GEL HELE GARDAAAŞ!...
"İnsan; cana yapılan haksızlığı kendine yapılmış gibi tepki veren canlıdır."(Torlakon öğretisi)
“Vatan; doğduğun değil, doyduğun yerdir” dediler.
Bu yurdun gariplerine Almanya’nın, Hollanda’nın, Belçika’nın yolunu gösterdiler.
Avrupa “zalım gurbet” idi. Alamanya “acı vatan”...
Ekmeği kirliydi, kanlıydı, zehir gibiydi.
Anadolu’nun kuru soğanını özletti;
Gün gün, hafta hafta, yıl yıl.
İle küne rezil olmayalım diye utancından geri dönemedi gidenler.
Gurbetin acı ekmeğini, hasret ateşinde kavurup yediler yıllarca.
Umutlarını hep gelecek senelere ertelediler.
Katlandıkları çile birgün bitecek;
Çorum’a, Isparta’ya, Antep’e dönecek;
Öz vatanlarında kendi işlerini tutacaklardı.
Fakat aradan kırk yıl da geçse, beklenen gün bir türlü gelmiyordu.
Çünkü çileli gurbetin bereketi de yoktu.
Emeğin karşılığı, geldiği gibi gidiyordu.
Yıllar birbirini kovalasa da yine,
Olmayan haber iyi haberdi.
Ve o kötü haberler de peşpeşe geldi;
Gariplerimizin ölülerini önce kadavra yapıp maskara ederler,
Ardından da yakarlarmış. Hem de 500 Euro bedel alarak.
Küllerini de hristiyan mezarlığına gömerlermiş.
Dirisi de garip gurbetçimizin, ölüsü de…
Oysa biz bugünlere de hep yana yakıla gelmedik mi?
Dostluk gösterdiklerimizden hep düşmanlık bulmadık mı?
Biz onları insan sandık!
Böyüklerin aklına kandık!
Fakat pek yaman aldandık!
Sarıkamış'ta donduk, Çanakkale'de kavrulup yandık!
Balkanlar'da, Filistin'de, Yemen'de lime lime doğrandık!
Bir daha şahit olduk ki; Türk'e Türk'ten başka dost yok!
Gel hele gardaaaş! Gel hele soydaaş! Gel hele ey şirin can!
Bu alemde aptala acıyan son kişi 1972'de ölmüş, artık yok!!!
Ve bir daha gördük ki; asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ediyor!
Kendi aklına hakim olamayanlar, başkalarının aklına mahkum oluyor!
Kendi yurduna sahip çıkamayanlar, Vatan! Bayrak! Namus! diye ağlayıp duruyor!...
. . .
Dert yanıyorduk;
"Gariplerimizin kadavraların yakıyorlar!" diye.
Bir de gördük ki;
Dokuz tane canımızı diri diri yakıyorlar.
Duvarlara:
"Pis Türkler'in kökünü kazıyın!" yazmışlar;
Hamamı ve helayı bizden öğrenmeden önce,
Bit pire içinde çürüyüp sokağa pisleyenler.
Ateşe vermişler canlarınızı;
Ellerini oğuşturup seyrediyorlar.
"İşte uzun zamandır özleyip beklediğimiz mutlu görüntü." diyorlar.
Başkalarının terleri ve kanları üzerinde hayat süren asalaklar,
Vahşete susamışlar...
İnsanlığın hesabını soracak bir nesli ortada göremeyince,
İpten kazıktan kopmuş saldırıyorlar...
Alp Er Tunga bu Dünya'dan göçeli çok olmuş.
"Ben ve Milletim Tanrı'nın Kırbacıyız.
Tanrı, Kendi Yolundan Çıkanları Cezalandırmak İçin Bizi Gönderir."
diyen Atilla'nın neslini dört gözle arıyor Dünya.
Arıyor Afganistan.
Arıyor Doğu Türkistan.
Arıyor Afrikalı, Kızılderili kardaşlar.
Arıyor Irak, Filistin, Bosna, Çeçenistan...
Nerdesin Ey! Atilla'nın, Alparslan'ın, Alperenlerin nesli!
NERDESİN!!!...
Entürk Alperhan TORLAKON