Çeçen komutan Abdülazimov: İmanımız için savaştık
Havalimanında pasaportunu yırtarak iadeden kurtulan Çeçen, Moskova'daki tiyatro baskınını anlattı.
3 kardeşi ve damadı katledilen Çeçen komutan, "İmanımızı korumak için savaştık. Lütfen Çeçenya'yı unutmayın. Rusya Çeçen cihadını karalamak için kendi vatandaşlarını dahi katlediyor..." dedi.
İmran komutanı havaalanındaki o acı görüntüleri ile tanıdık. Çeçenya dağlarında vatanını savunmuş bir özgürlük savaşçısı. 3 kardeşini ve damadını Ruslar katletmiş. Dağlarda Ruslarla vuruşurken ailesinin tüm fertleri hedef yapılmış. Çeçen Milli Mücadelesi esnasında ağır yaralanmış ve ülkemize sığınmış bir mülteci. Eğer o son dakikada pasaportunu yırtmasaydı diğer birçok Çeçen Müslüman gibi Rusya'ya iade edilip, katledilecekti.
İade süreci maalesef hala devam ediyor.
BM, Mültecilik başvurusunu kabul etmezse 6 ay sonra Türk İçişleri Bakanlığı kesinlikle iade edeceğini duyurmuş.
Bu arada "Çeçenya'yı unuttunuz" diyor Komutan. Rusya, dünya kamuoyuna Çeçenya'yı unutturmak için her türlü propagandayı yapıyor. Bu amaçla kendi vatandaşlarını dahi katlediyor.
İmran Komutan'ın bir kız kardeşi 23 Ekim 2002 tarihinde Moskova'da tiyatro salonuna düzenlenen saldırıda gazla boğularak katledilmiş. Ruslar dünya kamuoyuna baskın için "Çeçenler yaptı" demiş ama Çeçen Komutan kız kardeşinden biliyor ki, bu işi Çeçenler yapmadı.
Ruslar, olaydan 15 gün önce aralarında İmran Komutanın kız kardeşinin de bulunduğu Çeçenleri gözaltına almış ve o gün o salona zorla sokmuşlar.
Şimdilik 6 ay rahat. İstanbul'da ailesi ile oturuyor. Çeçen Komutan İmran Abdulazimov ile tüm bunları anlatıyor:
- Öncelikle sizi tanıyalım İmran Bey...
- 1958 Çeçenistan doğumluyum. Milionşikova Üniversitesi Kimya Bölümü'nü bitirdim. 1980-1987 yılları arasında Anisimova fabrikasında çalıştım. 1987-1998 yılları arasında Grozni'de Genel Müdürlük yaptım.
Sonra, bildiğiniz gibi işgal başladı ve biz de vatanımızı, namusumuzu, imanımızı kurtarmak için savaşa girdik.
- Bu savaş sırasında yaralandınız...
- Evet. 2000 yılında ağır yaralandım. Grozni'de yer alan hastanede 1 ay tedavi gördüm. Tedaviden sonra ailemin yanına Gudermes'e gizlice geçtim. Gudermes'e geçtikten 3 gün sonra Rus istihbaratında görevli kişilerin eve gelmeleri ve beni sık sık sormaları nedeniyle eşim ve çocuklarımla birlikte Jukarta köyüne geçtim. Sonra ameliyatımın dikişlerinin açılması üzerine Kurçaloy Hastanesi'nde tekrar ameliyat oldum. Güvenlik nedeniyle ameliyattan 1 saat sonra hastaneden ayrılarak Jukarta köyüne döndüm.
1 ay sonra Rus İstihbaratı tarafından yerimiz tespit edildiğinden tek başıma Gudermes'e döndüm.
"TÜRKİYE TEK KURTULUŞUMUZDU"
- Türkiye'ye nasıl geldiniz?
- Gudermes'e dönüşümden sonra kız kardeşim Serija Djalilova ile birlikte Türkiye'ye giriş yaptım. Türkiye bizim için tek kurtuluştu. Türkiye'de 10 gün kaldıktan sonra ben Azerbaycan'a, kız kardeşim ise Rusya'ya (Çeçenistan'a) geçiş yaptı.
Eşim ve çocuklarım Azerbaycan'a geçmek için 3 ay pasaportlarının çıkmasını beklediler. Bu 3 aylık sürede evleri her gün Rus İstihbaratı tarafından basıldı.
Baskılara dayanamayan ailem Dağıstan'a geçmek zorunda kaldı ve oradan da 2 hafta sonra Azerbaycan'a geçiş yaptılar.
"KIZ KARDEŞİM SERİJA'YI ŞEHİT ETTİLER"
- Kız kardeşinize ne oldu peki?
- Kız kardeşim Serija Djalilova Rus istihbaratı tarafından 3 defa, Kadirov taraftarlarınca da 1 defa gözaltına alındı.
Maalesef son gözaltıdan sonra kendisinden haber alınamadı.
- Neden gözaltına alındı? Nedenini söylediler mi?
- Evet. Gözaltına alınma nedeni olarak benim kendilerine karşı savaştığım söylendi. Ruslar gözaltına aldıklarında yüksek miktarda paralar ödeyerek serbest bıraktırdık, Rus Hükümeti yanlısı Çeçenler tarafından evinden alınıp bir evin bodrumuna kilitlendiğinde de akrabaları olan Yahite'nin kızı Kadirov'un yardımcısı ile evlenince serbest bırakıldı.
- Peki, kaybettiğinizi nasıl öğrendiniz?
- Serija serbest bırakıldıktan 1 yıl sonra benim yanıma gelmek için arkadaşı Havva ile birlikte yola çıkmıştı. Azerbaycan sınırında Ruslar tarafından gözaltına alındı. Serija ile yola çıkan Havva beni telefonla arayarak kardeşimin gözaltına alındığını ve yerimizi değiştirmemiz gerektiğini haber verdi.
Gözaltına alındıktan sonra yapılan tüm araştırmalara rağmen kendisinin izini bulamadık. En son avukatımız Serija Djalilova'nın öldüğünü söyledi.
"DİĞER KIZ KARDEŞİMİ DE ŞEHİT ETTİLER"
- Diğer kardeşinizi de çok acı bir şekilde kaybettiğinizi duydum.
- Maalesef. Diğer kız kardeşim Yesira Vitaliyeva da Ruslar tarafından katledildi. Kız kardeşim Yesira'nın eşi, Çeçen komutanlarından Şamil Basayev'in silah arkadaşı olduğu için defalarca gözaltına alındı ve her defasında gözaltından para ödenerek kurtarıldı.
- Onu nasıl kaybettiniz peki?
- 23 Ekim 2002 tarihinde Ruslar tarafından tiyatro salonunda öldürülen kişiler arasında kız kardeşim Yesira da vardı.
Rus internet sitelerinde Yesira'nın baskını gerçekleştiren grubu örgütlediği iddia edilse de Yesira, olayın gerçekleştirildiği tarihten 15 gün önce Ruslar tarafından gözaltına alınmıştı. Yani olayı içeriden idare etmek gibi bir şey söz konusu değil. Bilinçli olarak aldılar.
"ÇEÇEN CİHADINA KATILDIĞIM İÇİN AİLEMİ KATLETTİLER"
- Neden ailenize ve size karşı resmen savaş açtılar?
-Bu sadece benim ailemin başına gelmedi. Çeçenya'da her aile benzeri süreçleri yaşadı. Ama benim özellikle cihada katılmış olmam Rusları ve işbirlikçilerini aileme saldırmaya teşvik etti. O tarihlerde ben Ruslara karşı savaşmaktaydım. Bu yüzden beni ele geçiremeyen Ruslar bana ve aileme destek olan bütün yakınlarıma zulmettiler ve birçoğunu da katlettiler.
-Savaşta da kaybınız oldu.
-Evet. Cihad sırasında kızım Heydi Vitelieva'nın eşi Arbi Tovzaraliyev de Rusya ile devam eden çatışmalarda 2004 yılında hayatını kaybetti.
"BABAM BİZİ SABAH NAMAZINA KALDIRIRDI"
Çeçen komutanın kapı komşusu ve süreç boyunca ailesi ile birlikte hareket edip, kamuoyunu bilgilendiren Kardelen-Der Genel Başkan Yardımcısı Nuray Canan Bezirgan da komutanın 10 yaşındaki çocuğu İslam'ı şöyle anlatıyor:
"Adı İslam, henüz 10 yaşında. Büyük idealleri olsa da o bir çocuk. Sarı saçlı, mavi gözlü, özgür Çeçenistan hayaliyle yatıp kalkan bir çocuk. İnsanın doğduğu topraklardan sürgün edilmesinin mahzunluğunu, muhacirliğin ne demek olduğunu biliyordum. Ezanı duyunca gözlerinin içi gülerek caminin yolunu tutan, çikolata-şekerleme, ne ikram ederseniz edin teşekkür edip almak istemeyen, çok güzel Kur'an okuyan, hep ölçülü ve her zaman terbiyeli bir çocuk İslam. İki halası ve eniştesi Ruslarca katledilmiş bir çocuk.
'Babam bizi sabah namazına kaldırırdı hep, ama hep. Babam için çok üzülüyorum, teheccüde kalkıyor, namaz kılıyor, dua ediyorum. Onu çok özledim' dedi bana İslam.
Allah bu çocukları çok sevdirdi bana. Günlerdir gözyaşlarına şahit olduğum bu çocukların ahları, yapıştığınız koltuklarınızı, makam ve mevkilerinizi tarumar eder beyler."
"RUS İSTİHBARATI PEŞİME DÜŞTÜ"
- Sizin peşinize de düştüler.
- Elbette. Ağır yaralandım ve Çeçenya dışına çıkmam lazımdı. Rus İstihbarat örgütü tarafından kiralanmış Çeçen asıllı bir bayan Azerbaycan'a gelerek bizimle irtibata geçti.
Tedavi amacıyla Azerbaycan'a geldiği ve kalacak bir yerinin olmadığını bir yakınımız vasıtasıyla bize iletti. Birkaç gün evimizde misafir kalıp Çeçenistan'a döndükten sonra o yakınımız bize o bayanın Rus İstihbaratına çalıştığını öğrendiğini bildirdi.
İki hafta sonra Çeçen dostu Azerbaycanlı bir polis bize gelerek, 'Lütfen buradan gidin. Çünkü bu resimler bize geldi ve Ruslar seni almak için bir ekip gönderiyorlar. Kaçmazsan biz seni vermek zorunda kalacağız' dedi. Evimizde cep telefonuyla çekilmiş resimleri görünce bu bayanın istihbaratçı olduğunu anladım ve Rusların benim peşimde olduğuna emin oldum.
- Sonra?
- Kendimi ve ailemi korumak amacıyla Mart 2008'de Azerbaycan'dan Türkiye'ye pasaportumla geçiş yaptım. Benden sonra eşim ve çocuklarım da Türkiye'ye yasal yollardan geçiş yaptılar. Sonra bildiğiniz süreci yaşadık.
"TÜRKİYE BİZİM BÜYÜK AĞABEYİMİZDİR"
- Evet. Türkiye sizi havaalanında, pasaportlarınızı yırttıktan sonra, eşinizin ve çocuklarınızın gözyaşları ile tanıdı.
- Acıydı. Buraya biz kardeşlerimize sığındık. Türkiye bizim büyük ağabeyimizdir, böyle teslim edilmek isteneceğimizi tahmin bile etmedik.
- O gün iade edilseydiniz ne olurdu?
- Kız kardeşlerim Yesira ve Serija ile erkek kardeşim Hamzat ve damadım Arbi gibi ben de Ruslar veya onların işbirlikçileri tarafından katledilirdim.
- Neden iade edilmek istendiniz?
- Rusya istedi.
"İADE SÜRECİNDE ÇOK ZOR GÜNLER YAŞADIM"
- Neler yaşadınız bu süreçte?
- Çok zor günlerdi. 2 ay kadar nezarette kaldım. Her gün Rusya'ya iade edilme tehlikesiyle yaşadım. 2 defa kendi paramla uçak bileti aldırdılar. 'Ben size emanetim' dedim, 'İadem sizi de katil yapar' dedim. Dinlemediler.
O gün, son anda pasaportu yırtmak aklıma geldi. Rabbimin bir hediyesiydi o bana. O anda medya mensuplarının orada olması ve tüm Türkiye'nin bundan haberdar olması iademi engelledi.
- Peki, sonra ne oldu?
- Yine nezarete aldılar ama psikolojik baskı yapmaya devam ettiler. Sürekli; "Uğraşma, gideceksin" dediler. "Seni göndereceğiz" dediler. Dua ettim, ne yapabilirdim ki başka. Ailem dua etti, ben dua ettim, inanan yürekler dua ettiler. 'Şehadet, Çeçenya dağlarında bulmadı, Rus zindanlarında olacak herhalde' dedim. Ailem, çocuklarım... Zordu.
"ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN"
- Peki, şimdi ne olacak?
- Şimdi 6 aylık bir süremiz var. İade süreci şimdilik durduruldu. Allah başta gazeteciler olmak üzere Türkiyeli kardeşlerimden razı olsun. Tekrar tekrar teşekkür ederim. Sahip çıktınız, çocuklarımın gözyaşlarını sildiniz. Allah razı olsun. Türk halkı ve medyası sahip çıkmasaydı kesinlikle iade edilecektim maalesef.
- Bu 6 ayın sonunda ne yapacaksınız?
- BM'ye başvurduk. Mülteci statüsüne geçmemiz lazım. Yoksa 6 ay sonra İçişleri Bakanlığı kesinlikle iade edecek. Eğer mülteci olabilirsek, o zaman Türkiye Devleti de mecburen BM anlaşmaları nedeniyle bize sahip çıkacak. İademin ölümüm anlamına geleceğini kabul edecek.
'HALK GİBİ DEVLET DE BİZE SAHİP ÇIKSIN'
- Türkiye'den ne beklerdiniz?
- Elbette Müslüman halkı nasıl bizi bağırlarına basıyorsa, devletin de bu şekilde davranmasını isterdik. Biz, Türkiye'yi çok seviyoruz. Türkiye bizim ağabeyimiz. Öldürüleceği kesin olan birisini Rusya'ya iade edeceğini düşünmezdik. Bu yüzden geldik. 'Sahip çıkar' dedik, 'vermez bizi' dedik. İnşallah vermez de...
"ÇEÇENYA'DA SAVAŞ DEVAM EDİYOR"
- İnşallah. Peki, şu anda Çeçenya'nın durumu nasıl?
- Orada savaş devam ediyor. Hem de çok çok kanlı bir şekilde devam ediyor. Önceki yıllara göre bir azalma olduğu fikrini dünya kamuoyuna yaymaya çalışıyor Rusya. Öyle değil. Çok kanlı çatışmalar yaşanıyor. İnsanlar evlerinden alınıyor. Namuslar kirletiliyor. İnsanlar katlediliyor. Lütfen Çeçenya'yı unutmayın. Rusya unutturmak istiyor.
- Mücahitler...
- Mücahitler direnmeye devam ediyorlar. Direniş devam ediyor. Direniş gündemden düşürülmeye çalışılsa da çok güçlü. Mesela dağlar tamamen bize ait. Kimse Rusları ve işbirlikçilerini sevmiyor. Ama unutturmaya çalışılıyor. Dünya unutsa da siz unutmayın lütfen. Rusya bunu istiyor. Lütfen Çeçenya'ya sahip çıkın. En azından dualarınızda unutmayın.
- Türkiye'ye ve okurlarımıza ne söylemek istersiniz?
- Gazeteniz bu süreçte hep yanımızda oldu, Allah razı olsun. Yine desteğinizi bekliyoruz. Sadece benimle alakalı bir durum değil bu. 200 civarında iade edilecek Çeçen var. Kimisi iade edildi. Hassas olmanızı istiyorum, bu hasassiyeti korumanızı istiyorum.
"TİYATRO BASKININI KENDİLERİ YAPTI"
Tiyatro baskınını iyice dramatize ederek Çeçenya cihadını karaladılar. "Bu bir terör eylemidir ve Çeçen kadınları bile katıldı" dediler.
Halbuki böyle bir şey yoktu. Tiyatro salonunda bulunanların yanına gözaltındaki kişileri de getirdiler ve sonra salona gaz vererek kendi vatandaşları ile beraber gözaltındaki Çeçenleri de katlettiler.
Aralarında kız kardeşim Yesira da vardı.
- Ailenizden katledilenler bu kadar da değil.
- Evet. Erkek kardeşim Hamzat Vitaliyev 1971 doğumluydu. 2000 yılının Ocak ayında kaldığı evden Rus polislerince gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
Kaynak: Vakit
Çeçen mültecilerin feryadı: Artık bizi görün !...
Kafkasya'da savaşın giderek yayıldığını ifade eden Çeçen mülteci Musa, son yıllarda Türkiye'nin Çeçenistan'a ilgisini tamamen kaybettiğini ve bugün Türkiye'nin Kafkasya üzerinde hiçbir politikasının kalmadığını söyledi. Türkiye'de Çeçenlerin dışında bazı kişilerin Çeçenler adına para topladığını ifade eden Musa, Müslümanları uyararak yapacakları yardımları direk Çeçenlere yapmalarını tavsiye etti.
Rusya'nın Çeçen mücahitlerle savaşmak için her türlü teknolojik silahı kullandığını belirten Musa, Çeçenlerin toprak için veya milli ve ırki duygularla savaşmadığını sadece Allah için savaştığını ifade etti. Çeçen direnişinin bütün zorluklara rağmen güçlenerek devam ettiğini söyleyen Musa, direnişlerinden Rus halkının da etkilendiğini ve bazı Rus gençlerinin Müslüman olup kendilerine yardım ettiğini söyledi. Dünya Müslümanlarının Çeçen direnişine olan ilgisizliğinden yakınan Musa, "Savaşın ilk yıllarında dünya Müslümanları ayağa kalktı "aferin, savaşın Çeçenler" dedi. Ancak zamanla Müslümanların desteği azaldı. Savaş şartları ağırlaştı. Mücahitler kışın eksi 30 derecede dağda, her şeyini üstünde taşıyor. Yemeğini, yatağını, elbiselerini kısaca her şeyini sırtında taşımak zorunda kalıp bu zor şartlarda mücadele veriyorlar" dedi.
Kime verdiğinize dikkat edin
Çeçenistan'da yaklaşık 160 aileye bakmakla yükümlü olduklarını belirten Musa, "Bunlar eşleri şehit olmuş, yâ da bacakları, elleri kopmuş kişiler, bizim bunlara bakmamız farzdır. Yaşlı olan ve bu türdeki insanları Ruslar rahat bırakmıyor. Çoğu başka yerlere göç etmek zorunda kalıyorlar. Öyle olunca gittikleri yerde yabancılık çekip karınlarını doyurmakta zorlanıyorlar" dedi. Çeçen olmayıp özellikle Çeçen Cihadı için para toplanıldığını ve Müslümanların duyarlılığının istismar edildiğini vurgulayan Musa, "Çeçenistan için para toplanılıyor. Ancak biz toplanan paraları hiç görmedik. Herkesten bir ricam var: Hiç kimse Çeçenistan için para topluyorum diyen Çeçen uyrukluların dışında kimseye para vermesin. Çünkü aracı olanlar paraları ceplerine indiriyor. Kendi şahısları için kullanıyorlar. Bizim isimlerimizi kullanarak paraları topluyorlar. Bu da fitnelere neden oluyor. Ve çeçenler bu şekilde mağdur ediliyor. O yüzden yardım etmek isteyenlerin yardımlarını direk Çeçenlere yapması daha doğru olur" ifadelerini kullandı.
Çeçen mülteci Musa şu ifadeleri kullandı: "Eğer yardım yapılacaksa bu direk Çeçenlere yapılmalıdır. Bir de Türkiye'de yardım kuruluşu olarak bize en çok yardım yapan İHH ve Deniz Feneri'dir. Bu yardım kuruluşları dışında herhangi bir yardım kuruluşu bize yardımda bulunmuyor."
Sosyal ve hukuki haklarımız yok
Türkiye'de Fenerbahçe, Beykoz ve Ümraniye mülteci kamplarında yaklaşık bin 500 insan yaşadığını hatırlatan Musa, bu insanların herhangi bir hukuki ve sosyal hakları olmadığı için çalışmadıklarını ve birçok insani ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çektiklerini söyledi.
Türkiye Cumhuriyetinin kendilerine sahip çıkmadığını kaydeden Musa, "Sesimizi yükseltmememizin sebebi Çeçen halkı olarak biz Türkiye ile Rusya arasında bir fitne unsuru olmak istemiyoruz. O yüzden sessiz kalmaya çalışıyoruz. Hayat şartlarına alışmaya çalışıyoruz. Avrupa'da 250 bin Çeçen mülteci var, oradaki devletler Hıristiyan olmasına rağmen tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Yemeği, elbisesi, barınağı hepsini karşılıyor. Avrupa Türkiye'den daha çok bize yardım ediyor. Hatta Avrupa'dan buraya kadar bile yardım geliyor. Avrupa'daki mülteciler iki üç ayda bir kendi aralarında para toplayıp bize gönderiyorlar" şeklinde konuştu.
Türkiye'deki yetkililere de sitemlerini gönderen Musa şunları söyledi: "Yıllardır yaşadığımız sıkıntıları bütün yetkililer biliyor. Bu ülkenin istihbaratı Ümraniye'de bir caminin altında, Fenerbahçe tren istasyonunda barakalarda 100'lerce kişinin kaldığını bilmiyor mu? Vallahi billahi her şeyden haberleri var. Bakın biz Ramazan ayındayız; ama bir iki dernek dışında bize el uzatan yok. Diğer kuruluşların herhangi bir yardımı yok. Kardeşler olarak birbirimize dar günlerimizde yardım etmezsek Allah'ın da yardımından mahrum kalırız. En azından hükümet yetkilileri mülteci kardeşlerimizin hangi zor şartlarda yaşadıklarına şahid olurlarsa ne kadar da mahrumiyette yaşadığımızı görürler. Bu barakalarda mahremiyetimizi muhafaza etmemiz çok zor oluyor. Oysa başka zamanlarda görüyoruz ki, Türkiye hükümeti yardımlarını esirgemiyor, belediyeler ellerinden gelen her gayreti gösteriyor. Ama üzülerek ifade etmeliyim ki, bu konuda Çeçenler görmezlikten geliniyor. Prefabrik evler yapabilirler, çocukların eğitimi için gerekli koşullar oluşturulmak üzere yardımda bulunabilirler."
Mücahitler çok zor şartlarda mücadele veriyor
Mücahitlerin yıllardan beridir Rus güçlerine karşı çok çetin şartlarda mücadele verdiklerini hatırlatan Musa, "Çeçen kardeşlerimiz tüm zorluklarına rağmen dini hassasiyetlerini de muhafaza çalışıyorlar. Mesela oruçlu bir Çeçen yaralandığında acılarını hafifletmek için vurulacak iğneye karşı çıkabilmektedir. Günlerce aç kaldığımız dönemler oldu. Ama hamd olsun ki, ne mücadelemizden ne de inancımızdan taviz vermedik" dedi.
Çeçenistan'da mücahidler arasında bir ihtilaf vurgusuna da zaman zaman rastlandığını belirten Musa, "Mücahidler arasında hiçbir ayırım söz konusu değildir. Herkesin ortak bir amacı vardır. Kafkasya'nın kurtuluşu için Allah'ın rızasına uygun mücadelemiz devam edecektir" dedi.
Şükrü Gündüz
Kaynak: Doğru Haber Gazetesi
Kavkaz Center