"BÖYÜK ŞEF"İN TAHSİLDARI
"Doğrulara saygı gösteremiyorsanız, eğrilere de göstermeyin ki; eğrilik mârifet sanılmasın."(Torlakon öğretisi)
Sabahın erken saatlerinden beri sürdürdüğümüz arazi inceleme ve araştırmalarının ardından şehre dönmek için indiğimiz karayolunda bizi götürebilecek herhangi bir aracın gelmesini bekliyorduk. Aradan geçen üç çeyrek saatlik zamanda herhangi bir araç gelmemişti ki, arazideki patikalardan asfalta inen bir köylü vatandaşın bize doğru gelmekte olduğunu gördük. O da bizim gibi yolculuk yapmak için gelmişti. Üç kişi olmuştuk artık...
Selam kelamdan sonra, bu orta yaşlı vatandaşımızla aramızda geçen konuşmayı şöyle yönlendirdim:
*** Emmi be!... Harita üzerinde adı olup da kendini göremediğimiz bir "Eskiköy"(*) varmış buralarda. Nerededir o?
--- Daaha! Tam annacımızdakı dağın boğründeki koy...
*** İyi de emmi! Köy dediğin yerde bacalardan duman tüter. Arasıra horoz öter. Köpek havıltısı, eşek anırtısı filan olur... Oysa orada birkaç yıkık duvardan başka bir şey yok!?...
--- Bu koyün başına bi musıybet gelmiş ki, heç sormayın getsin!
*** Anlat ki bilelim!... Deprem filan mı yıkmış yoksa?
--- Yoh yienim, deprem filan dehal!... Daha başga bişiy!
*** Nasıl bişiy emmi, sen anlat hele!
--- Bindokuzyüzgırhlı senelerde bi tahsıldar gelmiş bu koye. Vergi toplamah içün. O zumannar "Hökamatın adamı" dendi mi akan sular dururmuş. Çandırma(Jandarma) goodü müydü; Ezrayıl goomüş gibi gorharımış millet.
Saygıda gusor olmasın deyi koylü çoh hörmet etmiş gelen tahsıldare. Goyunu geçiyi kesip gomuşla onüne. Ağşam olup da yatma vağtı gelince, koylülerin serdiği misafir döşşeğini beğenmemiş tahsıldar.
"Bana şööle, heç ossuruh deymemiş bi yatah serin!" demiş.
Needsin koylüler de; ovullarının gızlarının çeyizine hazırladıhları en gozel döşşeği gedürüp sermişlee.
"Hadi, Allah raadlıh veesin taasıldar bey." deyüp gediyolarımış ki;
"Durun! Daha bitmedi!... Şindi de bana, heç el deymemiş bi gız gedürün bahıyım!" demiş taasıldar.
"Ne diyon sen beyim!?" demiş koylüler. "Evlenmeh filan niyetündeysen bi hal çaarası bulmaya çalışırız da; bu iş ööle ha deyince oluveemez. Sen eccik sabıret, bi gorüşüp araşdıralım." deyüp getmah isdemişlee.
Gel ve lakin; "Dedüğüm dedüh, çalduğum düdüh!" diyomuş taasıldar. "Bu koye ole bi vergi gorum ki, yerinizden gıynaşamassınız!" diyomuş. "İllakı, bana el deymemiş bi gız bulcanız!" diyo, başga bi şey de demiyomuş.
Koylüler bi areye gelüp hal çaarası düşünmiye başlamışla. "Bu itün ecelü gelmiş de cami duvarına işiyyo. Biz bunu ne edelüm edelüm tedavülden galdıralım." deyü garal almışla. "Seni, el deymemiş gızın yanına gotürüyoh." deyüp, bi çuvalın içine goymuşla taasıldarı. Soona da alıp gedüp şo dağın ardındahı dümbürdühden(**) aşşa, cehendemin dibine sallamışla. Beygirini de ardından gahdırmışla; Cehendemin dibine giderkene yayan getmesin deyi...
Aradan beş on gün geçünce, hökamat taasıldarın derdine düşüp aramıya çıhmış. O koye geddi, bu koye geddi derkene, son adıres olarah bu koyü bulmuşla. Her ne gader koylü "Gormedih, duymadıh. Bullara ööle birisi heç gelmedi." dese de dayahdan gurtulamamışla. Mugdarlığın alt yanındahı eşşeh baalanan damda, gedürüp gedürüp dovmüşle koylüyü. Gedürüp gedürüp falakıya yatırmışla. Gel ve lakin, kimsenin ağzını bıçah açmamış. Dünyanın dayağını yedühleri halda ötmemiş heç biri. Fakket dayahdan da bıhmışla. Dovülenneri bi dahe bi dahe dovüyollarımış, acaba gonuşan olur mu deyi… En nihayat, evlerünü damlarunu ataşa verüp başga koyleedeki ahrabalarının yannarına goçmüşle. Geriye de, aha bu gordüğünüz yanıh artığı yıkıh duvallar galmış. Adı da ondan Esgikoy...
*** Hakikaten içler acısı bir öyküsü varmış bu köyün... Emmi be!... Kafama bir şey takıldı. Cehennemin dibine postalanan o tahsildar, görevli olarak ilk defa mı bu köye gelmiş, yoksa; daha önce uğradığı köylerde "Heç el deymemiş" diye dulları mı kakalamışlar ıraamatlığa(!)?
--- Valla yienüm! Orasına ben de bişiy deyemeycen gaarik...
*** Yok yok emmim!. Şaka olaraktan söyledim... Göreve çıktığı ilk yerde görevini suistimal eden bir hainmiş o alçak şerefsiz puşt...
…
(*) Bu köy, Türkiye’nin göbeğinde sayılır ve en güzel yeşil kuvars kristalleri buradadır.
(**) Dümbürdük (Obruk): Kalkerli arazilerde suların eritip aşındırması sonucu oluşan derin kaya kuyularıdır.
Bu yazıyı, Türk kadınının başındaki örtüyle uğraşan "Çağdaş tosuncuklar"a gönderin.
Bu vatanda saçını başını elletecek Türk kadını veya kızı yokmuş deyin.
Türkiye'de Cehennemin dibine giden dümbürdükler çokmuş deyin.
Yıllardır ortaya sürülen temcit pilavı adamakıllı kokmuş deyin.
Simge-mimge teranelerine milletin karnı tokmuş deyin.
Torlakon, tabuları akıl ocağında yakmış deyin.
Eee, hadi deyin!.
Torlakon, tabuların yakıldığı akıl ocağıdır…
13 Şubat 2006
TORLAKON
(TORLAKON; "Türk Savunma Sanatı{ÇAKIRPENÇE} ve Hayat Felsefesi, Tabuların Yakıldığı Akıl Ocağı, İnsanlığa ve Gerçeğe Açılan Pencere, Batı Toroslar'dan Yükselen Işık, Gürleyen Ses ve Anadolu Türk Ruhu'nun Yeniden Şahlanışı"dır.)
ERGENEKON VADİSİ’nden sel gibi çıktık!
MALAZGİRT OVASI’ndan kasırga gibi girdik!
TORLAKON YAYLASI’ndan yıldırım gibi gürleriz!!!...
"BEN VE MİLLETİM TANRI'NIN KIRBACIYIZ. TANRI KENDİ YOLUNDAN ÇIKANLARI CEZALANDIRMAK İÇİN BİZİ GÖNDERİR."
( Türk İmparator ATİLLA )
"BU MEMLEKET TARİHTE TÜRK'TÜ, HÂLDE TÜRK'TÜR VE EBEDİYEN TÜRK OLARAK YAŞAYACAKTIR."
"HAYATTA YEGÂNE VARLIĞIM VE SERVETİM, TÜRK OLARAK DOĞMAMDIR."
"NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!"
( MUSTAFA KEMAL ATATÜRK )
*** Türkistan'da TONYUKUK, Türkiye'de TORLAKON ***