DOĞU TÜRKİSTAN TOPRAKLARI KİMİNDİR?
“Ne kadar mantıksız sorudur bu?” demekte haklısınız. Sizin gözünüz sizin, benim canım benim. Amerikanın toprakları Amerika’nın, Türkiye’nin toprakları Türkiye’nin olduğu gibi, Doğu Türkistan toprakları da Doğu Türkistan’ın (Uyguristan toprakları Uygur’undur).
Ama 1949 senesindeki Stalin ile Mao’nun gizlice anlaşmasından sonra, Doğu Türkistan’a akıp gelmekte olan Çinliler, haddini bilmeyip (şaşırarak) “Doğu Türkistan (Uyguristan) toprakları Çin’indir” demeye başladılar. Tabiri caizse, bu cümleyi sanki Sırat köprüsü yaptı, bunu söylemeyene “aş, iş” yok, hatta “hayatlık yok.
Çin zalimleri bu dayatmayı hür dünyada başka ülkelerde hem denemeye başladı.
Çin zalimleri diyor ki: “İster hükümet…, teşkilat insanlardan teşkillenir, o insanların mutlaka zayıf noktaları vardır; işte onu orasından yakalamak lazım…”
Mesut Yılmaz başbakanken “Doğu Türkistan toprakları Çin’indir” diye, çok talihsiz cümleyi kullanmasında Çin’in hokus-pokus hünerleri… oldu. Bu söz 30 milyon Uygur’un yüreğine 30 hançer gibi saplandı. Çin bu sözü ve görünüşü TV’de her gün 5 defa 5 sene verdi.
Çin zalimleri bir taşla birkaç kuş vurdum, diye çok sevindi.
Altay, Pamir, Tenri dağlarının başından akmakta olan kanlar derya oldu…
“Mesut Bey’in tarihten hiç mi haberi yok?!” “Olmaz olsun böyle kardeş!” “Yabancının yandan, akrabanın yaptığı candan geçiyormuş….”
Bir ülkenin başbakanlık tahtında oturarak, ikinci bir ülkeye, üçüncü bir ülkeyi ne hakla satarsın ya?!
Biz topraklarımız için milyonlarca şehit verdik, belki de şehitlerimiz kemikleri toplansaydı Altay, Pamir gibi dağ olurdu. Yine de şehit vereceğiz, biz de insan toprağımızda bağımızı, devletimizi tekrar kuracağız.
Zaten bin sene önce “devleti nasıl idare etmek lazım?” kitabını Tenri dağlarında Yusuf Has Hacip yazdı.
Bütün dünya halkından ricamız; Çin’in oyununa gelmeden, “Uygur toprakları Uygur’undur” deyin.
Kardeş ülkeler, değerli kardeşler, elinizden gelirse, Allah’tan başka kimseden korkmayın, yüreğiniz varsa, tarihi gerçeklere saygınız varsa, “Doğu Türkistan toprakları doğu Türkistan halkınındır” deyip, bize iyilik yapın…
Sayın Erbakan gibi, Çin yetkililerinin gözüne bakarak: “Neden bu kadar zulüm ediyorsun, benim Müslüman Uygur Türklerime he!” deyin!
Sayın Amerikalı yazar Kristeyin Taylor gibi, Uygurlara sahip çıkarak, Çin zalimlerine bakıp: “Durdur soykırımı, hey insan eti yiyen mahluklar!” deyin.
Sayın Mariya Gabay’ın (Alman) gibi: “Bizim en eski atalarımızı, ecdatlarımız Pamir dağlarından, yani Doğu Türkistan’dan Avrupa’ya göç ederek gelmiştir” deyin.
Onları demek istemezseniz, “Uyguristan’ı tanımıyoruz. Doğu Türkistan’ı bilmiyoruz… Hindistan Hindiye aynı bir ülke, ama Türkiye, Türkistan ayrı iki üç ülke” deyin.
Tek ricamız Allah rızası için “Doğu Türkistan toprakları Çin’indir” demeyin… Eğer bu talihsiz cümleyi söylerseniz, yanmakta olan bir insanın üstüne, benzin dökmüş oluyorsunuz.
Böyle yapmak bırakın kardeşliği, insanlığa reva mıdır?
“Çin’in toprak bütünlüğüne saygı göstereceğiz…” demeden de, başka saygı sözleriyle çok yakın dost olma imkânlarınız vardır.
Çin gerçi 24 seneden bu yana bütün üretimimizi baltaladı. Çin’in ıvır zıvırları Türkiye’ye, Türkiye’nin altın dolarları Çin’e akıyor.
Üretimde Çin 90 yaşındaki ninesine saman şapka ördürtüyor. Bir kör insana mesaj yaptırıyor, hepsini çalıştırtıyor. Köy, şehir karışımı bölgeler yapıyor. Üretimdeki metotlarından öğrenmemiz, sanayileşmede ruh ve rekabeti elden vermememiz lazım.
Haddini bilmezler bizle “TAVUK FİRMAMIZ” diye dalga geçmesin.
Türk halkı daha çalışkan, zekidir. Elin yaptığı sanayi biz neden yapmayalım?
Bugünlerde reklamlar hep bisküvi…
Büyük düşünelim. Çin Hint uzay gemisini konuşur oldu.
Çin işçisinin iki günde ürettiği saate, çiftçimizin bir senede ürettiği buğday, yağı değişmeyelim!
Çin malları tek tük iş adamlarına fayda verebilir, ama bütün ülkemizi çökertir.
Çinliler ayrı dünya pıshikisi, huyu…, suyu…., çok iç hesap, anlaşma, masa üstü lerde hep kazanan, dilinin altında gizli dili, “anlaşma” maddeleri altında “kapan”ları olan insanlar.
Bugün Doğu Türkistan’ın başına gelenler, yarın başkalarının başına gelebilir!
Çin’in sihirli oyunları, yaldızlı baloncuklarına kanarak, tarihimize olan saygıyı yitirmeyelim!
“Doğu Türkistan toprakları Doğu Türkistan halkınındır, Çin’in değildir asla!”
Bu cümleyi insanlık adına bütün insanların söylemesini arzu ediyoruz.
19.05.2009
Zeynure İsa
(DOĞU TÜRKİSTAN GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU BAŞKANI)
DOĞU TÜRKİSTAN’I UNUTMA, UNUTTURMA!...
“MAO TARZI” İŞKENCE........
Dünya tarihine zalimliği ve gaddarlığı ile geçen Mao Tse-Tung, yalnızca Doğu Türkistan Müslümanlarına değil, kendi vatandaşları da dahil olmak üzere tüm Çin halkına akıl almaz işkenceler uygulatmıştır. Özellikle Kültür Devrimi adı verilen barbarlık döneminde, Mao'nun emrindeki Kızıl Muhafızların yaptıkları, büyük birer insanlık suçudur. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
(Sol üstteki resim) Kızıl Muhafızlar rejim aleyhtarı olarak gördükleri herkesi acımasızca katlediyorlardı. Resimde Pekin ele geçirildikten sonra nehir kenarında öldürülen mahkumlar görülmektedir. (Sağ üstteki resim) Toprakları ellerinden alınan çiftçiler, Mao'nun militanları tarafından oluşturulan "halk mahkemeleri"nde yargılanıyor, ardından acımasızca katlediliyorlardı.
Özel kelepçeler takmak ve bunları mahkumların bileklerinde iyice sıkmak Mao'nun cezaevlerinde yaygınlıkla kullanılan bir işkence biçimiydi. Mahkumların ayak bileklerine aynı zamanda zincirler de geçiriliyordu. Hatta bazen kelepçeler mahkumun ne yemesine ne içmesine ne de tuvalete gitmesine imkan verecek şekilde penceredeki parmaklıklardan birine tutturuluyordu. Amaç bireyi küçük düşürmek, aşağılamaktı... Halk hükümeti, her türlü işkenceyi yasakladığını iddia ettiğinden, buna resmi dilde cezalandırma ya da ikna adı veriliyordu.(1)
Hepsi ölüme mahkum edilen devrim karşıtları, bütün halkın davet edildiği açık duruşmalarda, Kızıl Muhafızlar tarafından parçalanıyordu... Kızıl Muhafızlar bazen parçaları kızartıp yiyor ya da hala canlı olan mahkumun gözleri önünde ailesine yedirtiyordu.(2)
(Evet, yanlış görmüyorsunuz. Kızarmış bebek yiyen bir Çinli...
Çağdaş yamyamların esaretinde inleyen Doğu Türkistan ne zaman hür olacak?...
Hem oranın adı "Sincan-Uygur Özerk Bölgesi" değil, Türk'ün Atayurdu DOĞU TÜRKİSTAN!...)
Komünizmin Kara Kitabı isimli eserde, Mao döneminde tutuklanan üniversite profesörlerine yapılan insanlık dışı işkenceler bir gözlemcinin sözleriyle şöyle aktarılıyordu:
Profesörlerin boyunlarına da içleri taşla dolu kovalar asılmıştı. Müdürü fark ettim. Kova o kadar ağırdı ki, madeni tel deriye iyice gömülmüştü, adam sallanıyordu. Hepsi yalınayak, gonglara ya da tencerelere vurarak alanı dolaşırken bağırıyordu: 'Ben haydut bilmem kim'. En sonunda tümü dizlerinin üzerine çöktü, tütsüler yaktı ve Mao Tse-Tung'a suçlarını affettirmek için yalvardı... Birkaç kız bayılacak gibi oldu. Dayak ve işkenceler bunu izledi. Daha önce hiç böyle işkence görmemiştim: onlara atık maddeleri ve böcekler yediriliyor ve elektrik veriliyordu. Cam kırıkları üzerine diz çökmeleri için zorlanıyorlar, kollarından ve bacaklarından askıya alınarak uçak durumuna sokuluyorlardı.(3)
Aynı kitapta cezaevlerinden şu şekilde bahsediliyordu:
En değişik ve en sadist işkenceler sıradan uygulamalardı. Bunların arasında en yaygın olanı bileklerden ya da işaret parmaklarından askıya alınmaktı... En kötü gaddarlıklar denetimsiz bir biçimde ortalığı kasıp kavurabiliyordu. Bir kamp komutanı birçok tecavüz olayının yanı sıra, bir yıl içinde 1.320 tutukluyu ya katlettirmiş ya da canlı canlı toprağa gömdürmüştü.(4)
1. Komünizmin Kara Kitabı, s. 668
2. Komünizmin Kara Kitabı, s. 617
3. Ken Ling, Miriam London ve Tai-ling Lee, La vengeance du ciel: un jeune Chinois dans la Revoluion culturelle, Paris, Laffont, 1981 (İngilizce orijinal basım 1972), s. 20-23
4. Komünizmin Kara Kitabı, s. 621
Çin zulmüne dikkat çekebilmek için kendilerini yakan Doğu Türkistanlı canlarımız.
Duvar diplerinde enselerinden kurşunlanarak katledilen canlarımız.
Çin Hükümeti, katlettiği çocukların ailelerinden, harcadığı kurşunların parasını da alıyor...
Bu vahşi yaratıkların âdi ürünlerine para verirken, vicdanlara da sormalı...