HAYÂLİMİ ÜTÜLEDİM
Sık sık geriye sarıp izlerim hayat bandımı,
Unutkan, nankör ve vefâsızlardan olmayayım diye.
Hâfızamın güçlü oluşu ve bebekliğimi bile hatırlayışım da belki bu yüzden.
Yürür dururum kırkaltı numara ayaklarımla,
Bana doğru gelen ve gittikçe küçülen izlerimin üstünde.
Kösele, karalastik, naylon pabuç ve yalınayak bıraktığım izlerde…
Minik yarım yalınayak izlerime de rastlarım kimi zaman,
Çakırdikenlerinin battığı kıraç tarla yollarında…
Sonra birden kaybolur ayak izlerim,
Ya atalarımın sırtında gidiyorumdur o zaman,
Ya da öküzlerin arasındaki kağnı boyunduruğunda,
Veya merkebin üzerine asılmış nakışlı heybenin gözünde…
***
Yine böyle yürüyüp giderken geçenlerde,
Bir eski sandığa takıldı ayağım Torlakon köyünde.
Kapağını açtığımda aldığım gizemli koku,
Ezelden beri burnumda özlemle tüter dururdu.
Gözüme ilişen allı yeşilli mintan,
Hayli zamandır giymediğim hayâlimdi.
Hasretle bürülendim hemen eynime,
Fakat o da ne!
Kartlaştığımdan mı ne,
Bir tuhaf ve eğreti durdu üstümde.
Zamanında giyip değerlendirmek varmış heyhât!
Bostan korkuluğu gibi kımıldayamaz olmuştum içinde…
***
Tertemizdi, saftı, yepyeni ipek gibi duruyordu hayâlim,
Hiç solmamış, biraz kırışmıştı sâdece,
Uzun zamandır mahpus kaldığı için.
Terk edip gitmeye kıyamadım,
Güzelce bir ütü vurup hemen,
Yama yaptım güncel hayâlime…
***
Mintanımdaki nazar boncuğu, deniz kabukları, çıtlık ağacından düğmeler,
Yörük kilim desenleri ve nakış nakış işlemeler,
Toprağa karışmış atalarımın hayâlleriydi.
Onları yeniden takıştırıp işledim hayâlimin üstüne.
Başımın üzerinde her zaman yerleri vardı,
Üzerimde onca hakları olduğu için.
Kendi hayâlimden öncelikliydi onların hayâli.
Dileklerini ve yüzyılların özlemlerini yansıtıyorlardı;
“Dünya barışı ve insanların huzuru Türk Birliği ve Gücüne bağlıdır.” yazıyordu,
Yemen’de şehit düşen Memiş dedemin taktığı nazar boncuğunun üzerinde…
(FİLOZOF TORLAKON)