(Bu yazı Temmuz 2007 seçimleri öncesi yazıldı. Terörün faturası terörle mücadele edenlere ve devlete kesilirken, asıl teröristler aklandı ve devlete açıkça meydan okuyup pazarlık eder hale getirildi. Alt kimlik-üst kimlik tartışması başlatan kimliksizler, hain ve soysuzlarla birlikte Türk’ü öz yurdunda garip ve azınlık bellemeye çalıştılar. Ülkeyi değil bölünmeye, içsavaşa ve parçalanmaya doğru sürükleme gayretindeler. Küresel sömürünün hedefi olan “2015 yılına kadar Türkiye’nin parçalanması; büyük Ermenistan, büyük İsrail ve batıda İyonya için toprak hazırlanması, Türk’ün Anadolu’dan silinmesi” yolunda fütursuzca ilerliyorlar. Devletin bekasından asıl sorumlu olanlar ise “Dur bakalım n’olacak?” beklentisi içersinde…

Görünen köy kılavuz istemediği için “Bu seçim kesinlikle engellenmelidir!!!...” demişiz.

Yanlış mı demişiz?...)

BU SEÇİM KESİNLİKLE ENGELLENMELİDİR!!!...

       *     *     *

Dağdaki hain, insanımızı katlederken, meclisteki hainin ülkemizi yönetmesine izin verilemez!...

Bu ortamda seçime gitmek demek; ülkenin iç harbe sürüklenmesi, küresel güçler tarafından saldırıya uğrayıp işgal edilmesi ve bilmem kaç parçaya bölünmesi yolunda birkaç adım daha atmak demektir!!!.

Milyonlarca şehidin kanlarıyla, gazilerin kopan organlarıyla, yoksul halkımızın alınteri ve emekleriyle binbir güçlükle oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi elleriyle kendi sonunu hazırlayamaz!!!.

Dolayısıyla; BU SEÇİMİN YAPILMASI KESİNLİKLE ENGELLENMELİDİR!!!...

Devletimizin devamı ve Cennet vatanımızın bütünlüğü yolunda gönüllü olarak en önde can veren koçyiğitlerin tamamına yakını milliyetçi ve de ülkücü evlatlarımızdır.

Devletimizin devamına ve vatanımızın da bütünlüğüne kasteden hainlerin durumu ise ayan beyan ortada.

Hal böyleyken, milliyetçilerin meclise girmesini, hainlerin meclise girmesinden daha vahim gören bir şahsiyete bir daha seçim kazandırılmasına ve hele hele de beklediği gibi seçilecek hainlerle koalisyon kurup devletin canına okumasına izin verilemez, verilmemeli!!!...

Onun için BU SEÇİM KESİNLİKLE ENGELLENMELİDİR!!!...

Eğer seçim yapılacak olursa, olanlara ve içine düşürüldüğümüz şartlara isyan eden birçok duyarlı vatandaş şöyle haykırıyor: "Oy pusulasına - Hepinizin ...na koyim emi!- diye yazacağım!!!."

Bölücü ve hainler ise nereye oy vereceklerini gayet iyi biliyorlar.

Evet... Ne yazık ki ahval bu minvalde.

Halkın takdirini kazanabilmiş bir muhalif yapılanma yok ortada.

Eğer MHP şu anki genel başkanla değil de milliyetçi bir başkanla bu seçime girmiş olsaydı, AKP'nin alacağı oylardan daha fazlasını alarak tek başına iktidara gelirdi...

Bölücü ve hainlerin AB'si, ABD'si, AİHM'si, BM'si, siyonist lobileri, küresel sermayeyi elinde tutanları, küresel haydutları ve atını itini nallamış her türlü destekcisi var ve ortada cirit atıyor.

Türk'ün ise Türk'ten başka dostu yok.

Garip bırakılmış ve eli kolu bağlanmış Türk toplulukları ise birbirinin feryadına koşamaz hale getirilmiş.

Bosna'daki soykırıma seyirci kalındı.

Azerbaycan'daki katliam ve işgallere seyirci kalındı.

Çeçenistan ve Doğu Türkistan'daki vahşetlere seyirci kalınmaya devam ediliyor.

Kerkük ve Kuzey Irak'ın genelindeki Türk soydaşlarımızın yok edilmesine de seyirci kalınmakta olduğunu ibretle izlemekteyiz.

Sittiretecik ortağımız ABD yüzbinlerce silahı bölücülere bilinçli olarak dağıttı.

Silahlandırılan hainlere peşmerge kıyafeti giydirip sınır bölgemize yığdılar.

Sittiretecik dostu ABD'nin teröristlere karşı birşeyler yapması umuduyla yıllarca oyalanan Türkiye hem avucunu yaladı ve hem de hiç ummadığı bir noktaya getirildi. Küresel haydut ABD bir yandan arka ayağıyla kulağını kaşırken, öbür yandan da bölücüleri Devletimize kafa tutacak bir konuma getirdi.

Ülkemiz toprakları üzerinden Irak'a geçen CIA ajanları ve MOSSAD ajanları tarafından eğitilen hainlerin saldırı teknikleri bile adamakıllı değişti ve aralarında üst rütbeli subaylarımızın da olduğu çok sayıda şehid verdirildi...

Gerek ABD ve gerekse mevcut Irak yönetimi, Türkiye'ye yönelik terörün önlenmesi konusunda hep "Sorunun müzakereler yoluyla çözülmesi" mavalını okuyup durdular. Aslında bu söylemden kastedilenin Türkçesi şuydu:

"Barzani'nin Türkiye'den istemiş olduğu vilayetler, ABD yönetiminin önermiş olduğu bölünmüş yeni Türkiye haritası ve asıl mal sahibi olarak da Türkiye'nin masaya oturup bir öneri sunması. Hangi yeni haritaya razı olunacak? İskenderun'dan Trabzon'a olan bölünme çizgisine mi yoksa Mersin'den Ordu'ya kadar olanına mı?"

Yani; müzakereyi kabul demek = bölünmeyi kabul demek...

Ülkemizin bu durumlara getirilmesinde en büyük payı olan 28 Şubat Siyonist Cuntacılarına bela okuyun...

Türkiye sınırları dışındaki canlarımızı bir kenara bırakıp kendi canımızın derdine düşürüleceğiz.

İç harbin sonunda nüfusumuz kaça inecek ve sınırları olan bir ülkemiz kalacak mı?

Düşünülmesi bile insanın kanını donduran bu gerçeklerin gün be gün yaklaşmakta olduğunu görelim artık.

Ve bu saatten sonra da bu ülkeyi ancak ve ancak tek başına iktidar olmuş, ordusunun ve halkının ezici gücünü arkasına almış "Kafatasçı" bir iktidar kurtarabilir.

Her türlü yabancı birliktelik ve tuzakları tarihin çöplüğüne atarak "Türk Birliği"ne adamakıllı inanmış serdengeçtilerin iktidarı kurtarabilir.

Ve şurası da kesinlikle akıldan çıkarılmamalıdır ki;

Yeryüzündeki barış ve insanlığın huzuru kesinlikle ve kesinlikle Türk Birliği ve Gücüne bağlıdır.

Aksi takdirde Dünya'yı kan, gözyaşı ve b.k götürmeye devam edecek.

Mevla insanlığın yüzakı necib milletimi korusun ve yüceltsin.

ESEN KALIN...

20 Temmuz 2007

(ENTÜRK ALPERHAN TORLAKON)