“Benden sana dört akçe”
“Ne kadar fazla yuvarlak olursanız, uçurumun dibini de o kadar çabuk boylarsınız.”(Torlakon öğretisi)
Sabah yürüyüşü için evden çıkan filozof Torlakon “Şu çöpü yoldan kaldırayım, bu atığı kaldırımdan alıp çöpe atayım” demeden edemez. Çoğu zaman olduğu gibi iş sabah yürüyüşü olmaktan çıkıp, çevre temizliği ameliyesine dönüşür…
Yine birgün çer çöp toplarken, küfür makâmında söylenip duran bir başkasıyla karşılaşır. O da aynı şekilde çöp toplamaktadır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:
*** Torlakon – Kolay gelsin komşum! Hayırdır, nedir böyle seni dellendiren?
--- Komşusu – Yâhu memleketi bir an boş bırakmaya gelmiyormuş be! Yoksa çöplüğe çeviriyorlarmış!...
*** Hay’rola nereye gitmiştin?
--- Avrupalara gitmiştim ekmek parası için kırk yıl kadar önce. Memleketi tertemiz arkada bırakmıştım o zamanlar. Bu kadar vatan hasreti çekiş yeter diye geri dönüş yaptım geçenlerde. Bir de gördüm ki çöplüğe dönmüş güzel memleketim… Oysa bizler elin gurbetinde memleketimizden şehit haberleri aldığımızda yüreğimiz paralanıyordu yıllardır. Gelip gördük ki; birileri genç yaşında bir karış vatan toprağı için can verirken, birçokları da alçakça kirletme ve ihanet edip peşkeş çekme derdindeymiş!...
*** Hmmm, aynı dert!. Sorumluluk derdi derler buna “Emanete sahip çıkma sorumluluğu”. Aklı olmayan hayvanlar kirletebilir, fakat insan olanlar, yararlandıkları her şeyi daha temiz olarak bırakmakla ispatlarlar insanlıklarını. “Arslan yatağından belli olur” sözü de insanlar içindir, aslanlar için değil. Hayvanlar zaten kendi bölgelerini bile çişleri kakalarıyla belirliyorlar… Haklısın, sizler gideliberi kendi özünden çok şey kaybetti insanımız. Türk’ü Türk yapan değerleri göz önüne aldığımızda “Türkler nereye gitti?” veya “Acaba Türkiye’de kaç Türk kaldı?” diye sormadan edemez hale geldik. Kola içire içire, sığır eti diye domuz eti-yağı yedire yedire, kirli-kaypak-sapık-eşcinselliğe meyilli bir toplum oluşturdular… Fakat dertlenme! Ortalarda hiç görünmedikleri halde, özlerini korumakta direten ve vatana hizmet uğrunda kendi çaplarını çatlatırcasına çabalayan canlarımız sağ olsun. Kurtuluş yolunda “Her ilden güvenilir üç kişi yeter” diye bildirmiş Türk’ün Atası Yörük Mustafa. Bir sen, bir ben, bir de emmimin oğlu yetmez miyiz?
--- Yeteriz evelAllah!...
*** Acaba hiç aklına gelmiş miydi; on yıllardan beri Avrupa ülkelerini arşınladın, otuz yıldan fazla Fransa’da yaşadın, farklı insanlarla ve irfanlarla(kültürlerle) karşılaştın, oralardaki çevre temizliği bilinci ve duyarlılığı sende yerleşti. Hiç oralara gitmemiş olsaydın, yine aynı bilinç ve duyarlılıkta mı olurdun, yoksa, “Haliç’te Yaşayan Simonlar” gibi pisliğe mi alışırdın?
--- Valla orasını hiç düşünmemiştim…
*** Her neyse… Sana bir tarihsel olay anlatayım da teselli olsun:
Avrupa’da daha hamam ve hela irfanının oluşmadığı yıllarda İstanbul’a gelen Fransız başlarından(majestelerinden) biri, kaldığı handaki temizliğe hayran kalır. Hela(tuvalet) ihtiyacı oluştuğu sırada, pırıl pırıl olan helaya icraat yapmaya cesaret edemez ve geleneksel olarak yaptıkları yola baş vurur; odanın ortasına serdiği mendile yapar kakasını. Daha sonra, dört ucundan tutarak kaldırdığı mendille birlikte pencereye doğru yönelir. Mendili havada bir iki sallayıp da aşağıya fırlatmak isterken, bir ucunun elinden sıyrılmasıyla birlikte icraat tavana yapışır. Çaresiz bir şekilde, han görevlisi olan delikanlıyı çağırır ve “Onu oradan temizlersen sana iki akçe vereceğim” der. Bizim delikanlı da, bir Fransız’a ve bir de tavanda yapışık icraata bakıp şaşırarak cevap verir; “Aman majesteleri! O icraatı oraya yapmayı nasıl becerdiğinizi bir anlatın da, ben size dört akçe vereyim.”…
--- J)))…
(TORLAKON; Türk Savunma Sanatı{ÇAKIRPENÇE} ve Hayat Felsefesidir)