İmamın ve cemevi dedesinin bu sorusuna;
“Valla hoca efendi! Bu merhum var ya bu merhum:
Tam otuz yıldır ülkenin başına bela olarak milyarlarca dolarlık kayba neden olmuş…
Konulduğu cezaevinden firar edinceye kadar geçen dokuz yıl da örgütünü içeriden yönetmeye devam etmiş…
Katlettirdiği 210 kişi arasında, 1 eski başbakan(Nihat Erim), 2 eski bakan(Gün Sazak, Mehmet Topaç), 2 emekli orgeneral(Adnan Ersöz, Hulusi Sayın), 1 emekli oramiral(Kemal Kayacan), 1 emekli yarbay(Ata Burcu), 1 eski MİT Müsteşarı(Hiram Abas), 1 eski DGM Başsavcısı(Yaşar Günaydın) ve işadamı Özdemir Sabancı olmak üzere, 96 emniyet mensubu, 29 asker, 85 vatandaş mevcuttur. Ayrıca 378 güvenlik görevlisi ve vatandaş da yaralanmış, sakat kalmıştır.
Sözüm ona, İnterpol tarafından kırmızı bültenle 150 ayrı suçtan ve 210 cinayetten yıllardır arandığı halde bir türlü yakalanamamıştır(?). Yüce Tanrımız kanser derdi verip öldürmeseydi, bu azılı katilin hiç buralara geleceği yoktu. Öldü de ülke kurtuldu.” diyen çıkmamıştır.
Peki ya ne demişlerdir; “İYİ BİLİRDİİİK!”…
Orak çekiçli kızıl bezlere sarıp alkışlamışlardır.
Büyük ihtimalle abdestsiz olarak namazına durmuşlar ve sadece “sap gibi” durmuşlardır.
Hayatları boyunca camiye veya cemevine hiç uğramamış olanlar, bir azılı katili taltif için toplanmışlar; zafer işaretleri(?) yapmışlar; başına kızıl bez sarmış olan terörist anaları veya yandaş kadınlar da onlara eşlik etmişlerdir…
Ne cemevinden bir erkek çıkıp da “Bizim inancımıza göre, insan öldüren insan değildir! Bizim dergahımızda da yeri olamaz! Değer bulamaz!” demiştir, ne de cami imamı “Devlete savaş açan haydut ve eşkiyaların namazı kılınmaz!” diye reddetmiştir. Zavallı imam “meslekten men” ve geçim derdi endişesiyle gerçeği söylemekten çekinmektedir. Gariban cemevi dedesi de, cem için hiç uğramayan militanların, kendisini buruşturmak için uğramalarından korkmaktadır.
“Öyle bir dâvânın inatçısı olun ki; yolunda öldüğünüzde, kul da takdîr etsin, Tanrı da.”(Torlakon öğretisi)
Ve daha sonra bir soru daha sorarlar:
“HAKLARINIZI HELAL EDİYOR MUSUNUZ?” diye.
Cevap hemen yetişir; “EDİYORUUUZ!”
Fakat kimin hakkını kime helal ediyorlardır ki?
Çünkü hak helal ettiğini söyleyenler, teröristin yandaşları ve arta kalan teröristlerdir.
Oysa bu soru, katledilenlerin yakınlarına ve yetimlerine sorulmalı değil miydi? Bakalım onlar helal edecekler miydi haklarını?...
Sanki ortada bir orta oyunu oynanmaktadır.
Ve bu teröristin tâziye-teşekkür îlânını da sadece “En baba ulusalcı” geçinen Cumhuriyet Gazetesi vermiştir.
Güler misin, ağlar mısın derler ya hani. Fakat gülemiyoruz. Çünkü ağlanacak hallerden geçilmiyor. Bindik bir alâmete durumları yaşanıyor…
Bu ahvâle uyan bir olay geldi aklıma:
Köyün birine yeni bir imam gelmiş.
Bu köyün halkı konuşmalarından küfrü hiç noksan etmezmiş.
Günün birinde bir şahıs vefat etmiş.
Hocaya gelip durumu arz etmişler;
“Hocam! Bizim İbo öldü; bi’ salâsını ve’ ına goyen!”
Hoca vermiş salâsını.
“Hocam suyu ısıttık; yıkayam ına goyen!”
Mevtayı yıkamışlar.
“Namazını gılam ına goyen!”
Namazını kılmışlar.
“Hocam! Kazılmış mezar hazır! İbo’yu n’apam ına goyen?”
İmam da sonunda vaziyete uymuş:
GÖMÜN INA GOYEN!!!...
Türk Filozof TORLAKON