CEMÂZİYELEVVEL
Hicrî takvime göre yılın 5. ayı olan Cemâzil-Evvel (1. Muharrem, 2. Safer, 3. Rebi’ul-Evvel, 4. Rebi’ul-Âhir, 5. Cemâzil-Evvel, 6. Cemâzil-Âhir, 7. Receb, 8. Şa’bân, 9. Ramazân, 10. Şevvâl, 11. Zil-Ka’de, 12. Zil-Hicce) halk arasında “Cemaziyelevvel” şeklinde söylenegelmiştir. Bir kişinin geçmişiyle ilgili olumsuzluklarını hatırlatmak için de kullanılır. “Biz onun cemâziyelevvelini de biliriz” deyiminin hikayesi de şöyle anlatılır:
Osmanlılarda arşivciliğe büyük önem verilir ve devlete ait her belge titizlikle saklanırdı. Şimdiki gibi dosyalama düzeninin olmadığı o dönemde devlet dairelerinde bu iş için çuvallar kullanılır ve her aya ait biriken belgeler bir torbaya doldurularak korunurdu.
Arşive kaldırılan belgelerin birbirine karışmamasının ve arandığı zaman kolay bulunabilmesinin sağlanması için torbaların üzerine iri yazı ile ait olduğu ayın adı yazılır, bundan sonra torbalar mahzene indirilip, orada sıraya konulurdu.
Yıllardan birinde cemâziyelevvel ayına ait belgelerin bir sandığa konulup, sandığın kapağı mühürlenerek belgelerin başka bir yere götürülmesi gerekmiş.
Arşivde görevli dar gelirli bir memur, istenilen belgeyi sandığa boşalttıktan sonra boş torbayı alıp evine götürmüş; bir süre sonra da yoksulluk nedeniyle bu torbadan kendine bir iç çamaşırı diktirerek, onu giymeye başlamış.
Torbanın üzerindeki saf bezir işi mürekkep, çamaşırın birkaç kez yıkanmasına karşın çıkmamış ve torbanın üzerindeki cemâziyelevvel yazısı, iç çamaşırın arka bölümünde olduğu gibi kalmış.
Birgün işyerindeki öteki memur arkadaşları, onun iç çamaşırının arka bölümündeki bu cemâziyelevvel yazısını görmüşler ve kendi aralarında gülüşmeye başlamışlar.
Bu dar gelirli memur, ilerideki yıllarda daha yüksek okullarda okumuş ve işinde daha yüksek makamlara yükselmiş. Artık kadife astarlı samur kürkler, mücevher işlemeli kaftanlar giyer olmuş.
Eski arkadaşları kendisine gıptayla bakmaya ve hatta onu zaman zaman da kıskanmaya başlamışlar.
Bir gün onun başarılarından söz edilirken, onu kıskanan eski arkadaşlarından biri hemen söze karışmış ve "Siz onun bugünkü durumuna bakmayın" demiş. "Biz onun cemâziyelevvelini biliriz."
"Cemâziyelevvelini bilmek" sözü o günden sonra, herhangi bir kişinin geçmişteki bir kusurunun unutulmadığını "üstü kapalı bir biçimde" anlatmak için kullanılmaya başlanmış…
(Kaynak: İleti olarak gelmiştir)