CANLAR MERHABA,
Çok değerli toplumbilimcimiz ve de iki gözüm kardaşım saygın Hakan YAVUZ, bir batılı bilim adamının yazdığı -Türk Milleti ve Tarihine ışık tutan- bir kitabı okuyup bilgece yorarak yeniden bir kitap (TÜRK’Ü BİLMEK, TÜRK’Ü SEVMEK) oluşturmuş ve önemine binaen kendi ifadesiyle “Bu kitabı, bir kitap yazmak için değil, hayatım boyunca sırtımda taşıdığım toplumcu duruşun ve mücadele çizgisinin çerçevesini özetlemek ve bir anlamda fikriyatımın anayasasını beyan etmek üzere hazırladım.” der ve naçizane düşüncemi sorar.
Derim ki:
Gördüğün gördüğüm,
Yorduğun yorduğum,
Kaygıların kaygılarım,
Önerilerin önerilerim,
Umutların umutlarımdır…
Önden giden her ne kadar ışık tutup yol gösteriyor olsa da, ondan;
Daha duru görüyor,
Daha doğru yoruyor,
Daha çok kaygılanıyor,
Daha çözümcül öneriyor,
Daha güçlü umutlar taşıyorsun…
BİR, İRİ ve DİRİ olamazsak GARİP olacağız.
Bizim garip olmamız,
İslâmlığın da, insanlığın da garip olmasıdır.
Bu gerçeği;
“Hıristiyan Batı merkezleri; Türk-İslam bileşkesinin, ezilen toplumlarda ortaya çıkardığı sinerjinin, küresel imparatorluk hedeflerinin önünde durabilecek yegâne güç olduğunu, çok iyi bilmektedirler.” diyerek ne güzel özetlemişsin…
İlimize(Devletimize), dilimize(Türkçemize), künümüze(Milletimize) sahip çıkamazsak,
Acı gerçekler Torlakon öğretileri şeklinde ortaya çıkmakta gecikmezler:
“Yabancıların sözleriyle konuşanlar, onların gözleriyle bakarlar.”
“Halka rağmen olan yönetimler kendi evlatlarını yiyerek beslenirler.”
“Onunbunun kanunlarıyla yönetilen bir ülkede, onunbunun adamları da çoğalır, çocukları da.”
“Ne kadar fazla yuvarlak olunursa, uçurumun dibi de o kadar çabuk boylanır.”
“İlkesi olmayanın kişiliği, kişiliği olmayanın ülküsü, ülküsü olmayanın da ülkesi olmaz.”
“Kendi aklına hâkim olamayanlar, başkalarının aklına mahkûm olurlar;
Kendi yurduna sahip çıkamayanlar; Vatan! Bayrak! Namus! diye ağlar dururlar.”
“Türk Milletinin acziyeti insanlığın felaketidir.”
“Dünya barışı ve insanlığın huzuru Türk Birliği ve Gücüne bağlıdır. Türk’ün boyun eğdirildiği bir dünyada insanlık yerlerde sürünüyor demektir.”
Türk Milleti, serçeye heveslenerek kendi yürüyüşünü de unutup yıkık dökük yapıldayan özentici kargalar gibi değil de, birinin başına bir hal gelince tek yumruk gibi olup yardıma koşan milliyetçi kargalar gibi olmak zorundadır.
Daha da ötesi; gözünden hiçbir şey kaçmayan, hiçbir şeyden korkmayan ve tuttuğunu da koparan Çakırkuşları gibi olmalıdır…
İki gözüm kardaşım Hakan YAVUZ’a sevgi, saygı ve selamlarımı sunarken, hayırlı çalışmalarında da zirve başarılar dilerim.
Ayrıca ve özellikle; bu kitabı, bu ülkeyi yöneten çobanlar da âcilen okuyup kavramalı ve gerekeni yapmalılar ki, Milletimiz bir daha İstiklâl Marşı yazmak zorunda da kalmasın, İstiklâl Mahkemeleri kurmak zorunda da…
Son sözleri, bu cennet vatanın havasını özgürce solumamızda en çok hakkı bulunan ATAMIZ’a bırakayım.
ESEN KALSIN KAVİM KARDAŞ.
(Türk Filozof Torlakon)
“Efendiler,
Bir şeyin zararıyla bir şeyin imhası ile yükselen şeyler bittabii o şeyden zarara uğrayanı alçaltır. Hakikaten Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki; Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir." (TBMM, 6 Mart 1922)
“Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır.” (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, s.543)
“...Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissî, fikrî ve fiilî olarak bütün davranış ve hareketlerimizle göstermemiz gerekir. Bilelim ki Millî benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin şikârıdır (avıdır). Millî varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı, bir Türk şairinin dediği gibi: (karşı duvardaki levhayı işaret ederek) ‘Türk’üm ve düşmanım sana, kalsam da bir kişi’ diyelim. Düşmanlarımıza bu hakikatı ifade ettiğimiz gün, kanaatimize, mefkûremize, istikbâlimize yan bakan her ferdi düşman telâkkî ettiğimiz gün, millî benliğe uzanacak her eli şiddetle kırdığımız, milletin önüne dikilecek her engeli derhâl devirdiğimiz gün, hakikî kurtuluşa vasıl olacağız.” (20 Mart 1923 Konya gençleriyle konuşmasından, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c.2, s. 144)
“İşittim ki, bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. Herkes kararında özgürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu mukaddes davaya inanmış bir insan sıfatı ile buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta, hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağını alır, bu şekilde Elmadağ’ına çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı savunurum. Kurşunlarım bitince de bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, temiz kanımı, mukaddes bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim!...” (Falih Rıfkı Atay)
“Bir milletin ruhu zaptolunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hâkim olmanın imkânı yoktur. Halbuki asırların yarattığı millî bir ruha, kuvvetli ve daimî bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz.” (30 Ağustos 1924)
“Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” ( 1930 )
“Yabancıların sözleriyle konuşanlar, onların gözleriyle bakarlar.”(Torlakon öğretisi)
“Türk çocuklarındaki kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça, büsbütün Türk çocukları kendileri için lâzım gelen hamle kaynağını o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocukları bağımsızlık fikirlerini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler, harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eğmeyeceklerdir.” (Şemsettin Günaltay, 1951 Olağanüstü Dil Kurultayı, s.33)
“Türk Milleti asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli bir lazıme-i hayatiye etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklâlsiz yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” (1922)
"Efendiler, sırası gelmişken AZİZ MİLLETİME ŞUNU TAVSİYE EDERİM Kİ; BAĞRINDA YETİŞTİREREK BAŞININ ÜZERİNE KADAR ÇIKARACAĞI ADAMLARIN KANINDAKİ, VİCDANINDAKİ ÖZ CEVHERİ ÇOK İYİ TAHLİL ETMEK DİKKATİNDEN BİR AN BİLE GERİ KALMASIN." (Söylev’den)
"Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır." (Cumhuriyet’in 10. Yılı Nutku, 29 Ekim 1933)
Kitabı indirmek için alttaki Kaynak kısmına tıklayınız.