Doğu Türkistan’da Milli Mücadele
(Mehmet Emin BATUR)
Çeçenistan Rusların, Keşmir topraklarının üçte ikisi, Hindistan’ın, Filistin İsrail’in, Afganistan ve Irak’ta Amerika’nın, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi Ermenistan’ın işgali altındadır. Bunların dışında daha birçok ülkeler de sözde özerklik statüsü altında dünyanın bir takım zorba devletleri tarafından işgal edilmiş olup, halkları köle muamelesi görmekte ve bütün hakları da işgal güçleri tarafından sömürülmektedir.
Doğu Türkistan’da Çin işgali altında olup, Çin’in 1955 yılında dünya kamuoyunun gözünü boyamak için tanıdığını ilan ettiği sözde özerklik statüsü altında ekonomik yönden sömürülmekte, Doğu Türkistan Türkleri de asimilasyon, soykırım ve sürgünlerle iç içe yaşamak zorunda bırakılmışlardır.
Kendi vatanlarında olmalarına rağmen işgalciler tarafından devamlı surette insanlık onurları zedelenen, ırki aşağılanmalarla karşılaşan, ülkesindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerinden dilediklerince istifade edemedikleri için sefalet içinde yaşamak zorunda kalan insanların günün birinde milli direniş pozisyonuna geçmelerinden daha tabii bir davranış olamaz…
İşgal altındaki ülkelerin halklarının sözün bittiği ve “bıçağın kemiğe dayandığı” bir noktada işgal kuvvetlerine karşı milli bir reaksiyon göstermeleri tabii bir olgudur. İnsanların fıtratlarında var olan zulme ve işgale karşı başkaldırma hareketini yok saymak veya onların sergiledikleri milli duruş ve mücadele biçimlerini “terör hareketi”, eylemcileri ise, “terörist” olarak adlandırmak son derece yanlış ve işgalcileri cesaretlendiren bir davranıştır.
İnsanlara Doğuştan itibaren yüce yaratıcı tarafından bahşedilen insani hakların zorba işgalciler tarafından ayakaltı edilmesini normal karşılayan, zalim işgalcilerin menfur tutumlarını doğrudan ya da dolaylı olarak destekleyenler kendi geleceklerinin de temellerine dinamit koyuyorlar demektir.
Çünkü işgalci ve zalim devletler günün birinde gözlerine kestirdikleri her ülkenin kapısını çalabilirler. Bu sebeple her devlet ve millet, kendi sınırlarına dayanabilecek olan işgalcilere karşı daima uyanık ve tetikte olmak mecburiyetindedirler…
Özellikle de Türk milleti tarihin her döneminde “Sütçü İmam”lar çıkartmış, vatanına, istiklaline kast eden düşmanları en olumsuz şartlar altında dahi vatanından kovup atmayı başarmıştır.
Doğu Türkistan’ın İstiklal mücadelesi dünyanın birçok ülkelerindeki Doğu Türkistan diasporası tarafından, üzerinde yaşadıkları ülkelerin yasaları çerçevesinde siyasi yönden sürdürülürken, Doğu Türkistan’da da farklı mücadele yöntemlerini tercih eden Türk milli güçleri Çin işgal güçlerine karşı daha etkili olacağına inandıkları yöntemlerle bir mücadele vermektedirler.
Doğu Türkistan milli güçlerinin ülke sınırları içerisinde vermekte oldukları şerefli bir mücadeleyi sadece düşman entrikalarının bir ürünü olduğu şeklinde izah etmek işgal altındaki ülkelerde insanlık tarihi boyunca devam edip gelen bir gerçeği inkâr etmek olur.
Çünkü tamamıyla işgal kuvvetlerinin tahakkümünü kabul ederek teslimiyet içine girmiş ve esaret altında yaşamayı içine sindirmiş bir millet için dış ülkelerde sürdürülecek bir siyasi mücadele şekli, bağımsızlık mücadelesi olmaktan ziyade “akıntıya karşı kürek çekmeye” benzer bir davranıştır. Bir milletin İstiklal mücadelesi, ülke içerisindeki milli güçler tarafından desteklenmiyorsa asla başarıya ulaşamaz…
Doğu Türkistan’da 1931 Kumul Milli Ayaklanması, 1944 İli Milli Ayaklanması, 1955 Atçüy milli ayaklanması, 1990 Barın Milli Ayaklanması 1997 Gulca Milli ayaklanması, 4 Ağustos 2008 Kaşgar Semen yolu Olayları ve daha burada adlarını sayamayacağımız kadar çok sayıdaki Doğu Türkistan Milli güçlerinin meydana getirdikleri milli direniş hareketleri vuku bulmamış olsaydı Doğu Türkistan diasporasının dış ülkelerde sürdürdükleri siyasi mücadelenin anlamı ne olurdu? Doğu Türkistanlılar bu soruyu kendilerine tekrar, tekrar sormalıdırlar!