Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv
 
TORLAKONDAN - ZIRNIK - TÜRK FİLOZOF TORLAKON
   
 ZIRNIK

ZIRNIK
 Yazı Boyutu

 Tarih : 16.02.2011 - 16:06:02


Herkesin hayatının çeşitli dönemlerinde farklı derecelerde zorluklar vardır. Bu zorlukların bir kısmı, hayatın doğal zorluklarından oluşurken, bir kısmı da kulların ürettiği zorluklardır. Bâzılarının hayatlarının geneli ise, zorluklarla boğuşmakla ge

 

     ZIRNIK

   Herkesin hayatının çeşitli dönemlerinde farklı derecelerde zorluklar vardır. Bu zorlukların bir kısmı, hayatın doğal zorluklarından oluşurken, bir kısmı da kulların ürettiği zorluklardır. Bâzılarının hayatlarının geneli ise, zorluklarla boğuşmakla geçer. Hayat onları pişirdikçe pişirecektir. Zaten hayat döngüsü; birinin pişmesi, birinin pişirmesi, birinin de yemesi üzerine kuruludur… Ayrıca; hayatın pişirdiği kişilerin çevrelerini aydınlatabilmeleri için de yanıp tutuşmaları gerekmektedir…

   Yüksek tahsil yıllarımda çok çeşitli zorluklarla boğuşmuş, perişanlıkları yaşamış, mihnetin kahrına mahkûm olmuştum. Cepte harçlık yok; kemikleri sızlatan kış günlerinde sobada yakacak bir şey yok; sağda solda günübirlik bulduğum amele işlerinin parası birazcık nefes aldırsa da, harap olan ellerimi kalem tutamaz hale getiriyordu… Şiddetli soğuklardan ciğerlerim tıkandığı için öksürüp durmaktan kulaklarım duyamaz olmuştu. Tutam tutam dökülen saçlarıma tarak değirmeye korkar haldeydim… Bir çaresi bulunur mu diye Devlet Hastanesine gittim. Karşıma çıkan doktor; “Talebe adamın saçı zaten dökülür, canını sıkma!” dedi. Oysa bu sözü söyleyen doktorun Serdar Gökhan gibi gür saçları vardı. “Doktor bey, siz talebelik yapmadan mı doktor diploması aldınız?” demek geçti içimden fakat, ters etki yapar diye söylemedim. Çünkü; kesin olarak dikkât ettiğim şeylerden biri “Tedavi yapanlar ve yiyecek-içeceği hazırlayıp getirenlerle ters düşmemek”tir. Birisi sizi buruşturabilir, diğeri de yiyeceğinizi veya içeceğinizi kirletebilir. Çaycılık yaptığım yıllarda, gıcık olduğu müşterinin çayına tükürüp, kahvesine kuş b.ku karıştırdığını övünerek anlatan şahıslarla çok karşılaştım…

   Ameliyatlarımdan birini olduğum Ankara’nın en köklü bir hastanesinde enfeksiyon kapmış ve hamile gibi şişen karnımdan sekiz gün boyunca su aldırmıştım. Suları bizzat boşaltan doçent dostumun; “O bölümün şefi pekakalıydı, seni tanıdıysa kelek yapmış olabilir.” demesiyle irkildim… Şeyh Edebâli “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” diyor. Günümüzde ise, devlet ve insanlık düşmanı lâğım fareleri bizzat devlet tarafından beslenip semirtiliyor; her geçen gün biraz daha cesaretlendiriliyor. Kurumlarda beslenip örgütlenen ve vatandaşın sağlığını tehdit eden lâğım fareleri, sokaklarda insanları ateşe verip ortalığı yıkan lâğım fareleri, meclis çatısı altında korunup semirtilerek devletin temelini oyan ve ülkeyi iç savaşa sürükleyerek insanlarımızın birbirini boğazlaması için kudurup duran lâğım fareleri…

   “O bu ne der?” zihniyetiyle yönetilen ve hainlerle katilleri korumaya alıp besiye çeken devletlere “Dandik devlet” denir. Ciddî devlet ise; “Neyle yakmıştın bakayım sen o halkın aracını? Getir bakayım o benzinden arta kalanını! Uzat bakayım ellerini!” der ve yakan-yaktıran elleri aynı maddeyle yakar… Halkına güven veremeyen ve adâleti suçlular lehine işleten devlete devlet denmez. O ucûbe devlet yıkılmaya da mahkûmdur…

“Onunbunun kanunlarıyla yönetilen bir ülkede, onunbunun adamları da çoğalır çocukları da.”(Torlakon öğretisi)

   Devletin bekâsı ve insanlarımızın huzuru için bu lâğım farelerini toplayıp gemi kazanlarında yakacak veya “zırnık”layacak olan “Topal Osman”lar dört gözle beklenip dururken, hiçbirisi ortalıkta görünmüyor. Çünkü onlar da, ülkemizin işgâlden kurtarılması ve cumhuriyetimizin kurulması uğrunda ençok emeği geçenlerden biri olan Topal Osman’ın, kafası kesilerek meclis kapısında ayağından sallandırıldığını ve Giresun tepelerinde başsız yatmakta olduğunu bilip duruyorlar…

   Neyse, yeniden dönelim okul yıllarına… Gıcık etmemeye çalıştığım doktorun “Bunlar seni rahatlatır” diye yazdığı ilaçları alıp kullanmaya başladım. Fakat o da ne; ömrümde ne bir damla âlkôl ne de bir çubuk sigara olmadığı hâlde “O biçim” olmuştum. Derslerde hayal âlemindeymiş gibi, yollarda da “zom” olmuş gibiydim. Yuvarlanıp düşmemek için ortalayıp da yürümeye çalıştığım kaldırımlara zor sığıyordum. Neden sonra kavuştuğum kerpiç evin tahta merdivenlerinden çıkarken her seferinde de duvara omuzumu çarpıyordum. Nasıl oluyordu o öyle; sağa adım atıyordum fakat gövdem sola doğru gidip duvara tosluyordum… Aradan birkaç gün geçmişti ki, bir uzman dostum gördü kullandığım ilaçları; “Yahu bu ilaçları veren doktor sahiden doktor mu veya dünyadan mı haberi yok? Çünkü bu ilaçlar yasaklanalı yıllar oldu!” diyerek çöpe attı da, kurtulup kendime geldim…

   Fakat, topluca firar edip soluğu çöp tenekesinde alan saçlarıma da bir şekilde engel olmalıydım. Osmanlıca eserlerde yer alan çok iddialı bir formül buldum. Formülün diğer birçok bileşenini bulmak zor olmasa gerekti. Fakat benim kafam “zırnık”a takıldı. Zırnık; siyanürün ana bileşeni olan ve “Fare zehri” olarak da bilinen arseniğin eski adıydı. Ayrıca; herhangi bir şeyin işe yaramayacak kadar az olan parçasına da zırnık deniyordu… Büyük şehrin meşhur baharatçılar çarşısında dolaşırken bir esnafa “Zırnık var mı?” diye sormuş bulundum. Gözleri fal taşı gibi açılan adam; “Ne?! Ne?!! Neeh?!!!” diye bağırdı ve gülme krizine tutuldu. Bir yandan fıtık filan olmamak için karnını tutuyor, bir yandan da yerlerde yuvarlanıyordu. Daha fazla maskara olmayayım diye derhal oradan uzaklaştım. Bu arada, olan biteni anlamaya çalışan veya gülmek için bahane arayan çarşı esnafı da adamın çevresini sarmış ve neler olduğunu soruyordu. Fakat yerde yuvarlanan adam gülmekten konuşamıyor ve parmağıyla uzaktan beni işaret ediyordu… Ah ulan ah diye iç geçirdim; keşke senin yerinde ben olup da yerlerde yuvarlanabilseydim dedim. Zîra o günlerde gülmeye o kadar hasret kalmıştım ki…

(Filozof Torlakon)


  Editör :  TORLAKON

5948 Kişi Tarafından Okundu.

Yazdır Yorum Ekle Tavsiye
 
1 2 3 4 5   Bu Habere Toplam 185 Puan Verildi
 Kaynak :  TÜRK FİLOZOF TORLAKON

 Kategori ¬ TORLAKONDAN

  Yorum ( 2 )   

 Kafi Yaşar

Tarih : 21.02.2011 10:20:13  

  merhaba kardeşim

Kayıtlı İp:


kardeşim Allah senden razı olsun. hep moralim bozulunca hemen yazılarını ouyarak, bazen gülüp bazen hüzünlenerek kafamdaki o sıkıntıları atıyorum. sağlığının ve yazılarının devamı dileğiyle hoşca kal
 GÜVEN ERDOĞDU

Tarih : 18.02.2011 09:59:08  

  Sağlıkla kal

Kayıtlı İp:


Kaleme aldığın bu yazılarını büyük bir zevkle okuyorum ve sana yürekten katılıyorum.kalemin eksik olmasınm,Allaha emanet ol sana sağlık ve güzellikler diliyorum.
  Sayfalar : İlk Sayfa - [1] - Son Sayfa

 Bu Kateoriye Ait Diğer Başlıklar

 
 
 

 Duyuru
  DEĞERLİ CANLAR MERHABA Torlakon ocağı, Türk Milletinin ve insanlığın bekâsı için tütmektedir. Nefesi olmak istiyorum, kâlbi vatan için atanın; sesi olmak istiyorum, toprakta kefensiz yatanın(TORLAKON)  

 
Henüz Haberlere Puan Verilmemiş..
 
Bugün için Haber Eklenmedi.
Bu Hafta içinde Haber Eklenmedi.
Bu Ay içinde Haber Eklenmedi.
 
 Takvim
 
 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 3
 Bugün : 44
 Dün : 219
 Toplam : 1126783
 Ip No : 3.144.106.207
     
 
 Vatan Size Minnettar
 

 
 Son Haberler

Son 30 Gün içinde Haber Eklenmedi
 
 Popüler Haberler

Son 30 Gün içinde Haber Eklenmedi.
 
 Döviz Bilgileri

  Döviz Alış Satış
  Dolar 34.4495 34.5115
  Euro 22.2327 22.3799
 
 Hava Durumu



 
 Reklam



 

 



 
 

   © Copyright - 2008- TÜRK FİLOZOF TORLAKON - Tüm Hakları Saklıdır. 

TÜRK FİLOZOF TORLAKON

 Çilem.Net altyapısını kullanmaktadır.