SSS (Sığırlara Saman Sunuş)
Küresel sömürünün beyni olan siyonizm, küresel hâkimiyet peşindedir.
Kendilerinin çoban(efendi), kendilerinden olmayanların da davar(hizmetçi) olduklarına inanan siyonistler, hem Büyük İsrail’i kurma ve hem de küresel hâkimiyeti sağlama yolunda ne dümenler çevirirler?
Bir avuç çoban, milyarlarca davarı nasıl güder??
Davar sürülerini yönlendiren “Karakoyun”ları nasıl seçerler???...
Hedef ülkelerde bulunan ve sürüleri yönlendirme becerisinde rüştünü ispatlamış olan karakoyunlar, hedefe ulaşıncaya kadar her yolu reva gören(Makyavelist) anlayış ile ele geçirilir ve hizmete alınırlar. Böylelikle karakoyunlar bir nevi yerel çoban görevini üstlenmiş olarak, içlerinde bulundukları sürüleri güderler…
Ele geçirme; bir takım teklifler(bol para, yüksek makâm, şan-şöhret vs) veya tehditler(cinsellik, şantaj, saygınlığını-servetini-hayatını bitirme vs) yoluyla olur. Çok zeki olup bir türlü ele geçirilemeyen karakoyunlar ise “kaza”lara kurban gönderilir. Genellikle de “Trafik kazaları”na…
“Eğer ülkenin kaderini iyi yönde etkileyecek bir beyne sahipseniz, kesinlikle takiptesiniz!… Kötü yönde etkileyecek bir beyne sahipseniz ise zaten birileri tarafından kullanılıyorsunuzdur.”(Torlakon öğretisi)
Siyonist çobanlar, küresel çapta çeşitli adlar altında oluşturdukları ağlar (loca, kulüp, örgüt vs) ile, davar toplumlarını oluşturan her merâdaki sürüler içinde gelecek vaat eden karakuzuları, daha emzikteyken tuzağa düşürüp kapmaya ve kendi amaçları doğrultusunda eğitmeye çalışırlar. Temel ekonomik bakışları “Para gölgede kazanılır” mantığıyla olduğu için zaten dünyadaki bütün para musluklarını ele geçirmişlerdir. Koyun veya kuzuları satın alırken, eğitirken, tekrar sürülerinin başına yerleştirirken, ülkelerine borç verip iflas ettirirken de hiç zorluk çekmezler; para pazarı da onların elindedir… Medya denilen basın ve yayına da hâkim oldukları için, yandaş koyunlara cazgırlık yaptırırken, yurtsever koyunların sesini de kolaylıkla keserler. Milliyetçi ve vatanperver karakoyunlar her biri ayrı bir kıyıdaki köşedeki merada, hariçten gazel okuyormuşçasına ve giderek tükenen umutlarla meleyip dururlar… Kimi delibaş yurtsever koyunlar da rakamlarla oynayıp; “Bu koyun milletinin %66’sı değil, %99’u aptal n’olcek!” diye erkenden pes edip kenara çekilirler… (Bu arada sürülerin koçları da, dişlerini sessizce gıcırdatarak olan biteni izlemekte ve vakti gelince nerelere tos vurulacağının hesabını yapmaktadır.)
Haa! Elegeçen karakoyunlar, aynı yola baş koymuş olan bütün karakoyun “birader”lerini koruyup kollamaya, üstad çobanlarının aldıkları kararlara sadık kalıp, kendi aralarında olup bitenleri de sır olarak saklamaya(ketumluğa), namusları ve onurları üzerine söz verip ant içmişlerdir…
Bu karanlık koyunlar, temel amaçları “İsrail’e hizmet” olduğu halde, ısrarla “İnsanlığa hizmet” diye vurgulayıp, gerçek emellerini karartmak zorundadırlar; aksi halde, sürülerdeki ak koyunları uyandırırlar…
“Şimdiye kadar hiçbir başkanın İsrail’e karşı koyduğunu görmedim. Onlar her zaman istediklerini elde ederler. Amerikan halkı eğer İsrail’in hükümet üzerindeki etkisini bilseydi hemen ayaklanırdı.”( Eski ABD Genel Kurmay Başkanı Thomas Moorer)
İbret alınacak bir taze olay:
(Bir istihbaratçımızın aktarımından özet olarak)
Geçtiğimiz yıllarda, oldukça yüksek hedefleri olan bir mühendisimiz, önemli konumlara gelebilmek için torpil arar.
Kimileri; “Bir locaya kaydın olmadan bir yerlere gelebilmen mümkün değil” derler, mâkûl görür.
Kimileri de; “Sakın ha!. Locaya girenleri önce soyup tecavüz ederek filme alıyor, çektikleri rezil görüntüleri de ömrü boyunca şantaj malzemesi olarak kullanıyorlarmış, ona göre!” derler, işkillenir.
Bazılarıysa; “Şehir efsanesi bunlar kardeşim! Bu çağda da böyle şeyler olur mu?!” derler, aklı çelinir…
En nihayet, bir arkadaşıyla beraber üye olma şansını denemek ister. Bir süre karate eğitimi almış olmanın verdiği cesaretle, bazı durumlardan kendini kurtarabileceğini düşünmektedir…
Tekris denilen törene gözleri bağlı olarak sokulur.
Üzerindeki tüm metal malzemeleri çıkarıp koyması istenir.(Sözde bunun adına “dünyalığı geride bırakmak” denir, halbuki; kendini savunamaması amaçlanmaktadır.)
Locanın mâbedinde karanlık dehlizlerden geçirilir.
Üzerindeki tüm giysileri çıkartması istenir.(Güya bunun adına da “eski kimliğini geride bırakmak” denir. Anasından Yahudi ‘çoban’ olarak dünyaya gelmediğine göre, yapay Yahudi ‘karakoyun’ yapılacaktır. Tabi, tezgâhı yiyen olursa…)
Her ne kadar işkillense de, donu hariç her şeyini çıkartmıştır.
Tevrat’tan bazı bölümler yüksek ses sistemiyle kemiklerini titretircesine telkin edilir.
“Anandan doğduğun gibi!!!” diye çok sert bir uyarı gelir. Külodunu da çıkartması istenmektedir.
“Korktuğum başıma geliyor galiba” diye düşünüp, üyelikten vazgeçer ve tekrar giyinmeye çalışır.
Bu seferki ihtar çok daha şiddetlidir;
“Buradan geri dönüş YÜRÜYEREK OLMAZ!!!...”
Gözündeki bağı açarken bir anda kuşatılır. Kendini savunmaya kararlı olunca da kafasına sıkılarak öldürülür…
Nasıl olduysa olay gizlenemeyip açığa çıkar ve basına yansır.
Durumu kurtarmak isteyen loca pişkin bir şekilde şu açıklamayı yapar;
“Bizim üye kabûl ritüellerimiz sırasında adayların enselerinde kılıç şaklatılır, kafalarında tetik düşürülür. Burada bir kaza olmuş; törende görevli arkadaşımız, törende kullanılan boş silah yerine, dalgınlıkla kendi üzerindeki silahı kullanmış.”
Bu açıklamanın Türkçesi “Sığırlara Saman Sunmak”tır.
Çünkü onlara göre sığırlar ne sunulursa yer ve şunları da soramazlar;
“Amacını –insanlığa hizmet- olarak açıklayan bir oluşum, gizli saklı iş yapıp insanların ensesinde niçin kılıç sallar-tetik düşürür? Ülkenin en öne çıkan beyinleri, dalgın(!) bunakların önünde niçin boyun eğdirilir? Bunlara ruhsatlı silahlar hangi bahanelerle verilir? Bu ülkede devamlı tehdit altında yaşayan güvenlik güçleri bile, herhangi bir kazaya sebebiyet vermeyelim diye silahın ağzında mermi gezdirmezken, bu Tekris törencileri kimlerle savaş halindedirler de silaha mermi sürülü olarak gezerler?...”
“Tarih mezarlığı, yanlış ata oynayan bahisçilerle doludur.
Kıraldan fazla kıralcı olanın ölümü kıralın elinden olur.”(Torlakon öğretisi)
“Kendi aklına hâkim olamayanlar, başkalarının aklına mahkûm olurlar.
Kendi yurduna sahip çıkamayanlar; Vatan! Bayrak! Namus! diye ağlar dururlar.” (Torlakon öğretisi)
"Dostun tokadı uyanma şansı tanır, düşmanınki tanımaz!." (Torlakon öğretisi)
“Arkadan giden koyunlar önden gidenlere nereye götürüldüklerini soramazlar. Eğer sorabilselerdi koyun olmazlardı.”(Torlakon öğretisi)
“Yırtıcı kuşlarda dişiler erkeklerden daha iri ve güçlü olduğu için onlarda biraz adâlet vardır. İnsanların da dişileri daha güçlü olsaydı, dünyada adâletten söz edilebilirdi... Ayrıca; dünyada adâlet olsaydı, cehennem boş kalırdı. Ademoğlu, yüceler ve çukurlar arasında yerini alacak; cennet de, cehennem de müşterisini bulacak.”(Filozof Torlakon)