" EFENDİ DEME BANA !..."
Selamlaşma konusuna çok önem veren ve komşularının yüzünü asık görmeyi hiç istemeyen Filozof Torlakon, bir sabah bir komşusuna:
*** Günaydın Bekir efendi! Hayırlı günler, hayırlı işler! Yurdun-yuvan şen, ocağın da bereketli olsun!...
--- Senin de öyle olsun da! Bir daha “efendi” deme bana!!!
*** Hayırdır? O niye o?
--- Bana rahatsızlık veriyor!
*** Peki... Öyleyse ne diyem kardaş?
--- "Bey" de, "bay" de, "sayın" de... UYGUN bişey de!...
*** "Efendi" dememe niçin kızdın... Uygun bir sıfat değil mi?
--- Değil!!!
*** Niçin değil olsun... Koca Atamız bile, önde giden büyüklerimize "EFENDİLER!" diye hitap etmiyor muydu?
--- O eskidendi!!!
*** Peki ya şimdi?
--- Şimdi, çöpçüye, kapıcıya diyorlar "efendi" diye!!!
*** Peki “sayın” dediğimde bir rahatsızlık duymayacak mısın?
--- Niye duyayım ki?!
*** Bu aralar devletimizin altını oymaya ve insanımızı birbirine boğazlatıp, ülkemizi parçalamaya çalışan lağım farelerine “sayın” diye hitap edip durmak moda oldu da…
--- Beni başkaları hiç ırgalamaz! Sen “efendi” deme de ne dersen de!!!
*** Yaa!... Demek öyle... Peki sevgili komşum! N'olur sen bana "EFENDİ" diye hitap et de, BAHTİYAR OLAYIM!...
“En kötü gurbet, ilimden uzak kalmaktır. İlim ipini en önde göğüsleyenler, geride kalanların efendisi olurlar.”(Torlakon öğretisi)