Sen KİM Olmalısın Ey İnsan!...
“Her şeye rağmen insani değerleri dumura uğramayan tüm canlara selam olsun.”(Torlakon)
Mevlana etkinliklerini izlemeye gelmiş.
Asıl geliş sebebi ise İslam dinini araştırıp Müslümanları yakından tanımak.
Böyle bir ilginin ortaya çıkma nedeni ise içler acısı bir durum:
Vicdanî baskılarından bir an önce kurtulmak.
“Öyle midir acaba?” sorusuna kesin cevap bulmak.
Gerçekten öyle midir?
Ezilip yok edilmeyi hak eden böcekler gibi midir Müslümanlar?
Onun için mi sessiz kalmaktadır Dünya;
Bosna, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Irak, Filistin ve Afganistan’da yapılan vahşetlere ve aşağılık davranışlara?
Ondan dolayı mı insan mezbahası harabelere döner İslam şehirleri, köyleri, sokakları?
Kolu bacağı kopmuş bir halde gözyaşları içinde feryat eden çocuklara “oh” mu oluyor?
Hangi dini telkin veya aklından zoru olan Tanrı(?) emrediyor bunları?
Evet… Tez elden soruşturmak ve cevabını bulmak gerekiyor.
“Irak hatıraları” olarak çektikleri resimleri büyük bir keyif içinde kendisine gösteren asker arkadaşlarının hangi davaya hizmet ettiklerini anlamak gerekiyor.
"Birkaç direnişçiyi daha kendilerini anlatmaları için Allah’a gönderdik", "Öldürmek asla tesadüfi bir olay değil, ancak bir Amerikalı’nın hayatını kurtarmak için 1000 kişiyi öldüreceğim. Burada gösterilen düşman kayıplarının sorumlusu ben değilim" diyen conilerden gerçek sorumluları itiraf etmelerini istemek gerekiyor.
Irzına geçtikleri küçücük çocukların çığlıklarını görüntüleyip gururla göstererek anlatmak hangi inancın veya vicdanın eseri olduğunu bulmak gerekiyor.
Pazar yerinde patlattıkları iki tonluk patlayıcının ardından yaşanan can pazarında yükselen feryatlardan zevk almak ve kan revan içinde medet isteyen insanların hallerinden orgazm(!) olmak nasıl bir duygudur sormak gerekiyor.
Patateslerin üstüne serpilmiş beyin parçaları, soğanların arasına düşmüş ve hala çarpmakta olan bir insan kalbi, yerlere saçılmış ciğer parçaları ve çadırın üzerine fırlamış bir insan eli onlar için neyi ifade etmektedir anlamak gerekiyor.
Kocası ve iki oğlu işgalciler tarafından katledilmiş, aç yavrularına azık getirebilmek için pazara gelen, boynu ve bacakları koptuğu için artık evine gidemeyecek olan yoksul bir anacığın akibetini sırıtarak seyretmek nasıl bir ruh halidir acilen araştırmak gerekiyor…
Hayvanların sergilediği şefkatin binde birini bile göstermeyen insan kılıklı yaratıkların Cehennem yolculuğuna olan hasretlerini soruşturmak gerekiyor…
“Annelerin şefkati çocuklarına da yansımış olsaydı, Dünya’da zulüm diye bir şey olmazdı. Fedakârlık denen şey olmasaydı, vatandan ve insanlıktan eser kalmazdı.”(Torlakon öğretisi)
Gururla anlattıkları olaylardan biri şöyle cereyan ediyor:
Hasan adında birini durduruyorlar bir kontrol noktasında. Bir kenara çekerek sorguluyorlar. Bir yandan tekme tokat vurarak yara bere içinde bırakırken, en aşağılık küfür ve hakaretleri yağdırıyorlar öte yandan.
Yalan nedir hiç bilmiyor zavallı Hasan.
Yemin etmekten hiç hoşlanmadığı halde yemin-billah çekiyor onları ikna edebilmek için.
Abdest alarak evinden çıktığını ve hiçbir yere uğramadan da doğruca camiye gitmekte olduğunu söylüyor.
“Ben ne El Kaide bilirim ne de başka bir direniş örgütü. Ben sadece dört küçük çocuklu ailesine ekmek götürmek derdinde olan yoksul bir şoförüm” diyor.
O böyle diyor demesine de ötekilerin meramı farklı:
Çok iyi Arapça bilen sivil giyimli ajanların bazıları O’nu tartaklayıp sorgularken, diğer bazıları da aracına bomba yüklemekle meşguller.
İşleri bittikten sonra bırakıyorlar Hasan’ı.
“Kesinlikle hiçbir yere uğramadan doğruca camiye gideceğim” diyor;
arabasına yüklenen iki tonluk patlayıcıdan habersiz bir şekilde geçiyor direksiyona.
“Peşinden takip edeceğiz. Eğer bir yanlış yaparsan geberteceğiz!” diye tehdit ediyorlar.
Takip edildiğinin farkında bir şekilde yola devam ediyor Irak’lı Hasan.
Caminin hemen yanına park ediyor aracını. Tekmelenip sızlayan kemikleriyle nasıl secdeye varacağını düşünüyor…
Daha sonra bir haber duyuluyor ajanslardan:
“Bağdat’ta korkunç patlama; yüzün üzerinde ölü ve yüzlerce de yaralı.”
Çöken tarihi caminin enkazından yükselen feryatlar.
Birbirine karışan barut-kan-toz-duman kokusu yakıyor genizleri. Benizleri solduruyor. Solukları kesiyor.
Ölenler kurtulmuş sayılıyor. Yaralılara üzülünüyor…
Tozlu bedenlerini kırmızıya boyamış kanlar içinde çırpınıp feryat edenlerin işi Allah’a kalmış.
Olanlara isyan edenler çıldırma derecesinde. Analar saçlarını yoluyor; bacılar yüzlerini tırmalıyor.
Izdırap içinde kıvrananlar etraflarındakilerden medet istiyor, son bir gayretle ellerini uzatarak.
Etraftakiler de Dünya’ya haykırıyorlar; çaresizlik içinde kameralara ellerini sallar halde.
Korkunç gümbürtüyle sarsılan evlerden dualar yükseliyor:
“İnşallah babamıza bir şey olmamıştır!.”
“Ağabeyime bir şey olmamıştır inşallah!.”
“Bir terslik olmuştur da, bizimkisi oraya gitmemiştir inşallah!.”
“Mübarek vakitte patlayan şey, gavuru öldürmüş olsa bari.”
Yaralı veya hasta olup da camiye gidemeyenler şanslı sayarlar kendilerini…
Aracı uzaktan kumanda ile patlatanlar da o anı fotoğraflıyorlar; savaş dönüşü ahbaplarına hatıra olarak anlatıp kahkaha atmak için.
“Yaşamayı hak etmeyen pislik böcekler” olarak nitelediklerinin nasıl yok edildiklerini göstermek için.
Türkiye’deki haber vericilerden yükselen ses ve yazı başlıkları da şöyledir:
“Bağdat’ta İntihar Saldırısı: en az 120 ölü”
“Sunnîlerin saldırılarına Şiilerin cevabı gecikmedi: 100’den fazla ölü”
“Şiilerden Kerbela’nın misillemesi çok ağır oldu: 150 ölü, yüzlerce de taralı”
“Mezhep savaşı tırmanıyor; 180 kişi öldü”
“Kanlı Cuma saldırısına sunnîlerden nasıl bir karşılık geleceği merakla bekleniyor”
Haberler bu minval üzere ve işgalcilerin istekleri doğrultusunda uzar gider.
Adı intihar saldırganına çıkan garip Hasan cami enkazı altında feci şekilde can verir.
Evde ekmek bekleyen bir anne ve dört küçük çocuk, babalarının gecikme nedenine cevap bulmaya çalışır, endişe içinde.
İnsanlıktan nasibini alamamış aşağılık yaratıkların patlattıkları kamyon ateş düşürür yüzlerce haneye.
Yakınlarının başına bir hal mi geldiğinin endişesiyle soluk soluğa olay yerine koşuşur herkes.
Dünya’nın bir yerlerinde yok edilip dururken insanlık, Dünya kendi işinde kaydındadır.
En ibret verici taraf ise, yapılan alçakça saldırıyı “mezhep savaşı” olarak gösterme çabaları.
Koca bir millet Dünya’nın gözleri önünde Küresel Haydut ABD ve İngiliz itinin işgali altında yok edilmektedir.
“Tarih mezarlığı, yanlış ata oynayan bahisçilerle doludur.
Kraldan fazla kralcı olanın ölümü kralın elinden olur.”(Torlakon öğretisi)
Görevleri gereği aldıkları emir üzere mi böyle haber yaparlar?
Olan bitenden gerçek manada haberleri olmadığı için cehaletlerinden mi…?
Yoksa onlar akıl ve mantık fukaraları mıdır?
Daha da önemlisi, onların yolu hiç vicdan pazarına filan düşmez mi?
Yoksa, Tanrı’nın yarattığında verdiği vicdanı hamburger arasına sarıp coca colayla mı yediler?
Ebu Musab Ez Zerkavi'nin evine yarım tonluk bomba atarak şehid etmişlerdi, ailesiyle birlikte. O zaman bizimkiler haberi "Azılı teröristin sonu" diye verirlerken, ABD başkanı Bush da şöyle diyordu; "Adalet yerini buldu"... Irak yöneticileri 148 kişinin ölümüne sebebiyet verdiler diye idam edilmişlerdi; kiminin boynu kırılarak, kiminin de kafası kopartılarak. Fakat hiç kimse sormuyordu; "Irak'ta bir milyondan fazla insanı katletmekten sorumlu olan Bush ve avanesinin boyunları ne zaman kopartılacak da adalet yerini bulacak?" diye...
Emperyalizmin beyni siyonizmdir!
Siyonizmin kollayıcısı Küresel Haydut ABD'dir!
Birleşmiş Milletler siyonizmin sigortasıdır!
Sigortanın bittiği gün, ABD'nin çöktüğü gündür!...
Evet, Kim ise soruyor bunları ve cevap bulmaya çalışıyor.
Kim, isyan ediyor olanlara ve tavrını ortaya koyuyor.
Etrafındaki hayat anlayışından adamakıllı tiksiniyor Kim.
Kim, Dünya’nın geleceğinden endişe duyuyor.
Müslümanların bir garip kul olduğu bir zamanda, müslümana reva görülene çıldırıyor Kim.
“Azılı terörist” olarak gösterilen Zerkavi’nin, aslında ne büyük bir insanlık savaşçısı olduğunu öğrenmiş.
İnsanlığın yok edilmesine seyirci kalamayıp evini yurdunu terk ederek cepheden cepheye koşmanın ne olduğunu özümlemiş.
Hal böyleyken hala coca cola içenlerin Müslüman olamayacağını söylüyor. Aklı olmayanın dini de olmaz diyor.
Evet… Kore asıllı bir Amerikan vatandaşı O.
Cehennem denilen yer zalimler için yaratılmış ey Kim gardaş diyorum.
“Kullar Cennet’e Tanrı’nın yardımıyla, Cehennem’e ise kendi gayretleriyle girerler.”(Torlakon öğretisi)
“Yeryüzünü Cennet’e çevirme gayretinde olmayanların, Tanrı’nın Cennet’ini istemeye de hakları olmaz.”(Torlakon öğretisi)
“İnsan; hangi ırk, din veya kültürden olursa olsun, cana yapılan haksızlığı kendine yapılmış gibi tepki veren canlıdır.”(Torlakon öğretisi)
diyorum… Diyeceğim o kadar çok ammavelakin ömür o kadar geniş değil.
Bir fıkrayı iki defa anlatmaya yetecek kadar ömrüm olmadığının gayet iyi bilincindeyim.
Hiçbir saplantıya düşmedim bugüne değin, insani saplantılara battığım kadar.
Ben bir insanlık delisiyim.
İnsan olarak geldiğim bu alemden, insan olarak göçebilmenin derdindeyim.
Senin gibiyim işte Kim gardaş!
Sen bensin, ben senim.
Ben Kim’im; Sen Torlakon’sun.
Ne farkı var insan olanın, renk ve desenlerden başka?
Ha Kore’li Kim, ha Batı Toroslar’ın Torlakon’u…
Evet canlar!... Kim’in meramını arz ettim.
Günün birinde, Küresel Haydutlara karşı isyan bayrağı açmış birini duyarsanız O Kim olabilir.
Hepimiz Kim olmalıyız.
Kim olduğumuz belli olmalı.
Ben Kim olmalıyım ey can!.
Sen Kim olmalısın ey insan!.
Bu yazıyı insanlık adına yaymalısın…
Esen kalsın insanlık derdinde olanlar.
ESEN KALSIN KAVİM KARDAŞ ve KİM…
18 Temmuz 2007
TORLAKON