TERÖRİST OLMAK İSTEMİYORUM !...
"Bağdat ellerinden gelen turnalar,
Turnalar ne haber, dosttan ne haber?" diyemiyorum artık.
Söyleyemiyor o Çorum-Mecitözü türküsünü dilim...
"İki turnam gelir Bağdat elinden,
İnip gider turnam DOST diye diye..." duyamıyorum artık.
Çalmak istemiyor o Manisa-Gördes türküsünü sazım.
Cazırdıyor sadece... İsyan ediyor telleri.
Daha fazla dayanamayıp koptu geçenlerde,
İçlerinden biri...
"Evliyalar menzilidir yolların Bağdat senin,
Coşar boz bulanık akar sellerin Bağdat senin..." göremiyorum artık.
Yaş kalmadı, kurudu göz kapaklarım;
Yapıştı gözlerime...
Üflemeler çare etmiyor, ses vermiyor kavalım;
Kerbela çölü esintiye hasret diye...
Eskiden benimle birlikte dua ederdi.
Oysa şimdi sadece ağlıyor;
Dökülen yaşlar, çöldeki mazlumlara serinlik versin diye.
Ademoğlu vahşetinden utansın, merhamete ersin diye...
Hayvanların bile bu kadar iğrençleşip alçalmadığını,
Bir kez olsun, insan gözüyle görsün diye...
Ağaçlar ve taşlar dile gelip feryat edecekler neredeyse.
Toprağın altındakiler kalkıp "YETER!" diyecekler neredeyse...
Oysa, kimin hayatta, kimin ölü olduğu belirsiz olmuş.
Kimin kul, kimin davul, kimin kaval olduğu bilinmez olmuş.
Neyin garip, neyin harap, neyin turab olduğu görülmez olmuş.
Akıl sahiplerine bir haller olmuş oysa...
Birbaşına garip kalmışlığın verdiği hüzünle soruyorum;
Tarihten süzülüp gelen, meşakkatli yolun yolcusu,
Kanadı kolu kırık Turna'ya:
"Duydum ki kasavet sarmış serini,
Duydum ki hallerin olmuş perişan,
Dillerin ‘dost’ diye sormuş birini,
Gönülde güllerin solmuş perişan" (*)
Hiç bir cevap alamıyorum ondan.
Boynunu büküp öylece bakıyor.
Arife tarif gerekmez der gibi.
Turna mıdır, Ehl-i Beyt mi bu duran.
"Eğer Bağdat'ı sorarsan Cennet-ül Mevla gibi" derdi Sivaslı Aşık Süleyman.
Oysa şimdi Cehenneme dönmüş ve viran.
Kan kokusu, yangın kokusu ve kafir kokusu içinde her yer feryat ve figan.
Gecenin üçünde kapıyı kırarak basmışlar evlerini Abdullah ailesinin.
Alıp götürmüşler "Garip babası" diye bir zulümhaneye.
Akla hayale gelmedik işkence ve tecavüzler yapılmış.
Başlarını çuvalla örtmüşler herkesin.
İşkenceyle perişan ettikleri Abdullah'a bir öneri sunmuşlar.
"Sana, düşmanın Saddam'ın çok değer verdiği bir kadını getirdik!. Onunla ilişkiye girmeyi becerirsen serbest kalırsın!.
Hem böylelikle de Saddam'dan intikamını alırsın!".
Şüphelenmiş bu durumdan Abdullah.
"Hakkınızı helal edin!" deyince,
Kızı Zeynep "BABA!..." diye haykırmış.
"Allah hepinize lanet etsin!" demiş çaresiz baba.
Bir babayı öz kızıyla tecavüze zorlamak, hangi medeniyetin ürünü acaba?.
Ya da böyle bir olaydan keyif çıkarmak hangi dinin tavsiyeleri arasında?...
Bu kez çıkarmışlar başındaki çuvalı.
Sırayla tecavüz ediyorlarmış gözlerinin önünde.
Baba çaresiz... Baba kahrolmuş... Baba ölmek istiyor ölemiyor...
Tecavüze uğramadan önce ruhunu teslim ederek ölmesini çok istemiş biricik kızının...(**)
Üstüne toz konmasına razı olamadığı kızının saçına başına pisliğini atıyormuş Amerikan piçleri...
Baygın kızcağızı bir kenara attıktan sonra, ondört yaşındaki oğlu Hasan'ı getirmişler bu sefer.
"Hasan'ıma da aynı şeyleri yaptırtma yarabbi!... Kahret bu kafirleri!... Hepsini de felç et!...
Eğer duam kabul olmayacaksa, bana ölmeyi nasip et de olanları görmeyeyim!..."
diye çırpınmış durmuş...
Ne dese, ne düşünse nafile... Kendi kalbini durdurabilmek için çabalıyor;
Kendi beynini parçalayabilmek için uğraşıyor;
"Ah!... Ne olurdu... Şu duvara yakın olupta kafamı çarpabilseydim!...
N'olur Allah'ım!... Dünyalar düşmanımın olsun!.
Bütün bu olanların bir rüyadan ibaret olduğunu bana göster!. Tek dileğim bu!..."
Hasan'ına tecavüz edilirken kendini kaybetmiş çaresiz baba...(***)
Bunun gibi binlerce alçaklıklar kulağıma geldikçe çıldırıyorum. İğreniyorum Ademoğulları'ndan...
Birgün sokakta yürürken Hazreti Musa'ya rastlarsam çok yaman bir soru soracağım.
Aslında, alacağım cevabı bilmiyor da değilim. Fakat cevabı O'ndan duymak istiyorum.
Ben, elime dilsiz kavalımı alıp, Bağdat'tan esip gelen Turnalarla söyleşmek istiyorum.
Elime Zülfikarı alıp, Bağdat'ı Cehenneme çeviren Küresel Haydutla savaşmak değil...
İnsan olarak geldiğim bu cihandan, insan olarak gitmek istiyorum.
Amerikalı it!... Derhal inine git!...
Terörist olmak istemiyorum!...
03 Mart 2006
TORLAKON
(*) "Duydum ki" adlı türkümden bir dörtlük.
(**) Yunan işgali yıllarında komşu köyümüzde bir gelin, çatıdan kendini atarak intihar etmiş fakat Yunan itleri ölüsüne de tecavüz etmekten çekinmemişler.
(***) Bu haberler (İşgalcilerin itirafları olarak) basında çeşitli kereler yer almıştır.