kendileri şekerle beslenen yaban arılarının, yavrularını proteinle beslemek için et veya böcek avlaması gibi…
* Yırtıcı kuşların dişileri de daha iri ve güçlü oldukları için kendilerini ezdirmez, yuvanın yapımı, yavruların bakımı ve eğitimini müşterek yerine getirirler.
* İnsanların dişileri ise genellikle zayıf ve ezilen konumundadır…
Geçenlerde, badem bıyıklılardan birinin yazdığı kitaptan söz ediliyordu: “Erkeğin göbeklisi, kadının da bebeklisi makbûldür.” diye yazıyormuş. Kadının bebeklisine diyecek bir şey yok; bebeği erkek doğuracak değil herhâlde! Erkeğin göbeklisi ise sadece ‘fazla yük’ demektir; dirisi ailesine yüktür, hastası sağlık görevlilerine, ölüsü de taşıyanlara…
Tarih boyunca erkeğin yükü ve zûlmü altında ezilmeye çoğu zaman sessiz isyanlarla tepki veren kadınların, kimi zaman örgütlenerek Anadolu’nun kuzeyindeki “Amazonlar” gibi devlet kurduklarını da okuyoruz. Hiçbir erkeği ülkelerine sokmadıkları, erkeklerle ilişkiyi yasakladıkları, çok iyi ok ve yay kullanabilmek için sağ göğüslerini kestikleri veya söndürüp körelttikleri, güçlü olabilmek için kendilerini çok iyi eğittiklerini okuyoruz. Fakat ne yazık ki nesillerinin tükenmemesi için erkeklere muhtaç kalarak, yılda bir kere komşu kabileye gidip, kendilerine lâyık gördükleri erkeklerle evlenip geri döndükleri, doğan çocukları kız olursa kendileri aldıkları(annelerince büyütülerek tarım, avcılık ve savaşçılık konularında yetiştirildikleri), oğlan olursa ya babalarına gönderdikleri ya da öldürdükleri söyleniyor… Ne yapsın garipler, partenogenetik olarak üreyemezler ya! Âdemoğullarının tarihinde böyle bir üreme şekli belki ve sâdece Hazreti Meryem’in, oğlu Hz.Îsâ’yı dünyaya getirmesinde görülüyor…
Partenogenetik(döllenmesiz) üreme; hayvan veya bitkilerde, erkek bireyin genetik katkısı olmaksızın, dişi yumurtasından yeni bir bireyin oluşmasıdır. Erkeği çok az bulunan veya hiç bulunmayan türlerde görülür. Doğal veya yapay gerçekleşebilir. Doğal olarak arı, karınca gibi eklem bacaklılar ile bâzı balık, kurbağa ve sürüngen türlerinde görülmektedir. Örnek olarak Ağrı Kertenkelesi(Lacerta unisexualis) ülkemizin Erzurum, Ağrı ve Ardahan yörelerinde görülen ve erkeğe muhtaç olmadan üreyebilen sürüngenlerimizden… (Helal sana kertenkele! J)
Partenogenetik üremede yavruların cinsiyeti kimilerinde(sürüngen, kaplumbağa gibi) ortam sıcaklığına, kimilerinde de(arılarda olduğu gibi) yumurtanın döllü veya dölsüz olmasına bağlıdır. Kıraliçe ve işçi arılar döllü yumurtalardan çıkarken, erkek arılar dölsüz yumurtalardan çıkarlar. Kaplumbağa ve sürüngenlerde ortam sıcaklığı genellikle 30 derecenin altında olursa erkek, üstünde olursa dişi yavrular oluşur… Hiç horoz görmeyip yalnız yaşayan bir tavuk bile, yumurtladığı yüzlerce yumurtanın her 15-20 tanesi üzerinde 21 gün kuluçkaya yatmayı göze alabilirse eğer, diğer yüzlerce yumurta cılk çıksa bile, en az bir erkek yavru çıkıp, kendi erkeğini edinebilme ve neslini sürdürebilme şansına sahipJ... Kadınlar da zihinlerini yoğunlaştırarak kendi “Îsâ”larını üretebilselerdi…
“Yırtıcı kuşlarda dişiler erkeklerden daha iri ve güçlü olduğu için onlarda biraz adâlet vardır. İnsanların da dişileri daha güçlü olsaydı, dünyada adâletten söz edilebilirdi... Dünyada adâlet olabilmesi için, insan ve hayvanların salyangozlar gibi olması gerekirdi; çünkü onlar hem erkek hem de dişidir, güçleri eşittir… Ayrıca; dünyada adâlet olsaydı, cehennem boş kalırdı. Âdemoğlu, yüceler ve çukurlar arasında yerini alacak; cennet de, cehennem de müşterisini bulacak.”(Filozof Torlakon)
Salyangozlar hermafrodit (Çift eşeyli- erselik) canlılardır. Yani hem dişi ve hem de erkeklik organı aynı hayvanda bulunur fakat yine de eşleşmeleri gerekmektedir çünkü kendi kendilerini dölleyemezler. Yani salyangozlar birbirlerini ezemezler ve haksızlık da edemezler…J
Neredeyse her gün duymaktan çıldırır hâle geldik:
* Kendisine patatesli köfte yapmayan karısını 39 yerinden bıçaklayıp öldürdü!
* Ayyaş koca, boşanmak isteyen karısını çocuklarının gözleri önünde baltayla doğradı!
* Boşandığı eşinin yeniden evlenmesini hazmedemeyen şahıs, testereyle doğrayıp poşetler içinde çöpe attı!
* Kendisini “Hoş geldin” diye güleryüzle kapıda karşılayan karısını “Ne sırıtıyon lan! Yoksa beni mi aldatıyon?!” deyip bir şarjör mermiyi boşaltarak öldürdü!
* Kocasının işkencesinden bıkarak devletten koruma isteyen kadın, karakolun kapısında 49 yerinden bıçaklanarak öldürüldü!
* Karısının cep telefonundaki mesajı okuyunca çılgına dönen adam(adam olsa bâri!), günlerce işkence yaparak öldürdüğü karısını evin temeline gömdü!
* Niçin öldürüp de temele gömdüğü sorulunca da büyük bir soğukkanlılıkla “Evi benim üstüme yap dediydi” cevabını verdi…
Ardı arkası kesilmez oldu benzer haberlerin. Bizler de duymaktan çıldırır, erkekliğimiz ve insanlığımızdan iğrenir hâle geldik…
“Herkes insan değildir. İnsan, cana yapılan haksızlık kendisine yapılmış gibi tepki veren canlıdır.”(Torlakon öğretisi)
Peki ya kadınlar güçlü olsaydı:
Elinde geçerli bir mesleği olup da ekonomik bağımsızlığı kazandıktan sonra iyi bir eğitim alarak bedenini güçlendirip, aradaki kuvvet dengesini sağlasa, savunma yöntemlerini pekiştirerek de(üstüne üstlük bir de gerilla eğitimiJ) durumu kendi lehine çevirse ne olurdu acaba?
İşte bu olurdu;
“Kadınlar erkeklerden daha güçlü olsalardı, insan nesli kesilirdi. Çünkü öyle bir durumda insanların büyük çoğunluğu ya hemcinsleriyle veya hayvanlarla yaşamaya başlardı.”(Filozof Torlakon)
Örneğin, çalışan kadın işten yorgun argın eve geliyor:
Kadın- Niye asık lan bu surat, öldürdüğün önünde mi yatıyor?!... Ooo vay vay vay şu evin haline bak hele, çöplükten beter!...
Erkek- Valla karıcığım, o kadar da îtinayla temizlediydim halbuki…
Kadın- Ne ulan bu ortalığın kötü kokusu?!. Aha! Çocuğun altını temizlerken, bütün halının üstünü b.k etmişsin eli kolu kopasıca!...
Erkek- Fakat hayatım, hep debelendi durdu; bir türlü rahat temizlik yaptırmadı…
Kadın- Yemek hazır mı bâri!... Oy oy oy mutfağın hâline bak, her şey birbirine karışmış!!! Haydaaa! Yemek mi, yoksa davar yemi mi bu?! Kendin mi yiyecen, yoksa köpeklere mi yedirecen bunu körolası beceriksiz!!. Ne işe yararsın lan sen geri zekâlı!!!
(Yere dökülmüş olan sıvı sabunun üstüne basarak kayıp düşen kadın, kafasını yerdeki fayansa fena çarpmıştır, “Allah senin belanı versin itoğlu!” deyip elinin tersiyle bir Torlakon Kanat Vuruşu yapar. Suratı dağılıp çarşamba çanağına dönerek, ayakları da yerden kesilip sırt üstü yere serilen adam, acı ve öfke içinde güç bela kalkarak soğan bıçağına sarılır. Bu sefer de çakırpençe vuruşuyla kocasını tamamen etkisiz hale getirir; elinden aldığı bıçakla da kestanesini çiziverir… Kendisini güç bela kapı dışına atabilen adam, bir süre sokaklarda sürttükten sonra, şehir çöplüğüne kapağı atar ve çöpten bulduklarıyla derme çatma yaptığı barakada hayâtını köpeklerle paylaşmaya başlar…)
Yoksa;
Ev işlerinde tam bir hamarat olma becerisini gösteren erkek, angarya işlerde tam bir hamal, eş işlerinde de tam bir kılıbık ötesi yalaka olma marifetini göstererek, beni mahçup edebilir mi? Ah nerede o yanılıp da mahçup olacağım günler!. Keşke…
(Not: Bu yazı konunun özetlenmiş hâlidir. İstenirse geniş ayrıntı verilir, senaryoya dönüştürülür- Filozof Torlakon)