iki pişman Yahudi: Maks FRUMKİN ve Suzi LİBERMAN
Tanrı’nın Mukaddes Tevrat’ını tahrif ederek, aklından zoru olan bir sapık ve canînin zırvalarına dönüştürmüş Yahudi hahamların yolundan gidenler, tüm dünyanın tepkisini çeken bir kavim olmayı sürdürürken; tarihteki iki yahudi de, dindaşlarından ve kavimlerinden utançlarını ortaya koymuşlardı. Bunlardan biri, İstanbul yahudisi olan Maks FRUMKİN; hem Türkiye yahudilerinde gördüğü ahlakî zafiyet hem de İsrail'de bulunduğu sırada yaşadıklarının etkisiyle dinini terketmiş ve "Yahudilikten niçin çıktım?" adıyla kitaplaştırmıştı. Diğeri de, sevdiği bir Osmanlı subayını öldürten fakat, ibret-i âlem pişmanlığını da ortaya seren ajan Suzi LİBERMAN.
“Dünyanın en iyi ve en vicdanlı yahudileri Türkiye'dekilerdir. Sebebi kolayca anlaşılabilir. Yahudiler Türkiye'de 500 seneden beri bulunuyorlar ve Müslüman Türkler'den bir takım iyi huyları öğrendiler. Bu nedenle diğer yahudilere nazaran daha vicdanlı oldular. Fakat İsrail devleti kurulduktan sonra bu ahlâktan uzaklaşıyorlar.” Rusya'da doğmuş, 1920'lerden itibaren İstanbul'da yaşamış, bir ara İsrail'e gitmiş bir yahudi, Maks Frumkin söylüyor bunları. Frumkin, hem İstanbul'daki cemaatinde gördüklerinden hem de İsrail'de yaşadıklarından ikrah getirdikten sonra da yahudilikten ayrılmış. Öyle diyor…
ÖNCE PARA SONRA NAMUS
Yaşadıklarını, "Yahudilikten niçin çıktım?" isimli bir kitapta toplayan Maks Frumkin, 1976 yılında Eskin Matbaa'sından hatıratını piyasaya çıkarmış. Dönemin ünlü yahudi aileleri olan Perahya'lar, Elnekave'ler, Asa'lar, Stiro'lar Frumkin'in ya akrabalık bağının oluştuğu ya da iş yaptığı isimler. Cemaatinin kaymak tabakasıyla sürekli beraber olmuş Maks Frumkin. Kitabının ilk bölümlerinde, sosyal hayatta, aile içi ilişkilerde, ticarette sergiledikleri tutumları örnekleriyle dile getirerek cemaatine ağır eleştiriler yöneltmiş. Çok sayıdaki örneklerden sadece birisinde yahudinin namus anlayışını aktaran Frumkin, şunları yazıyor:
"Cemaatten Viktor Azuz'un karısı dostuyla kaçtı. Viktor emniyete gitti, durumu anlattı. Polis, 'Karından pusulayı ne zaman aldın?' dedi. Viktor, '14.00′de aldım' dedi. Polis geminin kaçta kalktığını sordu, 17.00′de olduğunu öğrendi. Niye bu kadar beklediği sorulunca da, 'Ne yapayım? Dükkanımı müstahdemlerimin eline bırakamazdım ya! Saat 20.00′de kapattım dükkanı ve size geldim işte. Tabiî, bizim Viktor prensip sahibidir. Önce iş gelir! Ağlıyordu. 'Ağlama' dedim. Üçüncüye evlenirsin, yeni bir drahoma alırsın, yeni bir dükkan daha açarsın."
“TÜRKİYE YAHUDİLERİ, NANKÖRLÜK ETMEYİN BU FAKİR HALKA!”
Frumkin, daha politik eleştirilerini ise İsrail'in kurulduğu 1948 yılından sonra İstanbul'da şahit olduklarına ayırmış. “İsrail Konsolosluğu Türkiye için menfî propaganda yapıyor, İsrail'e göçü teşvik ediyor” diyor. - İsrail kurulduktan sonra başta İstanbul'dakiler olmak üzere Türkiye yahudileri arasında yoğun bir göç hareketi görüldüğünü ilgili literatür de teyit ediyor. - Frumkin, eleştirilerini şöyle sürdürüyor: “İstanbul, Ankara ve İzmir'de en güzel yerlerde kalıyorlar. Yazın Büyükada'da onbinlerce lira ile kumar oynuyorlar. Her sosyal toplantı fırsatında İsrail için para topluyorlar. İsrail Konsolosluğu, El-Al Hava Yolları, İsrail'in Türkiye'deki mülteci ofisi Sohnut - Şadmin dövizlerin kaçırılmasına yardım ediyor. İsrail'de mülk, fabrika nasıl satın alınıyor? Gümrük, kambiyo uyuyor! Türkiye'ye bir gizli ticaret polis teşkilâtı lâzımdır. Türk Devleti birgün uyanacaktır. Ümit edelim bu uyanış bir an evvel gelsin. Bu memlekete hakikaten yazıktır. Ey Türk yahudileri! Sizler de nankörlük etmeyin! Ben Gurion'un yalanlarına kanmayın!...”
“EĞER İSRAİL CEHENNEMİNDEN KURTULABİLİRSEM…”
İsrail'e gittiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadığını anlatan Maks Frumkin, “Çalış diyorlar; inşaat, kanalizasyon, şu, bu. Ya çalış, ya aç kal! Fakat beyler ben Sorbon mezunuyum, 8 dil bilirim ve yaşlıyım. Aldığım cevap şu: İster çalış, ister çalışma. Mukaddes topraklarımızda demokrasi var! Hiç kimseyi zorla çalıştırmıyorlar!” diye yazıyor. Yahudi ileri gelenlerinin, yalan vaatlerle dünyanın dört bir yanından yahudileri İsrail'e topladıklarını, parlak vaatlerin bu topraklara gelinince açlık, sefalet ve kötü davranışa dönüştüğünü de anlatıyor Frumkin. “Gelmeden önce Dimona için 'Cennettir orası' diyorlardı. İbranice'de Dimona 'hayâl' demektir. Bana kalsa buranın ismini 'Allah'ın Belâsı' koyardım.” Fromkin kitabında, İsrail'e geldiği günlerde resmî yetkililerin Türkiye'den göç eden yahudiler için her vesileyle “hayvanlar” tabirini kullandıklarını da yazıyor.
“YAHUDİ OLMAKTAN UTANIYORUM”
Frumkin, yahudilikten çıkmaya ise ancak ülkeye geldikten aylar sonra öğrenebildiği, “Beş yıl İsrail'den ayrılamama” uygulamasıyla karşılaşınca karar veriyor. Kendisine dayatılan kötü iş ve kötü konutu görünce, cebindeki paralar “özel bir yöntemle “ alınınca karşısındaki yetkiliye şunları haykırıyor Maks Frumkin: “Şu anda yahudi olmaktan utanıyorum. Allah beni bu cehennemden kurtarırsa size söz veriyorum sizinle ve İsrail'le uğraşacağım. Siz Araplar'dan değil kendi halkınızdan korkun. Bu devlet büyük bir yalan üzerine kurulmuştur. İsrail'den ayrılır ayrılmaz da matbuat vasıtasıyla pasaportumu yırtarak size göndereceğim, yahudi dininden de çıkacağım. Siz ahlâksızsınız, Allah’sızsınız!...”
KİBUTZ GERÇEĞİ
“Kibutz deneyimleri” de yaşayan Frumkin, “sofu ve politikacılar” Tel-Aviv, Kudüs ve Hayfa'da keyif çatarken, hepsi de sınırlara kurulmuş ve barınanların can güvenliğinin olmadığı kibutzlarda ise gençlerin karın tokluğuna, hassaten erkeklerin ise “fuhuş ödülü”yle çalştırıldıklarını anlatıyor: “Ey Moşe Dayan! Zaten Allah'tan bulmuşsun, bir gözünü kaybettin. Ne güzel çalıştırıyorsun kızlı erkekli onları. Önce yoruyorsun. Mesai bitince de ne eğlenceler tertip ediyorsun. Tabiî, İsrail'e nüfus lâzım değil mi? Babaları kimmiş önemli değil. Bir doğum makinesi icat edebilseydiniz, bir genç kıza her üç ayda bir doğum yaptırdınız. İsrail nüfusu artsın da tek! Sonra bazı zavallı gençkızlar. Bunları asker gibi yetiştirdin. Bu kızlara frengi aşıladın. Bunlara Araplar'ın saldıracağını biliyordun. Hattâ, kendin de gönderdin kızları onlara. Onlar da bunu 'askerlik' gibi görüyor. Kızları feda ettin ki, bin misli Arap ölsün. Bu kadarını Naziler bile düşünememişti. Namussuz vicdansız! Bu kızlar tarlada yetişmiyor Moşe Dayan efendi!...“
İSRAİL'E NEDEN DÜŞMANLAR?
Kitabında, Müslümanlar'ın yahudilere düşman olmasını da haklı gören Maks Frumkin, bu görüşünü de şöyle dile getiriyor: “Araplar, İsrail'e karşı inatçı bir düşmanlık içindeler. Ama kin sebepleri eksik değildir. 1948'den beri on yıldır tazminatsız yuvasını, maişetini kaybetti Araplar. Ürdün'de ve Gazza'da yardımlarla yaşıyorlar. Birleşmiş Milletler, resmi belgelerinde Filistinli'yi, 'Filistin'de normal şekilde yaşarken, kin yüzünden evini, işini kaybeden kişi' olarak tarif ediyor. Şunu da söylemeli. Arap mülteci meselesinin halli de çare olmaz. Çünkü İsrail milleti daracık alanda sürekli çoğalmaktadır. İsrail toprak olarak genişlemek zorundadır.”
Unutmadan; fevkalade yahudi karşıtı gözüken bu kitabın yazarının fikirlerine, Türkiye'de mukim olmasına bakıp, Maks Frumkin'in yahudilikten ayrıldıktan sonra Müslüman olduğu kolayca düşünülebilir belki. Ama değil! İsrail'den kaçıp Türkiye'ye gelen, önce Bodrum'da bilahare de İstanbul'da yaşayan Maks Frumkin, hayatının geri kalan kısmını bir protestan olarak tamamlamış…
Suzi LİBERMAN: “Türk’ün ardından hançer sallamak âdi bir iş”
Cevat Rifat Atilhan'ı 70'i aşkın kitabıyla tanırız ama o bir Osmanlı subayı, sonra da Kuvayı Millîyeci'dir de. “Yahudi Ajanı Suzi Liberman” onun kitaplarından birisi. Atilhan'ın Filistin cephesinde tanıdığı, yakalanmasında rol oynadığı bir ajan Suzi. Kitapta, “sevdiği” Türk subayını katleden Suzi'nin hatıraları da yer alır: “Babam ilâve etti: 'Komşun yahudi değilse ona yapacağın zarar dinimize hizmettir. 'Niçin baba?' diyecek oldum kıyamet koptu. 12 Eylül 1911 Aman yarabbi, Hergün bu âdi telkinler, korkuyorum aileme benzeyeceğim diye. Bizden olmayanlara bakıyorum, şu Türkler'e bakıyorum. Ne vakur, ne sakin insanlar. İşittiklerimle gördüklerim ne kadar farklı. 21 Teşrinievvel 1911 NYL mümessiliyim artık. Güzelliğimden dolayı seçildim tabiî. Bunu düşmanlarımızın üzerinde Büyük İsrail ideali için kullanacağım. 11 Ağustos 1915 Türk askerlerini köyden geçerken seyrettim. Bu cehennem gibi yerde kışlık elbiselerleydiler. Güçleri yetse ona göre giyinirlerdi. Bunların fakir millet olduğu muhakkak. Vicdanım alt üst oldu. Bu sakin, namuslu milletin ardından hançer sallamak âdi bir iş. Ama bizim istiklâl davamız!” (15 Ağustos 1915)
Kaynak: sanalağ
Tevrat’ın büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi Hz. Musa’dan sonraki dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır. Yahudilerin üstün ırk oldukları ve onlara ait olan dünyanın, diğer milletler tarafından gasp edildiği inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.
Değiştirilmiş Tevrat’ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki telkinlerden çok farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve hoşgörü iken, Tevrat, pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır.
İşte bu tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir. Hahamlar, fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat’a ustaca yerleştirmişlerdir. Bu sayede Yahudi dininin emirleri asırlardır süren bir kin, nefret ve akıl almayacak katliamları içermektedir:
KABBALA'dan: "Yahudi, yaşayan insanlaşmış Tanrıdır... Yeryüzünde Tanrı, Yahudinin yüz hatlarda kendini aşikar kılar. Diğer insanlar tamamıyla dünyevi, aşağı ırktandır. Onlar sadece Yahudilere hizmet için yaşamaktadırlar... Hahamların sözleri canlı Tanrının sözleridir."
"Allah'ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah'ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin." (Tevrat, Tesniye 20/16,18)
Hahamlar bu emirlerin uygulanmasını sağlama almayı da ihmal etmemişlerdir. Rabbin lanetiyle tehdit edilmektedir:
“Rabbin işini gevşeklikle yapan lanetli olsun ve kılıcını kandan alıkoyan lanetli olsun.” (TEVRAT, Yeremya Bölümü 48/10)
Bu ve benzeri yüzlerce ayet nedeniyle, Yahudiler için hahamlarca emredilen vahşeti uygulamak, bir ibadet(!) sayılmaktadır.
"Vurun; gözünüz esirgemesin ve acımayın; ihtiyarı, genci ve ere varmamış kızı ve çocuklarla kadınları helak için vurun." (TEVRAT, Hezekiel 9/5-6)
“Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.” (Yeremya Bölümü, 12/3)
"Et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Hezekiel Bölümü 39/18-20)
"Ölümcül hastalıklardan ölecekler. Onlar için yas tutulmayacak, gömülmeyecekler. Cesetleri toprağın üzerinde gübre gibi kalacak. Kılıçla, kıtlıkla yok olacaklar; cesetleri kuşlara, yabanıl hayvanlara yem olacak." (Yeremya, 16)
"İşte benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın." (TEVRAT, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
“Ve kavimler kirecin yanması gibi, kesilip ateşle yakılan dikenler gibi olacaklar.” (İşaya, 33/12)
“Senin hasımlarını ateş yiyip bitirecek (İşaya 26/21)
“Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklardır.” (İşaya, 47/14)
"Şimdi git, Amalekliler'e saldır. Onlara ait her şeyi tamamen yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Erkek, kadın, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür." (I.Samuel, 15)
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Siyonizmin SİGORTASIDIR !!!...
“İşte benden, ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.” (TEVRAT, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
“Hepsini Rab onunla vuracak ayakları üzerinde dururken etleri eriyecek ve gözleri çukurları içinde eriyecek ve ağızlarında dilleri eriyecek.” (Zekerya, 14/12)
”Elin bütün düşmanlarını bulacaktır. Senin gazap zamanında onları yanan fırın gibi edeceksin. Rab hiddetinden onları yutacak ve ateş onları yiyip bitirecektir.” (Mezmurlar, 21/9)
"Dinsel nakilleri akıl süzgecinden geçirmeyenlerin tanrıları şeytana dönüşür."(Torlakon öğretisi)
Eski ABD Genel Kurmay Başkanı Thomas Moorer: “Şimdiye kadar hiçbir başkanın İsrail’e karşı koyduğunu görmedim. Onlar her zaman istediklerini elde ederler. Amerikan halkı eğer İsrail’in hükümet üzerindeki etkisini bilseydi hemen ayaklanırdı.”
TEVRAT: "Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve Lübnan'dan, Irmak'tan, Fırat Irmağı'ndan garp denizine kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak. Tanrınız Rab size söylediği gibi dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız tüm diyarın üzerine koyacaktır." (Tesniye, 11/24-25)
İsrail Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann, Yahudi Truman’a şükran hediyesi olarak bir Tevrat Rölesi sunarken şöyle demişti: “Siz farkında olmayabilirsiniz ama sayın Başkan, ben sizden daha önemli bir başkanım. Siz 170 milyon insanın başkanısınız, bense başkanların başkanıyım.” (Joys of Jewish Folklore, David M. Eichhorn, sf. 343)
"Bizim anladığımız insan, sokakta her gün gördüğümüz insan değildir. İki ayaklı, iki kulaklı az çok akla da sahip insanı biz burada kasdetmiyoruz, biz insan dediğimiz zaman bütün masonik ilkeleri sinesinde toplayan bir insanı insan olarak ele alıyoruz." (Mimar Sinan Dergisi, s.27-28 sf.35)
"Allah'ın Rabbin sana miras olarak vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın. Allah'ın Rabbin sana emrettiği gibi tamamen yok edeceksin." (Tevrat, Tesniye 20/16,18)